Küfr’ün acı tadını
bilmeyenlerin, imanın lezzetinden bahsetmesi beyhudedir. Taa ki, iman, küfür ve
küfrün tanınmasından sonra pekişir.
Nasıl öğretmişlerdi, Şeytan
Meleklerin hocasıdır. Şeytanını tanımayanlar, şeytanına secde ettiremeyenlerin
secdeden, namazdan bahisleri de beyhudedir. Nefsini Müslüman yapmak budur.
Müslüman olacak nefsindir. Değilse, fıkhın bildirdiği malumatların, yapılmasını
emrettiği farzların ezbere yapılmasının hiçbir anlamı ve önemi yoktur. İş odur
ki, nefsine kelime-yi tevhidi getirttiririsin. Nefsini secdeye vardırır,
şeytanını ram edersin.
Şahadet kelimesi aşk ile
bertaraf olan nefisten sonra dile gelir ve şahit olarak Müslümanlığa adım
atarsın. Ezbercilikle, atalarımızın bildirdiği üzere yapılan ritüellerle
İslamiyet’in bir ilgisinin olmadığının bilinmesi gerekir. Onun için, küfür tam
olarak bilinmeden, anlaşılmadan iman bilinemez, anlanamaz, tadılamaz…
Buraya kadar
söylenilenlerden, içinde bulunduğumuz durumun gözden geçirilmesinin gerektiği
sonucunu çıkartabiliriz. İnandıklarımızı ve inkâr ettiklerimizi sıralayarak
hangilerinin doğru ve/ya yanlış olduklarını çıkartmalıyız. Belki de -iman- diye
sarıldıklarımızın küfrün kendisi olduğunu anladığımızda, fikrettiğimizde gerçek
imana yol açıldığını da fark etmiş olacağız. Kur’an’ı Kerim ile Peygamberi
vasıtasıyla bildirdiklerinin inceliklerine vakıf olmaya çalışılmalıdır. Kabaca,
anlamların zahiri manaların bizlerin anladığımız gibi olmadığını da kavramaya
çalışmalıyız. Kitabullah bir mecazlar âlemidir. Mecazların inceliklerine,
derinliklerine nüfuz etmeye çalışmalıdır. Durup dururken hiç kimseye açılma
vaki olmaz, neden dersek, çalışmayana, düşünmeyene, fikr etmeyene, üzerinde
tefekkür etmeyene, verilen görevleri tam olarak yerine getirmeyene verilecek ne
olabilir ki? Burada bir karşılıktan söz edilmiyor. Tamamen kişinin kendi
kendine yapacağı iyilikler, güzellikler, tevazu, kibirden vazgeçmek.. gibi
eylemlerin ve ibadetlerin peşinden insan olarak elde edilebilecek kazanımlardan
söz edilmektedir. Karşılık olarak değil.
“aslı olmayana iman” (Nahl/72) tam da anlatmak
istediğimiz budur. İman diye bağlandığımız bir takım değerlerin, yoksa “aslı
olmayana mı” olup olmadığını nasıl test edebiliriz ki, sanırım ancak Küfrü
tanıyarak.
Perde açılınca görülür ki,
iman diye bağlandıklarımızın tamamı küfürden ibarettir.
İşte, kutlu iman yolunun
başlangıcı.
Harun Meral :
YanıtlaSilAğabey,
Taklidi imanın yapay hazzı ile melankoli yaşayan yüzde doksan yığınların , tahkiki -hakiki imanı elde edebilmek için o bahsettiğin eşiği atlayacaklarına hiç ihtimal vermiyorum.
İman hem nurdur hem de kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam, hem nefsine hem de kainata meydan okur. İnandığı pek çok şeyin, aslında kendi putları olduğunun idrakine varabilmek.. Öyle zor ki.
Ahmet Rasim Sağ:
YanıtlaSilYaşanarak hayata geçirilmeyen bilgi, bilgi değil sadece hafızamıza kaydettiğimiz verilerdir... dersek, nefsimizi Müslüman yapamamış olduğumuzdan mı bahsetmiş oluruz ?
Cümlenizin ikinci kısmına cevap vermeye ilmimiz kâfi gelmez, birinci kısım için: “Faydasız ilimden sana sığınırım”. Diyebiliriz.
SilAhmet Rasim Sağ:
YanıtlaSilEstağfurullah. İkinci kısım herhaldeki herkesin kendi muhasebesindedir. Herhalde hiçkimse yek diğeri için böyle bir ilime zaten vakıf olamaz.
Küfrü tanıdıkça iman artacaktir. Küfrü zihin süzgecinden geçirerek idrak'ın yolları bulunabilir.
YanıtlaSilGöray Atila:
YanıtlaSilAllah sizden razı olsun.
Çok önemli bir konu..
Nidai Seven:
YanıtlaSilİnanç, iman 'ın olduğu yerde hakikat silahı vardır. Hakikat silahı ile küfür bir arada olmaz. Emeğinize sağlık.
Sosyal medyada aşağıdaki görüşmeler olmuştur:
YanıtlaSilAhmet Kursad :
işte bu yuzdendırkı,Allah cc.peygamberler gondermıştır...ve gönderdıgı peygamberlerın en sonuncusu ve en buyugununde belırttıgı gıbı ''peygamber varısı alımler'' gondermıştır...ınsanların ımanlarının ıcının doldurulabılmelerı ıcın...
Ali Yüceveli :
''Sizin taptığınız benim ayaklarımın altındadır'' diyen Allah dostu kim di?ve bu meşhur sözü ne için söylemişti.
''Yazıklar olsun o namazkılanlara ki, kıldıkları namazda gaflet içindedirler.'' mealindeki Ulu hüküm de Mahmut beyin işaret ettiği ,beyhudeliklere bir örnektir.
Ahmet Kursad :
Muhyıddını Arabı ks..ıdı Ali abi
Ali Yüceveli :
Ahmet bey, Evet. Şeyhül ekber Muhiddin Arabi idi. O Meşhur ve sert sözü ne için söyledi. Mahmut beyin yazısının cevabı orada gizli.
Ahmet Kursad:
o sozun devamında...ıdam hukmu yemıştı...ve ''sin şin'e geldıgınde anlarsınız'' demıştı.....seneler sonra...Sultan Selım han,Mısır seferıne cıktıgında...Şam'dan gecerken...ahalıye,o sozun söylendıgı yerı sormuş ve gosterılen yerı kazdırmıştı...altın cıkmıştı....zıra...şin ''Şam''ı,si'de ''Selım''ı ışaret etmıştı hazret...
Yasar Erincik :
Ahmet kürsad kardesim öyle bir cümle kurdunuz ki yüzyillardir tartisila gelen konuyu yeniden actiniz ´´ Iman artarmi azalirmi´´
Saffet Görmüş:
İman artmaz ve azalmaz. Ancak hakiki iman ile taklidi iman vardır. Böyle biliyorum.
Ahmet Kursad :
ben oyle bır cumle krmadım Yasar Erincik agabey...artar yada azalır demedım...''doldurulur'' dedım...ımam-ı azam k.s. bunu fıkhı ekber'ınde cok guzel acıklamış....ıman artmaz,azalmaz...amel ıle doldurulur...bende bunu okuyunca, nacızane bır benzetme yapmıştım ta o zaman...ıman bır balon gıbıdır...ıcıne hava uflersen şişer...ufledıgın kadar sıser...ama balonun mahıyetı degısmez....
Yasar Erincik :
insanlarin imanlarinin icini doldurabilmeleri, baska anlama gelmez Ahmet kardesim. kisi iman etmisse mümin olmustur sonraki isleri amellerle ilgilidir dolayisiyla ameller imana degil niyete göredir.
Yasar Erincik :
Balon da demirden olsa gerek icini üfledikce hacmi degismedigine göre :-))))))
Ahmet Kursad :
ben anlatamadım galıba agabey...mahıyet dedıgımız sey,hacım degıl...malzeme...