8 Temmuz 2013 Pazartesi

Uykuya Yatırılmış Düşmanlık Duygusu


Anlaşılabilir bir açıklama oldu belki lakin umutsuzca yeniledi ifadesini:

“İnsanın derinlerinde bir yerde uyumuş kalmış, bir anda düşmanlıkların depreşebileceği duygular bunlar. Bakarsınız, ortada önemli bir sebep yokken umulmadık yerlere gider kavga. Silahlar bile patlayabilir”.

Doğumdan itibaren aile, çevre, okullar, kitaplar, sohbetlerle elde edilen eğitimin sonucunda insanın belleğine yerleşen, kimine göre yanlış, gereksiz, günaha varan sonuçları olan bilgiler, kişinin dimağında gelişerek bazı hedeflere düşmanlık belirtilerini kazır. Zaman yanlış bilgileri kişinin kendi lehine işleyip törpüleyeceğine, kişi adeta putlaştırdığı bu hatalı bilgi ve inançları derinliklerde saklayarak, adeta zamana karşı savaş verir.

Bir gün birisi çıkagelir.

Konuşmalarındaki hedef, işlerindeki, hareketlerindeki hedef dimağa kazınmış olan ve öteden beri hareketsiz duran düşmanlıkları kaşımaktır. Yavaş yavaş su yüzüne çıkar gibi, düşman belledikleri resme kavuşur ve beyinde savaş başlar. Kafadaki yanlış bilginin, kendisi ve çevresi ile savaşıdır bu. Emir geldiği vakit hiç düşünmeden düşman sandıklarının üstüne atılır. Amacı, Allah için savaşmaktır.

“Realiteyi bütün nüanslarıyla ve olduğu gibi kavrayamayan, kabul edemeyen zayıf ego, onu ‘tamamen iyi’ ve ‘tamamen kötü’ diye ikiye böler; yani, her şey ak veya kara olur ve gri tonları kaybolur. İyi tarafa konulan nesneler saçma derecede mübalağalı olarak yüceltilir ve göklere çıkartılır. Gerçekçi olmayan bu kavrayış biçimi çok kırılgandır ve en ufak bir sebeple, rahatlıkla tam tersine dönüştürülüp, söz konusu nesne bir anda ‘tu kaka’ ilan edilebilir, gözden düşürülüp düşman olunabilir”. (M. Kerem Doksat, 04 Mart 2012, Mekân’dan)

Cehalet yobazlıkla birleşince, içindeki düşmanlıkları depreştirmek çokta zor olmayacaktır. Bir de başladı mı savaş, ne için savaştığını, kim için vuruştuğunu bilmeyen güruh ortalığı kana bular. Çok kolaydır bu tipleri yürütmek. Siyasi meydanlarda, bir kısım liderlerin; “camileri meyhane yaptılar”, “bunların geçmişini biliriz”, “cami de alkol kullandılar, ayakkabıyla girdiler”, “bizim nefesimiz var” …gibi sözleri hep bu kabildendir.

Karşının uyuyan düşmanlıklarını uyandırmak.

Yazık!

Oturdukları koltuklardan asla kalkmayacaklarını düşünmek, sahip oldukları makam, şan, şöhretin bir gün ellerinden kaymayacağını düşünmek, fitne iptilasının en belalı sebeplerindendir. Kendini bir şey sanmak. Kendisi yoksa her şeyin perişan olacağını düşünmek ve kabul etmek, ne büyük aptallık.

Şöyle tanımlar fitneyi: “insan için en büyük fitne, bir şeylere sahip olduğu zannıdır!..”

Yazık!

Milletin sahip olduğu enerjiyi, birlik-beraberlik, bütünlük yolunda, ilmî gelişmede, verimlilik artışı ve üretim çoğalması yolunda kullanmayanlara…

Yuf olsun.

Hz. Mevlânâ’nın oğlu Bahaeddin’e öğüdü:

“Bahaeddin!
Eğer daima cennette olmak istersen,
Herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma!
Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma,
Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma!
Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen,
Fena söyleyici,
Fena öğretici,
Fena düşünceli olma!”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...