30 Kasım 2014 Pazar

Beyzade Dağa Çıkar mı?


Aslında bu yazımızı, ‘hangi birini yazacağımı bilemedim’ başlığı ve boş bir sayfa olarak planlamıştım.

Ne yazılanlara, ne de konferanslar ve televizyonlarda anlatılanlara kulak verilmiyor. Yazan yazdığı, söyleyen söylediği ile kalıyor. Gemi azıya almış dörtnal koştururken birileri, okuyucusu olmayan, hiçbir anlam ve mesaj içermeyen, lüzumsuz yazılarla ve boş konuşmalarla uğraşmanın manasızlığını düşünmüştüm. Devlet, devletliğinden uzaklaştırılırken bile derin sessizliğe bürünen muhalefet partilerine sessiz bir protesto sunmak istiyordum. Beceremedim. Gelişen olaylar, bir şeyler yazmaya mecbur etti.

Cumhuriyet Receptionu iptal edilmiş. İyi olmuş. İlk receptionu yapamadılar. Ancak, çok pahalıya mal oldu. Karaman/Ermenek’te kara kuyuların içinde, suların altında kalan 18 maden işçisinin acılarını derinden yaşıyoruz. Muhalefet sessiz.

****

“Ben de olsam dağa çıkardım” sözü daha kulaklarımızda duruyor. BDP’li bir kadın milletvekilinin, Diyarbakır Cezaevindeki maruz kaldığı işkenceleri öğrenmiş bunun üzerine söylüyor Bülent Arınç bu lafı. “17 yaşında genç bir kız iken Diyarbakır Cezaevi’nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım” demişti. (17.12.2012, Haber7) bir kere eğri otursan da doğru konuşalım. Sizin dağa çıkmak gibi bir takatiniz yok, ömrünüzün hiçbir döneminde de olmadı. Oturduğunuz malikânelerinizde ahkâm kestiniz, çocukların ve gençlerin beyinlerini Türkiye Cumhuriyetinin aleyhinde olgunlaştırdınız, aslında sizin yaptığınız dağa çıkmaktan beter sonuçlar doğurdu. Dağa çıkanlar, 40 Bin kişinin canına ve telafisi çok zor ekonomik zararlara sebeplere sebep oldular, yaralarımızı sararız, zaman içinde ekonomik kalkınmamızı da yaparız. Lakin sizin verdiğiniz zarar, öyle üç-beş yılda telafi edilebilecek gibi değil. Türk milletini toptan değiştirmeyi denediniz, inançlar ve beyinler üzerinde çok tehlikeli hedefler üzerinde oynadınız. Sezar’ın hakkı Sezar’a derler, Hakk’ınızı verelim, büyük oranda da başarılı oldunuz. Çünkü vermeyi iyi beceriyorsunuz. İnsanların midelerine, ceplerine hitap ettiniz çünkü. Böylece insanların kafalarını, beyinlerini istediğiniz yönde eğip-büktünüz. Şimdi bu yaraların tedavisi, sizin bu işleri başardığınız 10 yıla nispeten, 5 misli bir zamana ihtiyaç gösterir. Yıkmadığınız hiç bir köşe-bucak, içini boşaltmadığınız hiçbir değer kalmadı. Ülkemiz işgal edilseydi ve sömürgeleştirilseydi, düşman başka daha neler yapardı bilmiyorum? Muhalefet sessiz.

Irak’ın Kuzeyinde Kürt devletinin kurulması kırmızıçizgimizdi. Şimdi, Kürt Peşmerge Türk topraklarını çiğniyor, Kobene’ye geçmek bahanesiyle. Durun şimdi, Türk toprakları üzerinden Peşmerge’nin geçmesi için açılan koridorun Birleşmiş Milletler tarafından denetlenmesi ve onların gözetimine bırakılması isteniyor. Nasıl olmuştu, Türkiye’den bir koridor açılması istenmiş de, bizim idarecilerimiz karşı çıkmışlardı. Bu karşı duruş ancak, bir-kaç saat sürmüştü. Yabancı askerlerin (güç) Türkiye’de konuşlandırılmalarına imkân sağlayan tezkereye dayanılarak yapıldı bu işlem. Neyse… Birleşmiş Milletlerin Türkiye’ye gelmesini isteyenler, acaba bu arzularına da kavuşabilecekler mi? Muhalefet sessiz. Peşmerge’nin geçişinin, Cumhuriyetin kuruluş gününe denk getirilmesi ise inanılmaz bir şey, inanılmaz ama muhalefet sessiz.

‘Yeni Türkiye’nin kurucu devlet adamı Türkiye’nin Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ilk Cumhuriyet Resepsiyonu verilecek” diyor, havuz medyasının yandaşlıkta önüne kimsenin geçemediği yazarı. Bu ‘Yeni Türkiye’ dediğiniz kurumun ne menem bir şey olduğunu da yine aynı gazetenin Başyazarı sıfatlı yandaşı yazdı. Buraya ayniyle alıyorum: “Belki bilirsiniz… yaşlanan adam azrail’i aldatmak için kısa pantolon giyip, kum havuzunda oynamaya başlamış… bu sırada Azrail gelmiş, elini uzatmış adama ve ‘Hadi gel benimle, attaya gidiyoruz’ demiş”. Yani, yaşlanmış Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılışının ve istedikleri, küreselleşmeci, neo-liberal politikalara eklemlenmiş, emperyalist taleplere hayır diyemeyen, vur eline ağzındaki lokmayı al tarifinde kendini bulan sıradan bir devletçiğin kuruluşunu ilan ediyorlar. Zevkten de dört köşe halinde! Muhalefet sessiz.

Bülent Arınç aynı konuşmasında, “insanlara zulmederseniz, haksızlık, fena muamele yaparsanız bunun karşılığı sabır gösterenler de reddedenler de bunun hesabını sormaya kalkanlar da olabilir..” demiş. (Özcan Yeniçeri, 19.12.2012, Yeni Çağ)

Olagelen hadiseler, dört yanımızın düşmanlaştırılmış olması, iç ahengin bozulması, eli kanlı örgütünün katillere devam etmesi gibi sebepleri göz önüne aldığımızda, Başbakan Yardımcısının meşru gördüğü direniş zamanlarının geldiği kanaati vücut buluyor. Muhalefet sessiz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...