5 Aralık 2012 Çarşamba

Sorulan Bir Soruya Dair



Sayın Abdurrahman Biçer Hocam;

Yazdığımız yazılarda konular enine boyuna incelenemez. Bu fakirin tarzıdır. Ölüm konusunda (http://mahmutemin.blogspot.com/2011/06/gunes-batarken-kzarr.html) Yazdığımız yazıda da olduğu gibi. Birkaç satır, birkaç cümle ile temas edip geçiyoruz.

 Aslında bunlar benim konularım değil, yazının gidişatı bu yola sevk ediyor bizi. Ne yeterli tahsile, ne de yeterli düşünce alt yapısına sahibim. Özellikle ilahiyatçılarımızın mebzul miktarda bulunduğu şu günlerde bizim Ayet Mealleri (manaları) hakkında söz etmemiz sakıncalı görünse de, duramıyor fikirlerimizi baltanın oduna vurarak yardığı gibi söylüyoruz. Doğrusu sizlerden başka da bu konulara itibar eden yok. Hani daha önce de sizin sayfanızda söylediğim gibi, (sen, ben, bizim oğlan) sarmalı ile hayatımızı idame ettiriyoruz.

Ölüm demiştik, araya laflar girdi.

Ölüm anlaşılmadan, hayatı anlamak zor gibime geliyor, bu hayat içinde Diri Olanları anlamak ise iyice zor. Yaratıcının bilgisi ile bilgilenmeden dirilmek de mümkün değil. Diriliş; çıkıştır, haykırıştır, dillendiriştir, bir başka aleme ayak basıştır, bilinen dünyadan ayrılıştır, kuru kelimelere hayat veriştir…

Hayy, kelime manası olarak nasıl anlatılabilir? Şöyle tanımlamış Ehli; “Esmâ âleminin kaynağı! Tüm isim özelliklerinin hayatını veren, varlığını oluşturan. Evrensel enerjinin kaynağı; enerjinin hakikati!”.

Bakara/33 ayette şöyle buyrulur: “Yâ Âdem (yoktan var olmuş, esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et.” Âdem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisine açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: ‘Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini)… Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı”.

Âdem’e isimler öğretildikten sonra, Hayy ismi ile şereflendirir yeryüzünü. Diğer yaratılanlar (şeytan, melek, cin) “Secde edin” emrine karşı çıkarlar. “Biz sana ibadet edip, tespih ediyoruz” derler. İşte bu aşamada Âdem bildiği (öğretilen) isimleri bildirir. O zaman anlayacaklar, anlayabilmiştir. Secde edenler Müslüman sıfatı ile şereflenmiş, secdeye yanaşmayanlar iblisleşmiştir. Ölü olarak kalmıştır.

Diriliş Emirle mümkündür.

Hidayet denebilir buna.

Duamız, herkesin hidayete ermesidir.

Saygılarımla

4 yorum:

  1. Haklısınız...

    Bilgi fıkarası olan bizlerin; BİLGİ DERYASINA dalarak KAPTANLIĞA soyunmamız kadar abes bir durum olamaz...

    Ancak bir soru...

    Nahl/21. Ayeti Varlık Aleminin bir bütün olarak; ne zaman dirileceğini bilmeyen ÖLÜLER (hayaller) olduğunu mu bildirmektedir?...

    Sadece anlayabilmek adına...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Efendim;
      Doğrusunu ancak Allah ve Resulü Bilir.
      Dünya imtihan sahasıdır şeklinde çok güzel bir söz vardır. Aslında ben buna imtihan değil, dershane diyorum. Dershanede insanlar yetişir ve sonunda da imtihana tabi tutulurlar, sınıfını geçip geçmediğine karar verirler.
      Bunun gibi galiba.
      Dünya yetişme alanıdır. Yetişme, başka bir ifade ile -DİRİLME- dünyada olmaktadır. Bu dünyada yetişip, dirilip Mahbubuna kavuşamayanların başka âlemlerde dirilip kavuşma maceralarını düşünmeleri de beyhudedir.
      Öze dönüş, dünyada olmaktadır.
      Diriliş, beden mezarının içinde olacak ve dirilişten sonra kıyam(et) başlayacaktır. Beden mezardır insan için. Yetişme ve kalkış bu bedenle olacaktır.
      Kur’an’ı Kerim, Hz. Peygamber ve onun yolundaki yolcular hep mecazlarla anlatır. Direkt olarak bir şey söylemezler. Adeta dünya içinde başka bir dünya da yaşamaktadırlar.
      Hata ve noksanlık bendenize aittir.

      Sil
  2. Öncelikle "estağfirullah" demek zorundayım...

    Ve sonra...

    Baştan beri tek bir şeye; çeşitli vesilelerle itiraz etmekteyim. Bunu anlamış olmalısınız...

    Nahl/21 de:

    "Emvatun ğayru ahya' ve ma yeş'urune eyyane yeb'usune"

    mealen:

    "Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler"

    Görüldüğü gibi burada "Hayy" ism-i şerifi ile "Ba's olunma" fiili ve hatta "mevt" olma hali de geçmemekte bunların yerine "ğayru ahya' " ve "yeş'urune eyyane yeb'usune" kullanılmaktadır...

    Bu ayet; önde ve arkada yer alan ayetlerle birlikte ele alındığında ez cümle anlamamız gerekenin:

    "Aslında onlar yaşayan ölülerdir. Ne zaman dirileceklerini (gerçeği anlayacaklarını) bilmezler"

    olduğu anlaşılmaktadır.

    Parantez içinin bana ait olduğunu ve ayetin "kalbi mühürlenenlerden" bahsettiğini; KIT AKLIM ile böyle anladığımı belirtmeliyim...

    İtirazım sadece; verdiğiniz mealde kullanılan HAYY ism-i şerifi ile BA'S OLUNMA fiilinedir.

    Bu sebeple Tagore'nin genel kabul görmüş bir sözünü kullanmak istedim...

    Amenna...

    Ğaybı ve işin doğrusunu ancak ALLAH (cc) bilir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Efendim;
      Binlerce ev kurulmuş Ankara’ya (şehirlere). Her birinin musluklarından sular akar. Sanki farklı farklı sularmış gibi algılarız. Oysa, aynı barajdan gelen sudur. Her evden akan su aynıdır, aynı membadandır.
      Meram aynı olunca, rivayetlerin farklı olması sonucu değiştirmez.
      Koca Yunus şöyle söylemişti:
      “Sizde bir türlü, bizde bir türlü”
      Fakat, sizde de, bizde de kaynak aynıdır. Farklılaştıran, çoğaltan bizleriz.
      Saygılarımla.

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...