Hiçbir ekonomik veri tek
başına ölçü değildir, tam aksi o tek ölçüyü değerlendirerek varılacak kararlar,
tek bacaklı, tek yönlü, tek eksenli kararlar olur ki, Allah Muhafaza zarara
götürür. Mesela faiz ölçüsü, birilerinin söylediği gibi, maliyetin tamamı
değildir. Birçok parametre birlikte değerlendirilirse doğru sonuca varılır.
Evet, faiz enflasyonun tetikleyicisidir, lakin şu cümle de doğrudur: faiz
enflasyonu frenlemek için de kullanılan para piyasası araçlarından birisidir.
Sadece birisidir. Tek başına faiz bir şey ifade etmez. Kaldı ki, faiz piyasada
arz-talep dengesinde oluşur, bu da paranın fiyatıdır.
Günümüz Türkiye’sinde
faizler negatiftir. Sadece bugüne has bir durum değil bu, öteden beri, biraz da
şanslarının yardımıyla iktidarı ele aldıkları günlerden itibaren durum budur.
Üst yöneticinin söylediği gibi, yüksek faizler yoktur. Oluşan faiz, piyasanın
kabul edebileceği bir seviyededir. Zaten piyasanın kabul edemeyeceği bir faiz
haddi, kısa sürede piyasa teamülleri çerçevesinde kendini düzeltecektir.
1970’lerden kalma İdeolojik
düşünceleriyle piyasayı düzenleyebileceğini sananlar, zihin esaretinden
uyandıklarında yaptıkları hatayı fark edince, yaşadıkları pişmanlıklar,
ahalinin beddualarından kurtaramayacaktır. Borçlandırılmış, kredi kartı
tuzağına düşürülmüş her birey, faizler oynadıkça, kurlar değiştikçe kâbuslar
yaşamaktadır.
Şöyle olabilir. Bir kanun
çıkartırsınız ve faiz yetkisini mesela Başbakan’a bırakırsınız. Başbakan da
hemen bir gece içinde faiz oranı %1’dir, 2’dir gibi bir karar alır ve
uygulamaya geçilir. Bu kadar basit bir olayı niçin yatırımcıların, piyasanın
gözü önünde yaparsanız da, istikrarsızlığı tetiklersiniz, bu olacak bir şey
değildir. Yani Merkez Bankası’nı rahatlatırsınız.
Buyurunuz yapınız. Hazır
elinizde, parmak kaldırabilecek yeter sayınız varken.
Ekonominin gidişatı
öngörülebilir olmalıdır. Geleceğe göre yapılan planlamalarla ekonomiye
yatırımlar yapılır veya o ekonomiden kaçılır. Önünü göremeyen işadamı
sermayesini, kendisi için sigorta hüviyetinde olan gayrimenkul gibi ölü
alanlara kaydırır haklı olarak, yabancı yatırımcılar da kendilerine daha emin
limanlar ararlar. Ekonomide istikrar, siyasi istikrarla birlikte olursa en
iyisi de budur. Durup dururken, ekonomideki düzgün gidişi, beklentilerdeki
şeffaflığı zedelerseniz varılacak yer, 2001’den daha tehlikeleri alanlar olur.
Zira 2001 de halkın borcu şimdiki kadar ödenemez halde yıkıcı değildi, devletin
borcu ise şimdikinin ancak %20’si kadardı. Kaldı ki, devletin bilançosunda
fabrikalar, limanlar, tersaneler, kamu iktisadi teşekkülleri, araziler gibi pek
çok ekonomik değer vardı. Maalesef şimdilerde bunlar da yok, sattınız.
Yani demem o ki, devletin
mamelekinde bulunan iktisadi değerler de faizin oluşumunda bir dengeye getirme,
dengede tutma görevi görürler. Türkiye, maalesef bu destekten
(araçlardan) mahrum bırakılmıştır sayenizde.
Yeni açıklanan aylık
enflasyon sayısının içinde, gıdadaki fiyat patlamasının büyük payı var. Yani,
yoksul biraz daha yoksullaşmış ve sofrasından eksiltmek zorunda bırakılmıştır.
Düzenlemeler, planlamalar öncelikle yoksulun ve mazlumun durumu dikkate
alınarak yapılmalıdır.
Herkes yetki ve sorumluluğunu
bilmeli ve ona göre davranmalıdır.
Keyfi istikamette hiçbir
gemi yüzdürülemez. Aklınızı başınıza toplayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder