Milletvekili genel
seçimlerine doğru hızla gidiyoruz. Siyasi partiler, bütün mesailerini
seçimlerde en yüksek başarıyı elde etmek için, seçim stratejisi belirleme ve
açıklayacakları programdaki çeşitlemeler üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapmakla
meşguller. Her siyasi beyinde binlerce yol haritası dans ediyor, en iyi sonuca
ulaşabilmenin ve iktidarı alabilmenin ateşiyle. Bu aşamada yapılacak hatalar,
sonucu belirsiz (aslında belli)
tehlikelere yol açacaktır. Program yazımı, tespit edilecek adayların
özellikleri, seçim çalışmalarında izlenilecek yol, kullanılacak meta ve
konuların kuyumcu titizliğinde çalışmalar sonucu tespit edilmesi, başarı için
önemlidir.
Bu aşamada, aylarca evvel
teklif ettiğimiz bir hususu tekrarlamadan geçemeyeceğim: “listelere yerleştirilecek adayların mutlak
surette, olabildiğince fazla üye-seçmenin katılımıyla ve onayıyla seçilmesi
başarının ilk şartıdır.”
Barış Yarkadaş
gercekgundem.com sitesinde 19 Ekim’de, Ahmet Takan Yeniçağ gazetesindeki
köşesinde 21 ve 23 Ekim tarihinde, seçimlere giderken ‘öğrendiklerini
okuyucusuna ulaştırmak’ gazetecilik ahlakı ile hayati derecede
önemi haiz haber-makale-yorum yazdılar. Her iki makalenin birlikte okunması
sonucunda mühim tespitlere ulaşabiliyoruz.
Olayları kısaca
hatırlayalım: PKK konulu barış süreci duraklama evresine girince, KCK’nın yurt
içindeki güçleri tarafından ayaklanma benzeri olaylar yaratılıyor ve her
seferinde istediklerini hükumete yaptırmayı başarıyorlar. Nitekim, Ayn-el Arab (Kürtler
Kobani diyorlar) bahanesiyle başlatılan olaylarda 42
vatandaş hayatını kaybetti, okullar, iş yerleri, bankalar, iş makineleri,
belediye otobüsleri yakıldı, Türk Bayrağına hakaretler edildi. IŞİD Kobani’ye
saldırılarını sıklaştırdı. ABD hava kuvvetleri, yukarıdan Kobani’nin IŞİD
tarafından ele geçirilen kesimlerini bombaladı. IŞİD bazı yerleri terk etmek
zorunda kaldı. Musul’da esir alınan Türk Konsolosluk görevlilerinin serbest bırakılması
sonrası, Ayn-el Arab’da yaşayan Suriye vatandaşlarından 200 Bin kadarı zaten
Türkiye’ye geçirilmişlerdi. Yani bir bakıma Kobani boşaltılmıştı. Sadece
savaşan PYD ve YPGli Kürtler vardı. Cumhurbaşkanı Afganistan gezisi yaptı,
orada sorulan sorulara cevaplar ve uçakta yapılan açıklamalar, PYD ile PKK’nın
terör örgütü olduğu yönündeydi. ABD tarafından istenen ve Barzani ve PYD lideri
Müslüm tarafından Türkiye’ye iletilen talepte, Peşmerge güçlerinin Kobani’ye
Türkiye üzerinden geçmesi isteniyordu. PYD’nin terör örgütü olduğunu bildirerek
bu talebe sıcak bakılmadı. Ne olduysa ABD Başkanının telefonla aramasından
sonra, bu izin verildi ve Peşmerge silahlı güçleri (içlerinde PKK var mı
bilmiyoruz) Suriye’ye, savaşmak üzere geçtiler.
Seçim var ya yakında, bu
sebeple iktidar tarafından yapılacak işler de, seçim asla unutulmamalıdır.
Unutmuyorlar da. Ya ne yapıyorlar: taraflardan birisi daima milliyetçi söylem
geliştiriyor. Müzakere ettiği, sözde barış görüşmeleri yaptığı tarafın terör
örgütü olduğunu söylüyor. Daha düne kadar aleyhinde bir kelam edilmeyen IŞİD
ile PKK’nın terör örgütleri olduklarını rahatlıkla söylüyor. Neden acaba? Seçim
var dedik. Tava getirilmesi ve oylarını almak istedikleri milliyetçi kesimlere
göz kırpıyorlar. Milliyetçi oylar ziyadesiyle MHP’ye gider. Olabildiğince MHP
tabanından oy alarak, muhalefet sıralarını zayıflatmak ve sonraki dönemde,
anayasa yapabilmek için gerekli oy çoğunluğunu sağlamak. Tabi bunlar masa
başında düşünülen ve fakat derhal uygulamaya sokulan politikalar. Ne de olsa,
2010 referandumu ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarı kazanmış bir politika.
(Kimse üzerine bir şey alınmasın lafımız ortayadır).
Ahmet Takan’ın yazısından
alıntılayarak ve özetleyerek: İktidar partisi çözüm, Kobani ve seçim strateji
çalışmalarını Kazan’da (Ankara) yüksek güvenlikli,
korunaklı bir yerde kurdukları mekânda, seçilmiş özel bir komisyonla
hazırlanıyorlarmış. Hava karardıktan sonra gidilip, sabahlara kadar beyin
patlatılıyormuş. Fırsat buldukça Davutoğlu’da oraya gidip çalışmalara
katılıyormuş. Yok PKK’ymış, yok IŞİD’miş, Kobani’ymiş gibi ağır meselelerinin
yanında bir de hükumetin içindeki (daha doğrusu AKP’nin içindeki çıkıntılarla
da)
baş etmeye çalışıyorlarmış.
Kürtlerin oyunu alabilmek
için bebek katilinin şartlarının iyileştirilmesi veya başka yere nakledilmesi
gerekiyor. Peki, bunu yaparken milliyetçi kesim ne diyecek? Çözüm girift. Ama
siyaset erbabı Erdoğan milliyetçi söylemlere başladı bile. Kulağımıza da
geliyor. “–Ya, biz bu adamı böyle bilmezdik. Ne kadar güzel, ne kadar güzel!”
Diyen milliyetçileri duyduk. Nevruz’da Diyarbakır’da okunan Öcalan mektubunun,
sanki Davutoğlu’nun ağzından çıkmış gibi olduğunu yazmıştık, okuyanlar
hatırlayacaktır. Düğüm yeniden çözülüyor. Ahmet Takan’ın bildirdiğine göre,
anlatılan bu Kazan komitesinde yeni bir Öcalan mektubu üzerinde çalışılıyormuş.
Yani, Öcalan’ın ağzından söyletilecek, seçim kazanma taktikleri. AKP’nin seçim
kazanması bebek katilinin işine gelecek.
Bu aşamada akiller
heyetinin toplanmasın da, bazı şimşekleri onların üzerine gönderme
faaliyetinden başka bir manası olamaz. AKP’ye paratönerlik yapıyorlar!.
Barış Yarkadaş’ın
yazısından alıntılayarak ve özetleyerek: AKP önümüzdeki seçimlerde milletvekili
olma kriterlerini belirlemiş. Buna göre; adayların “İmam Hatip ya da İlahiyat Fakültesi”
mezunu olmalarına dikkat edilecekmiş. Böylece, daha muhafazakâr söylemler
geliştirileceği ve din iman nutuklarıyla oy devşirilmeye devam edileceği
anlaşılıyor. İkinci olarak, MHP
tabanından oy alabilecek adaylar üzerinde çalışmalar
yapılıyormuş. Şu anlama geliyor, bir yandan muhafazakâr söylemler
geliştirilirken, diğer yandan milliyetçi nutuklar atılacak ve MHP’ye oy verme
ihtimali olan milliyetçi tabanın oylarının AKP’ye kanalize olması sağlanacak.
Ayrıca, MHP tabanının hoşuna gidecek (güçlü polis, güçlü devlet gibi)
sloganlar dolaşıma sokulacak. Öcalan ile yapılacak görüşmelerin haberlerini
ise, mümkün mertebe milliyetçi kesimden kaçıracaklar. Bu arada, ‘paralel devlet’ söylemine de sık
başvurulacak ve yolsuzluklar da örtülmeye ve
unutturulmaya çalışılacak.
İşte, öteden beri AKP’ye
başarı kazandıran seçim ve siyaset stratejisi. Aslında şu anlatılanlara
çocuklar bile güler. Koca koca adamlar, korunaklı mekanlarda geceler boyu
yaptıkları çalışmalar sonucu bula bula, AKP ve Erdoğan’ın 13 yıl boyunca
uyguladığı politikaları bulmuşlar. Herkesi sersem sanıyorlar, bir kendileri
akıllı. Oy verecekleri ve muhalefet partilerini salak yerine koyuyorlar ve bu
durum gerçekten hakarettir. Onlar öyle görmüyorlar.
Zaten, bu ülkede hakaret
etme özgürlüğü sadece AKP’ye aittir.
Ancak, belirtmeliyiz ki,
özellikle dini söylemler çok geniş halk kesimlerini avlamak ve oylarını almak
için çok büyük öneme sahiptir. Bir Cuma namazına kameralar eşliğinde gitmek,
milyonlarca liralık reklam getirisinden daha fazla tesirlidir.
Her neyse,
Biz hatırlatmış olalım.
Gerekli çalışmaları da oy vermeyi planladığımız partiler yapsınlar, görev
onların boynuna giydirilmiştir.
2015 seçimlerinden sonra da
bugünkü durum devam ederse, partilerinizi, sendikalarınızı, derneklerinizi
derhal kapatarak emekli hayatına geçmenizi tavsiye ederiz.
(NOT: İş bu yazı, 15 gün
kadar evvel yazılmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder