12 Temmuz 2013 Cuma

“Anayasa Çığırtkanları”


Yazının başlığı, Prof. Dr. Meltem Canikoğlu’nun Töre’nin 15. Sayısında yayınlanan “Yapay Gündeme Yapay Başlık: Yeni Anayasa” isimli makalesinden alınmıştır.

2012’nin Haziran ayında Facebook sayfasında aşağıdaki mesajı yayınlamıştım:

1.    Savaşta yenilen tarafın anayasasını, yenen taraf yapar.
2.    İhtilal yaparsın, (kanlı-kansız mühim değil) yeni bir anayasa yaparsın.
3.    Bir ülkeyi sömürgen altına alırsın ve onların anayasasını yaparsın.
4.    Arabulucu olarak görevlendirilirsin ve anayasa yaparsın.
5.    Yine bir savaşla aldığımız topraklar üzerinde yeni bir devlet kurulur ve anayasa yapılır.
6.    Sömürgeni terk ederken, kendine daha sıkı bağlamak üzere bir anayasa yaparsın.
7.    Birlik kurarsın ve yeni bir anayasa yaparsın.
8.    Devletin şeklini (cumhuriyetten… bir şeye) değiştirirsin ve anayasa yaparsın.

Peki, biz niye anayasa yapıyoruz. Bunlardan hangisi gerçekleşti?

Selahattin Arslan dostumuz aşağıdaki açıklamayı yapmıştı:

“Değerli kardeşim, Anayasa hazırlamanın hukuki koşullarını çok güzel ifade etmişsiniz. Sizi kutluyorum. Bizim o beğenmedikleri ‘darbe anayasası’ dedikleri 1982 anayasası, hazırlayacakları anayasadan kat be kat üstündür. O anayasa da ihtiyaca göre gerekli güncellemeler zaten yapıldı. O anayasa da ayrıca olmazsa olmaz ve değiştirilmesi suç teşkil eden yasak maddeler vardır. (1, 2 ve 3. Maddeler) yine o beğenmedikleri anayasa halkımızın %94 oyunu almış anayasadır. Şimdi hazırlanacak anayasanın aynı oranlara çıkmasını ben mümkün görmüyorum. Bizi karanlık ve tehlikeli günler bekliyor…”

Arslan’ın ‘karanlık ve tehlikeli’ şeklinde tarif ettiği günleri, AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, Suriçi Grubu Derneği’nin düzenlediği bir toplantıda yaptığı konuşmada açıklamıştı: iktidarlarının ilk on yılında kendileriyle ‘paydaş’ olan, mesela ‘liberaller’in bundan sonra kendileriyle ortak olamayacaklarını, çünkü artık geleceğin “inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak.” (Hürriyet, 31 Mart 2013) Yapılmak istenen budur, kendi ifadeleriyle. 10 yıl boyunca desteklerini hiçbir zaman kesmeyen liberalleri bile ‘inşa döneminde’ hemen silip atabileceklerdir, ‘inşa ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek olmayacak’. Nedir bu inşa dönemi, nasıl bir şeydir, nasıl başaracaklardır?

Elbette anayasa değiştirmekle.

Destekçileri ve ölesiye savunucuları liberallerin bile istemeyeceği inşa işlerinde neler var ki, liberaller bile onlardan ayrılıp, karşı cephe ile ortaklık yapsınlar?

“Dünyada başka hiçbir örneğini göremeyeceğimiz şekilde bu ülkede, yargılanıp mahkûm olmuş ve cezası infaz edilmekte olan bir terör örgütü liderinin mesajları üzerinden siyasi gündem oluşturulmaktadır.” (Meltem Canikoğlu) Gündem oluşturulduğu gibi, hazırlanmakta olunan anayasa metninin bir yazıcısı gibi, maddelerine, cümlelerine bile müdahale ettiği durumlarla karşılaştık.

Özerklik, anadilde eğitim gibi taleplerini geçenlerde Diyarbakır’da yaptıkları bir kongre ile somutlaştırdılar. Sonuç talebi: “Bağımsız Kürdistan”a giden yolların döşenmesi.

İşlerin daha kolay görülmesini teminen, anayasada önerilen “Başkanlık”. Bu talep siyasi iktidarın, kurumlara dağıtılmış devlet erkinin tek elde toplama isteğini anlatmaktadır. Tek elden istenileni daha çabuk yapmak isteği. Siyasi ve idari yetkileri güçlendirilmiş bir başkanın, zaten bugünlerde diktatörleşme eğilimlerini gizleyemediği bir kişi tarafından deruhte edilmesinin getireceği tehlikeler ve ülkenin (milletin) gömüleceği karanlık görülemez değildir.

“Bir anayasa siyasi iktidarın elini güçlendirmek için değil, siyasi iktidarı sınırlandırmak amacıyla yapılmışsa anayasal bir devletin kurucu belgesi niteliğini kazanır. Bu sınırlamanın ise çeşitli yol ve yöntemleri vardır. En işlevsel olanları; Yargının, muhalefetin ve kamuoyunun aydınlatılmasını sağlayacak her türlü iletişim kanalının görevlerini gerektiği gibi yapmalarına fırsat verir nitelikte hükümleri anayasaya koymak, bir başka deyişle iktidarı sınırlayan güçlerin önünü açarak hak ve özgürlükleri güvence altında tutmaktır.” (Prof. Dr. Meltem Canikoğlu Töre, Sayı 15)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...