Beşiktaş'ın Brugge futbol
takımından yediği golleri seyrettim.
Aynı golleri...
Aynısıyla....
Yemek üzereyiz... Dikkat.
Kaleyi sağlamlaştıralım.
Bu kadar açık daha nasıl
gösterilir?
Yalnızca bir kelime
deklarasyonuyla tüm vebalden kurtulacağını sanmak ve bu vehmine tüm milletini
inandırdığını sanmak!...
Ne iştir?
Nedir o kelime azizim?
‘Kandırıldık!...’
İyi hoşta, ‘davanın savcısı’ olmakla övündüğün
sürece ne oldu? Gerçi sizde süreç bitmez. Türk’ü silmek sürecini kendinize göre
halledip, Kürt’ü devşirme sürecine giriştiniz. Biz söyleyelim. Yine
aldatılıyorsunuz. Şimdiden hatırlatalım da, daha sonra yeniden bu kelimeyi
duymayalım ağzınızdan. Evet, ‘aldatılıyorsunuz’, hem de en yakınlarınız
tarafından, hem de sizi oralara oturtan en yakınlarınız tarafından.
Sonra, ne istedilerse
verdiğinizi itiraf ettiniz. Muhalefet semtinden, ‘nedir şu verdikleriniz?’ suali yükseltildiğinde ise sustunuz. Siz
bu kadar mı aldatıldınız? Şeytan aldatıcıdır bilirsiniz. Ama Mü’min, ancak bir
kere aldatılır! Siz nerede duruyordunuz? Gözleriniz nerelere bakıyordu?
Refikiniz aleyhine
uydurulan bir suikast haberinin üstüne üstüne gittiniz. Taa ki, gizli odaların
en karanlık dehlizlerinde planlar aradınız. Üstelik, yetkili bir ağız ‘bu izni sizin verdiğinizi’ söyledi. Siz
yine sustunuz. İşinize mi gelmedi? O gizli odalarda neler buldunuz,
bulduklarınızla neleri yaptınız? İşittiğimize göre, şimdi de kerimenize suikast
düzenleyeceklermiş!. Yine hangi dolapların içindesin? Geriye hangi gizlenmiş
sandıklar kaldı ki, açasın. Sanmayınız ki, bir ‘aldandık’ kelimesiyle bu vebali ödeyebilirsiniz.
Tıpkı Irak’ta, Libya’da,
Mısır’da, Tunus’ta yanıltıldığınız gibi, Suriye içlerinde de yanıldınız.
Yanıltıldınız diyelim haydi. Ama henüz bu konuda aldatıldığınızı
söyleyemediniz. Verilen görev henüz bitmedi galiba. Yoo, sinirlenmeyiniz, ‘verilen görev’ zat-ı alinizin
ağzınızdan çıkan tertemiz bir sözdür. BOP eş başkanlığını açıklarken
hatırlayınız lütfen. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakan’ına, birileri
tarafından görev veriliyor! Bu söz bizi çok incitmişti. Bundan böyle de sizi
acıtsın biraz.
Beşiktaş’ın yediği goller
seneye telafi edilir. Ya, bizim 7-8 yıldır yediğimiz goller? Nasıl telafi
edilecek? Bu acı nasıl unutulacak? Bu sebeple, kaleyi sağlamlaştırmayan ve düşman
orduların geçebileceği irilikte gedikler bırakan, Türk Milleti suçludur. Susan,
üstüne düşen görevi yapmayan millet, üniversitelerin büyük unvanlı elemanları,
psikolojik harbe hazırlıksız yakalanan kurmaylar suçludur. Bu suça maalesef biz
de ortağız. Biz millet olarak cezamızı çektik, çekiyoruz. Artık, yeter diyoruz.
Yeter artık ve bırak git diyoruz. Namus bellediğimiz değerlerimizi ayaklar
altına alıp, aşağılayarak, küçümseyerek bir de üstüne oturup keyif çatmak yok.
Bu kadarına müsaade edemeyiz.
‘Aldandık’
demekle, bizleri bir kere daha aldattığınızın farkında mısınız?
****
Şu sözlere de kulak
vermeniz menfaatiniz icabıdır: ‘Görünmeyen
Gerçek’ dedik biz ona.
****
Gördüğün; var olanın tamamı
değil.
Ancak, gözünün algılayıp,
beynine gönderdiği bilgilerin, beyin tarafından çözülüp, sana algılattırıldığı
kadarıdır.
Gelen ışınların
(bilgilerin) tamamını o anda algılaman ve kelimelere döküp izah etmen mümkün
değildir.
‘Eşyanın hakikatini göster’
yakarışı,
Boşuna değildir.
Bildiğimiz, bilemediğimiz
bütün güzel isimler O’na aittir. Övülecek, yüceltilecek O’dur. Ne biliyorsak
O’ndandır. Ne verilmişse O’ndandır. Hamd O’nadır.
İsimleri de O talim
etmiştir.
Bildiklerimiz O’ndan,
Bilemediklerimizi de
gizleyen O’dur.
Bilgi, değerlendirilendir.
Kütüphane raflarında
okuyucu bekleyen kitapların kime ne faydası olur?
Talim edilen, bilinen ve
değerlendirilen bilgi asıldır.
Bilgiye, terbiye ile
ulaşılır.
Terbiye, okul’da alınır.
Okul, divanda kurulur.
Divana varılışın şartı:
edeptir.
Görme, edebe girilerek
ulaşılabilecek bir meziyettir.
Bu meziyete, O’nun tenezzül
etmesi sonucu varılır.
Hû…..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder