Hiçbir mecburiyetiniz
olmadığı halde üzerinize vazife edinip, gecenizi gündüzünüze katıp, çocuklarınıza
ayırmanız gereken zamandan da feragat edip çalışırsınız. İyi kötü, az çok, olmuştur
olmamıştır, daha iyisi vardır yoktur ama ortaya bir metin çıkartırsınız. Gönder
tuşuna bastığınızda rahatlarsınız.
Sıra, yayınlanmasına
gelmiştir. Gece yarısına kadar yayınlanmasını bekler, bir iki yere de e-posta
göndermeyi ihmal etmezsiniz.
En son gönderdiğiniz metin
içinde aynı duygu ve düşüncelerle uzun süre beklemişsinizdir.
Hiç olmazsa, yayınlayamayacağınızı,
şu şu sebeple artık aralarında olamayacağımızı bildirselerdi.
Bunu da yapmadılar.
Şimdi daha iyi anlıyorum, gönderdiği
yazıları yayınlanmayan yazarların ertesi günkü hallerini.
Ben talip olmamıştım. Telefonumu
bularak kendileri aramışlardı. Rica ettiler, ‘bize yazı gönder’ dediler. Hay hay
diyerek, çalışmalarımızı ilk onlara gönderdik. Bu, üç yıl boyunca yazılarımı
okuyan 100 kadar okuyucumu kaybetmek demekti. Belki, böylesi hayırlıdır
umuduyla sıvadık kolları.
4 Kasım 2012 tarihinde
başlayarak, haftada üç yazı olmak üzere aksatmadan bugüne kadar geldik.
Hiç olmazsa, bir teşekkür,
bir açıklama beklerdik.
Canınız sağ olsun.
Emeklerimiz helal olsun.
Hatalarımızı unutun gitsin.
Ben unuttum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder