Yazının başlığı, Prof. Dr.
Meltem Canikoğlu’nun Töre’nin 15. Sayısında yayınlanan “Yapay Gündeme Yapay Başlık: Yeni Anayasa”
isimli makalesinden alınmıştır.
2012’nin Haziran ayında
Facebook sayfasında aşağıdaki mesajı yayınlamıştım:
1.
Savaşta yenilen tarafın anayasasını, yenen
taraf yapar.
2.
İhtilal yaparsın, (kanlı-kansız mühim değil)
yeni bir anayasa yaparsın.
3.
Bir ülkeyi sömürgen altına alırsın ve
onların anayasasını yaparsın.
4.
Arabulucu olarak görevlendirilirsin ve
anayasa yaparsın.
5.
Yine bir savaşla aldığımız topraklar
üzerinde yeni bir devlet kurulur ve anayasa yapılır.
6.
Sömürgeni terk ederken, kendine daha sıkı
bağlamak üzere bir anayasa yaparsın.
7.
Birlik kurarsın ve yeni bir anayasa
yaparsın.
8.
Devletin şeklini (cumhuriyetten… bir şeye)
değiştirirsin ve anayasa yaparsın.
Peki,
biz niye anayasa yapıyoruz. Bunlardan hangisi gerçekleşti?
Selahattin Arslan dostumuz
aşağıdaki açıklamayı yapmıştı:
“Değerli kardeşim, Anayasa hazırlamanın hukuki koşullarını çok güzel
ifade etmişsiniz. Sizi kutluyorum. Bizim o beğenmedikleri ‘darbe anayasası’
dedikleri 1982 anayasası, hazırlayacakları anayasadan kat be kat üstündür. O
anayasa da ihtiyaca göre gerekli güncellemeler zaten yapıldı. O anayasa da
ayrıca olmazsa olmaz ve değiştirilmesi suç teşkil eden yasak maddeler vardır. (1,
2 ve 3. Maddeler) yine o beğenmedikleri
anayasa halkımızın %94 oyunu almış anayasadır. Şimdi hazırlanacak anayasanın
aynı oranlara çıkmasını ben mümkün görmüyorum. Bizi karanlık ve tehlikeli
günler bekliyor…”
Arslan’ın ‘karanlık ve tehlikeli’
şeklinde tarif ettiği günleri, AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, Suriçi
Grubu Derneği’nin düzenlediği bir toplantıda yaptığı konuşmada açıklamıştı:
iktidarlarının ilk on yılında kendileriyle ‘paydaş’ olan, mesela ‘liberaller’in
bundan sonra kendileriyle ortak olamayacaklarını, çünkü artık geleceğin “inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu
ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar.
Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan
güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya
edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak.”
(Hürriyet, 31 Mart 2013) Yapılmak istenen budur, kendi ifadeleriyle. 10 yıl
boyunca desteklerini hiçbir zaman kesmeyen liberalleri bile ‘inşa döneminde’
hemen silip atabileceklerdir, ‘inşa
ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek olmayacak’.
Nedir bu inşa dönemi, nasıl bir şeydir, nasıl başaracaklardır?
Elbette anayasa
değiştirmekle.
Destekçileri ve ölesiye
savunucuları liberallerin bile istemeyeceği inşa işlerinde neler var ki,
liberaller bile onlardan ayrılıp, karşı cephe ile ortaklık yapsınlar?
“Dünyada başka hiçbir örneğini göremeyeceğimiz şekilde bu ülkede,
yargılanıp mahkûm olmuş ve cezası infaz edilmekte olan bir terör örgütü
liderinin mesajları üzerinden siyasi gündem oluşturulmaktadır.”
(Meltem Canikoğlu) Gündem oluşturulduğu gibi, hazırlanmakta olunan anayasa
metninin bir yazıcısı gibi, maddelerine, cümlelerine bile müdahale ettiği
durumlarla karşılaştık.
Özerklik, anadilde eğitim
gibi taleplerini geçenlerde Diyarbakır’da yaptıkları bir kongre ile
somutlaştırdılar. Sonuç talebi: “Bağımsız Kürdistan”a giden yolların döşenmesi.
İşlerin daha kolay
görülmesini teminen, anayasada önerilen “Başkanlık”. Bu talep siyasi iktidarın,
kurumlara dağıtılmış devlet erkinin tek elde toplama isteğini anlatmaktadır.
Tek elden istenileni daha çabuk yapmak isteği. Siyasi ve idari yetkileri
güçlendirilmiş bir başkanın, zaten bugünlerde diktatörleşme eğilimlerini
gizleyemediği bir kişi tarafından deruhte edilmesinin getireceği tehlikeler ve
ülkenin (milletin) gömüleceği karanlık görülemez değildir.
“Bir anayasa siyasi iktidarın elini güçlendirmek için değil, siyasi
iktidarı sınırlandırmak amacıyla yapılmışsa anayasal bir devletin kurucu
belgesi niteliğini kazanır. Bu sınırlamanın ise çeşitli yol ve yöntemleri
vardır. En işlevsel olanları; Yargının, muhalefetin ve kamuoyunun
aydınlatılmasını sağlayacak her türlü iletişim kanalının görevlerini gerektiği
gibi yapmalarına fırsat verir nitelikte hükümleri anayasaya koymak, bir başka
deyişle iktidarı sınırlayan güçlerin önünü açarak hak ve özgürlükleri güvence
altında tutmaktır.” (Prof. Dr. Meltem Canikoğlu Töre, Sayı
15)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder