Sayın Abdurrahman Biçer
Hocam;
Yazdığımız yazılarda
konular enine boyuna incelenemez. Bu fakirin tarzıdır. Ölüm konusunda (http://mahmutemin.blogspot.com/2011/06/gunes-batarken-kzarr.html)
Yazdığımız yazıda da olduğu gibi. Birkaç satır, birkaç cümle ile temas edip
geçiyoruz.
Aslında bunlar benim konularım değil, yazının
gidişatı bu yola sevk ediyor bizi. Ne yeterli tahsile, ne de yeterli düşünce
alt yapısına sahibim. Özellikle ilahiyatçılarımızın mebzul miktarda bulunduğu
şu günlerde bizim Ayet Mealleri (manaları) hakkında söz etmemiz sakıncalı
görünse de, duramıyor fikirlerimizi baltanın oduna vurarak yardığı gibi
söylüyoruz. Doğrusu sizlerden başka da bu konulara itibar eden yok. Hani daha
önce de sizin sayfanızda söylediğim gibi, (sen, ben, bizim oğlan) sarmalı ile
hayatımızı idame ettiriyoruz.
Ölüm demiştik, araya laflar
girdi.
Ölüm anlaşılmadan, hayatı
anlamak zor gibime geliyor, bu hayat içinde Diri Olanları anlamak ise iyice
zor. Yaratıcının bilgisi ile bilgilenmeden dirilmek de mümkün değil. Diriliş;
çıkıştır, haykırıştır, dillendiriştir, bir başka aleme ayak basıştır, bilinen
dünyadan ayrılıştır, kuru kelimelere hayat veriştir…
Hayy, kelime manası olarak
nasıl anlatılabilir? Şöyle tanımlamış Ehli; “Esmâ âleminin kaynağı! Tüm isim özelliklerinin hayatını veren,
varlığını oluşturan. Evrensel enerjinin kaynağı; enerjinin hakikati!”.
Bakara/33 ayette şöyle
buyrulur: “Yâ Âdem (yoktan
var olmuş, esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki
isimlerin hakikatinden onlara söz et.” Âdem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan
haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisine açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: ‘Demedim mi
size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını,
özelliklerini)… Ve ben bilirim
gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı”.
Âdem’e isimler
öğretildikten sonra, Hayy ismi ile şereflendirir yeryüzünü. Diğer yaratılanlar
(şeytan, melek, cin) “Secde edin” emrine karşı çıkarlar. “Biz sana ibadet edip,
tespih ediyoruz” derler. İşte bu aşamada Âdem bildiği (öğretilen) isimleri
bildirir. O zaman anlayacaklar, anlayabilmiştir. Secde edenler Müslüman sıfatı
ile şereflenmiş, secdeye yanaşmayanlar iblisleşmiştir. Ölü olarak kalmıştır.
Diriliş Emirle mümkündür.
Hidayet denebilir buna.
Duamız, herkesin hidayete
ermesidir.
Saygılarımla
Haklısınız...
YanıtlaSilBilgi fıkarası olan bizlerin; BİLGİ DERYASINA dalarak KAPTANLIĞA soyunmamız kadar abes bir durum olamaz...
Ancak bir soru...
Nahl/21. Ayeti Varlık Aleminin bir bütün olarak; ne zaman dirileceğini bilmeyen ÖLÜLER (hayaller) olduğunu mu bildirmektedir?...
Sadece anlayabilmek adına...
Efendim;
SilDoğrusunu ancak Allah ve Resulü Bilir.
Dünya imtihan sahasıdır şeklinde çok güzel bir söz vardır. Aslında ben buna imtihan değil, dershane diyorum. Dershanede insanlar yetişir ve sonunda da imtihana tabi tutulurlar, sınıfını geçip geçmediğine karar verirler.
Bunun gibi galiba.
Dünya yetişme alanıdır. Yetişme, başka bir ifade ile -DİRİLME- dünyada olmaktadır. Bu dünyada yetişip, dirilip Mahbubuna kavuşamayanların başka âlemlerde dirilip kavuşma maceralarını düşünmeleri de beyhudedir.
Öze dönüş, dünyada olmaktadır.
Diriliş, beden mezarının içinde olacak ve dirilişten sonra kıyam(et) başlayacaktır. Beden mezardır insan için. Yetişme ve kalkış bu bedenle olacaktır.
Kur’an’ı Kerim, Hz. Peygamber ve onun yolundaki yolcular hep mecazlarla anlatır. Direkt olarak bir şey söylemezler. Adeta dünya içinde başka bir dünya da yaşamaktadırlar.
Hata ve noksanlık bendenize aittir.
Öncelikle "estağfirullah" demek zorundayım...
YanıtlaSilVe sonra...
Baştan beri tek bir şeye; çeşitli vesilelerle itiraz etmekteyim. Bunu anlamış olmalısınız...
Nahl/21 de:
"Emvatun ğayru ahya' ve ma yeş'urune eyyane yeb'usune"
mealen:
"Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler"
Görüldüğü gibi burada "Hayy" ism-i şerifi ile "Ba's olunma" fiili ve hatta "mevt" olma hali de geçmemekte bunların yerine "ğayru ahya' " ve "yeş'urune eyyane yeb'usune" kullanılmaktadır...
Bu ayet; önde ve arkada yer alan ayetlerle birlikte ele alındığında ez cümle anlamamız gerekenin:
"Aslında onlar yaşayan ölülerdir. Ne zaman dirileceklerini (gerçeği anlayacaklarını) bilmezler"
olduğu anlaşılmaktadır.
Parantez içinin bana ait olduğunu ve ayetin "kalbi mühürlenenlerden" bahsettiğini; KIT AKLIM ile böyle anladığımı belirtmeliyim...
İtirazım sadece; verdiğiniz mealde kullanılan HAYY ism-i şerifi ile BA'S OLUNMA fiilinedir.
Bu sebeple Tagore'nin genel kabul görmüş bir sözünü kullanmak istedim...
Amenna...
Ğaybı ve işin doğrusunu ancak ALLAH (cc) bilir...
Efendim;
SilBinlerce ev kurulmuş Ankara’ya (şehirlere). Her birinin musluklarından sular akar. Sanki farklı farklı sularmış gibi algılarız. Oysa, aynı barajdan gelen sudur. Her evden akan su aynıdır, aynı membadandır.
Meram aynı olunca, rivayetlerin farklı olması sonucu değiştirmez.
Koca Yunus şöyle söylemişti:
“Sizde bir türlü, bizde bir türlü”
Fakat, sizde de, bizde de kaynak aynıdır. Farklılaştıran, çoğaltan bizleriz.
Saygılarımla.