25 Haziran 2012 Pazartesi

Anmak Nedir, Anılan Kimdir?



Anmak, hatırlamak, zikir, aynı manaların taşındığı kelimeleridir. Kur’an’ı Kerim “ancak hatırlamak (hatırlatmak)-anmak- için” gönderilmiştir.

Sık sık vurgulandığı üzere dünyadaki tek görev -hatırlama-dır. Biyolojik beden, insanın dünya serüveninde yaşam süresini geçireceği bineğidir. Bir gün -ölüm- denen olay vukuu bulduğunda biyolojik bedende toprağa gömülecektir. Kimine göre bir sondur bu, kimine -insana- göre yeni, yepyeni bir başlangıç. Dünya ömrü bilinen kadarıyla milyar yılı doldurmuştur. Bu bizim müspet ilimler vasıtasıyla bildiğimiz. İnsan ömrü ise 60 - 100 yıl arası, ortalama 80 yıl diyelim. Dünya ömrünün içinde bir insanın yaşadığı yıl bir hiçtir. Peki, neden bu kadar kısacık bir ömrü yaşamak için dünyaya geliyor ve kimine göre ölerek yok olup gidiyoruz? Beden toprağa karışıyor ve geriye hiçbir şey kalmıyor!

İman girer devreye bu noktada. Kur’an’ı Kerim İnşikak Sure 19. Ayetinde sırrı açığa vurur. “Mutlaka siz, boyutlar değiştirerek o boyutların uygun bedenlerine dönüşeceksiniz!”(Diyanet İşleri internet sitesi Kur’an mealinde ayet şöyle açıklanır: ‘Şüphesiz siz halden hale geçeceksiniz’) bir okuldur dünya, öğrenilecek, hatırlanacak, anılacak verilen sözün üstüne gidilecek ve sözünde durulacak. Bunu ilk mektebin birinci sınıfı gibi düşünecek olursak, öğretmenin bir yıl içerisinde öğrettiklerinden sorumlu olan talebe yapılan sınavı başarırsa ikinci sınıfa geçecektir. Hepsi bu. Cennet hayatı yaşanılası bir güzellik. Hakikati inkâr etmek ve edenlerle birlik olmak ise cehennem hayatıdır. Lazım olan, istenen, hakikati bilerek ve isteyerek hatırlayarak, bedenin toprak olması aşamasından sonraki hayata hazırlanmaktır.

Esmalar, Kur’an’ı Keriminde ve Peygamberi Hz. Muhammed tarafından bildirilmiştir. Bizden istenen dünya hayatında bu isimleri hatırlamak, anmak, bilmektir. Peki neden?

İsimler yaratılana verilmiştir. Her yaratılanın bir ismi vardır. Her isim kendindendir. Her yaratılan da kendindendir. Allah ismiyle, yaratılanlarından ayrılmış ve tamamını kuşatıcı bir haldir. İsimleri öğrenerek ve anarak yol bulunur. İstenen de, arzu edilen de budur. Taa ki, Allah ismi ile işaret edilenin varlığına herhangi bir eş koşulmasın, O her şeyden münezzeh, münezzehiyetiyle kendini kabul ettirir, verilen isimlerden hiç birisi onu anlatmaya yetmez. Eş koşulmayı istemez. Benzeri de yoktur. “isimleri öğrettik” kelamı buraya da işarettir. Kur’an’ı Kerim zikirdir, anıştır, hatırlayıştır.  Tamamıyla kendisini anlatır. Hatırlamak ise İnsan’a hakikatini anlatmaktır. Hakikati yaşatmaktır. Hakikatini öğretmektir…

“Ey iman edenler… Üzerinizdeki Allah nimetini hatırlayın…” (Mâide/11)

“Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: ‘Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması bilgisini) size verdi.” (Mâide/20)

“… de ki; ‘Ona (tebliğ etmeye) karşılık sizden bir ecir istemiyorum… O sadece insanlara (âlemlere) hatırlatmadır!” (En’am/90)

Hatırlanan, anılan kendisidir. Zikredilen kendisidir.

Şimdi şu soruyu sormanın vaktidir: Hatırlayan (anan, zikreden) kimdir?

Allah, en doğrusunu bilir.

Not: Ayet mealleri, Ahmed Hulûsi, Kur’anı Kerim Çözümü’nden alınmıştır.

1 yorum:

  1. Harun Meral:

    Bir adam, bir diğerine sormuş;
    Acaba Allahın nezdinde ben neredeyim? Demiş.
    Arkadaşı cevap vermiş.
    -Gözünü kendi kalbine çevir, kendi içine bir bak. Allah senin kalbinde neredeyse, sen de Allahın nezdinde oradasın.
    Hadi bakalım, bu test'i kendimize de uygulayalım

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...