24 Mart 2015 Salı

Ufuk, Ufuk Ötesi ve Anarşizm


‘Ufuk’ kavramı, hayal ile birlikte üşüşür beyinlere nedense. Merak edilen ötesidir, ufkun ötelerinde neler, kimler var? Göz alabildiğine uzanan ovalar, denizler, dağlar hep bir merak barındırır derinliklerinde seyircisinin. Muhteşem yapı, içinden uyumsuzluk, zevksizlik, acayiplik çizgilerini kovmuş hayattan, uyum ve renk ve şekillerin izdivacı albeniyi saklar zihinlerde. Göz kamaştıran ışık oyunlarıyla, renklerin mutluluk haykırışı çoktan sevgi tohumlarının yeşermesine vesile olmuştur. Bu düzen içinde, düzensizliğe öykünmek niye?  

Yoo, anarşistin debdebesinin tenkiti değil amacımız. O da bir sistem içinde fikirlerini deklare ederken, gereğinde eylemlerini de aynı düzen içinde meydanlara yayar. İş o ki, söylemek istediği mesajı ulaşsın ulaşması gereken makama. Epi-topu rahat ve huzurunu bozmamak adına, eğriye, yanlışa, yolsuza, arsıza karışmayanları az biraz rahatsız etmek değil midir anarşi? Ve anarşistin zevki başkaldırı değil midir? Bir dünya düzeni inancı olmayanda anarşi ne arar? Anarşistin felsefesi tutarlıdır kendi içinde, mücadele azmini de her yiğitlik gösterisi yapanda aramayın. Onlar seçilmiş insanlardır. Ne de olsa hürriyete âşıklardır.

Zihnimizi allak-bullak eden anarşistler değil, teşhisi koyalım: Fitne, fesat, ufuksuzluk.

Tespitin önemli uçlarından birisi para. Tamah ve hırs, şeytanın aracı. Öyleyse parayla onayarak hayatımızı yöneten şeytan. Artık, ufuk ötelerinde bir hayatın varlığını unutur olduk. Yakınımızdaki para, ötelerdekini örttü. Öteler: bakışını içine doğru yönlendirenlerin fark edebileceği uzaklık. O kadar yakın ki, baş gözü seçemiyor. Anlamayınca da uzak sıfatını yapıştırıyor. “Ve Şeytan, Âdemoğlu’nu yüksek tepeye çıkardı. Arzın bütün ihtişamını gösterdi ona. Bu ülkeler benim, dedi. Onları dilediğime bağışlayabilirim. Bana secde et, bu nimetlerin hepsi senin. Âdem, İblis’e boyun eğmedi ama çağımızın insanları secde ettiler.” (Cemil Meriç, Bir facianın hikâyesi)

Bu hengâmeden, toplumu canlı tutarak çıkmak mümkün görünüyor. Canlı tutmanın da şartı, fitne ile ifsat edilmiş zihin dünyasına anarşiyi sokmak. Zihinlerdeki fitne, fesat ancak anarşizm ile dağıtılabilir. Cebinde parası olmadığı halde süslü vitrinleri seyreden bi-baht kişiye evvela paranın kazanılmasının gerektiğini hatırlatmak ancak büyük ruhların işi. Bekle dur ki, para gelecek! Bu atalet halinin, anarşist felsefe ile yıkılabileceği görüşlerden bir görüştür. Sadaka bekleyen atıl kişinin, toplumsal hayata kazandırılması ona bir meslek öğretimi ve iş bulunmasıyla mümkün olacaktır. Öncelikle zihninin dağıtılması esastır. Öylesi girift bir bilmecedir ki anlatılan durum, çözümü ancak, bu yola baş koyan ülkücüler tarafından sağlanacaktır. Bir cümleyle şöylece tarif edebiliriz: toplumun yeniden inşası.

Hayat, sürekli bir oluş içindedir. Yaşadığın an, bir önceki anla alakası olmayan ve tamamen bağımsız olan yeni bir hayat ortamıdır. Önceki, sonraki uğraşmalarından sıyrılıp, An’daki oluşumun, gelişimin, değişimin, varoluşun sorgulanarak, sanat ve ilimle izah edilmesiyle yeni bir dünya kurulacaktır adeta o kişi için. Ya da dünyası değişecektir. Zanlarından kurtularak, iyiliklere koşturacak ve uğraştığı iyilikler ona ufuklar ötesindeki gerçek varlığı tanıtacaktır. Zaten, “felsefe, sanat ve ilim hayatın sürekli oluş içinde ortaya çıkardığı etkiler” değil midir? Bu oluşun ortasında hayat süren insan ise bu etkilerden bağımsız olabilir mi? Yeter ki, işaretlere dikkat kesilip, izleri takip etsin.

Unutulması zor enteresan zamanlar yaşıyoruz. Ağzını açan, ezberine aldığı ve ne anlama geldiğini bilmediği hadis ve ayetlerle konuşur oldu. Bilmem hangi hocanın vaazından veya yazısından aldığı uyduruk bir-kaç cümle ile etrafındakileri esir etme niyetinde. Devlet yönetiminin en üstünden, en alt tabakadakine kadar böyle. Hem bilmiyor, hem de en üste çıkıyor. Çünkü milletimiz hadis veya ayet denildiği vakit, itiraz kabul etmez. İtirazı edepsizlik addeder. Tamam, söze itirazımız yok, bizim itirazımız sözün çıktığı ağıza. Aslında dudaklarından dökülen ayet yerine, putların ifşası. Şeytan işi. Öteki (ve gerçek) anlamıyla “…Dünya yaşamı sakın sizi aldatmasın… O çok aldatıcı da (vehme tabi bilinciniz) Allah’la sizi aldatmasın”  (Lukmân Suresi/33)

Bir alt-üst olma devrinin yaşanması gerek. Büyük sarsıntı, Deccaliyetin ayrılacağı güçlü zelzele. Buhranı, daha güçlü buhranlarla atlatmak. Haline şükrederek, hataları kavramak ve hakikatin ufuklarına yelken açmak.

İnsanlık, ufuk ötesinde. Ufku, uzaklarda arama. Kendine dön. İçine bak.

Yolculuk, yolda daima insana doğrudur.

Hz. İnsan!.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...