‘Ufuk’ kavramı, hayal ile
birlikte üşüşür beyinlere nedense. Merak edilen ötesidir, ufkun ötelerinde
neler, kimler var? Göz alabildiğine uzanan ovalar, denizler, dağlar hep bir
merak barındırır derinliklerinde seyircisinin. Muhteşem yapı, içinden
uyumsuzluk, zevksizlik, acayiplik çizgilerini kovmuş hayattan, uyum ve renk ve
şekillerin izdivacı albeniyi saklar zihinlerde. Göz kamaştıran ışık
oyunlarıyla, renklerin mutluluk haykırışı çoktan sevgi tohumlarının yeşermesine
vesile olmuştur. Bu düzen içinde, düzensizliğe öykünmek niye?
Yoo, anarşistin
debdebesinin tenkiti değil amacımız. O da bir sistem içinde fikirlerini deklare
ederken, gereğinde eylemlerini de aynı düzen içinde meydanlara yayar. İş o ki,
söylemek istediği mesajı ulaşsın ulaşması gereken makama. Epi-topu rahat ve
huzurunu bozmamak adına, eğriye, yanlışa, yolsuza, arsıza karışmayanları az
biraz rahatsız etmek değil midir anarşi? Ve anarşistin zevki başkaldırı değil
midir? Bir dünya düzeni inancı olmayanda anarşi ne arar? Anarşistin felsefesi
tutarlıdır kendi içinde, mücadele azmini de her yiğitlik gösterisi yapanda
aramayın. Onlar seçilmiş insanlardır. Ne de olsa hürriyete âşıklardır.
Zihnimizi allak-bullak eden
anarşistler değil, teşhisi koyalım: Fitne, fesat, ufuksuzluk.
Tespitin önemli uçlarından
birisi para. Tamah ve hırs, şeytanın aracı. Öyleyse parayla onayarak hayatımızı
yöneten şeytan. Artık, ufuk ötelerinde bir hayatın varlığını unutur olduk.
Yakınımızdaki para, ötelerdekini örttü. Öteler: bakışını içine doğru
yönlendirenlerin fark edebileceği uzaklık. O kadar yakın ki, baş gözü
seçemiyor. Anlamayınca da uzak sıfatını yapıştırıyor. “Ve Şeytan, Âdemoğlu’nu yüksek tepeye
çıkardı. Arzın bütün ihtişamını gösterdi ona. Bu ülkeler benim, dedi. Onları
dilediğime bağışlayabilirim. Bana secde et, bu nimetlerin hepsi senin. Âdem,
İblis’e boyun eğmedi ama çağımızın insanları secde ettiler.” (Cemil
Meriç, Bir facianın hikâyesi)
Bu hengâmeden, toplumu
canlı tutarak çıkmak mümkün görünüyor. Canlı tutmanın da şartı, fitne ile ifsat
edilmiş zihin dünyasına anarşiyi sokmak. Zihinlerdeki fitne, fesat ancak
anarşizm ile dağıtılabilir. Cebinde parası olmadığı halde süslü vitrinleri
seyreden bi-baht kişiye evvela paranın kazanılmasının gerektiğini hatırlatmak
ancak büyük ruhların işi. Bekle dur ki, para gelecek! Bu atalet halinin,
anarşist felsefe ile yıkılabileceği görüşlerden bir görüştür. Sadaka bekleyen
atıl kişinin, toplumsal hayata kazandırılması ona bir meslek öğretimi ve iş
bulunmasıyla mümkün olacaktır. Öncelikle zihninin dağıtılması esastır. Öylesi
girift bir bilmecedir ki anlatılan durum, çözümü ancak, bu yola baş koyan
ülkücüler tarafından sağlanacaktır. Bir cümleyle şöylece tarif edebiliriz:
toplumun yeniden inşası.
Hayat, sürekli bir oluş
içindedir. Yaşadığın an, bir önceki anla alakası olmayan ve tamamen bağımsız
olan yeni bir hayat ortamıdır. Önceki, sonraki uğraşmalarından sıyrılıp,
An’daki oluşumun, gelişimin, değişimin, varoluşun sorgulanarak, sanat ve ilimle
izah edilmesiyle yeni bir dünya kurulacaktır adeta o kişi için. Ya da dünyası
değişecektir. Zanlarından kurtularak, iyiliklere koşturacak ve uğraştığı
iyilikler ona ufuklar ötesindeki gerçek varlığı tanıtacaktır. Zaten, “felsefe, sanat ve ilim hayatın sürekli
oluş içinde ortaya çıkardığı etkiler” değil midir? Bu
oluşun ortasında hayat süren insan ise bu etkilerden bağımsız olabilir mi?
Yeter ki, işaretlere dikkat kesilip, izleri takip etsin.
Unutulması zor enteresan
zamanlar yaşıyoruz. Ağzını açan, ezberine aldığı ve ne anlama geldiğini
bilmediği hadis ve ayetlerle konuşur oldu. Bilmem hangi hocanın vaazından veya
yazısından aldığı uyduruk bir-kaç cümle ile etrafındakileri esir etme
niyetinde. Devlet yönetiminin en üstünden, en alt tabakadakine kadar böyle. Hem
bilmiyor, hem de en üste çıkıyor. Çünkü milletimiz hadis veya ayet denildiği
vakit, itiraz kabul etmez. İtirazı edepsizlik addeder. Tamam, söze itirazımız
yok, bizim itirazımız sözün çıktığı ağıza. Aslında dudaklarından dökülen ayet
yerine, putların ifşası. Şeytan işi. Öteki (ve gerçek) anlamıyla
“…Dünya yaşamı sakın sizi
aldatmasın… O çok aldatıcı da (vehme tabi bilinciniz) Allah’la sizi aldatmasın” (Lukmân Suresi/33)
Bir alt-üst olma devrinin yaşanması
gerek. Büyük sarsıntı, Deccaliyetin ayrılacağı güçlü zelzele. Buhranı, daha
güçlü buhranlarla atlatmak. Haline şükrederek, hataları kavramak ve hakikatin
ufuklarına yelken açmak.
İnsanlık, ufuk ötesinde.
Ufku, uzaklarda arama. Kendine dön. İçine bak.
Yolculuk, yolda daima
insana doğrudur.
Hz. İnsan!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder