1 Temmuz 2010 Perşembe

Anayasa -Kafalar- Değişmeli

Bir anayasa tartışmasıdır gidiyor. 12 Eylül 1980 askeri harekatından sonra teşekkül edilen Danışma Meclisi tarafından yapılan ve Halk Oyuna sunularak kaahır ekseriyetle kabul edilen Anayasa hakkında, ileri geri konuşmalar, var hızıyla gidiyor. “Tüm kötülüklerin anası” olarak kabul edilen bu anayasa yüzünden başımıza gelmedik kalmamış. Terör belası ona bağlanıyor, ülkemizdeki demokrasi eksikliği ona bağlanıyor, ekonomik az gelişmişlik ona bağlanıyor, fikir özgürlüğündeki kısıtlamalar ona bağlanıyor, bürokrasi ile halkın arasına konan kalın perdeler ona bağlanıyor, asgari ücretin düşük seviyesi anayasadan, milli eğitimin içinde bulunduğu durum anayasadan, tarımdaki verim ve üretim düşüklüğü anayasadan…. böyle bin sebep-sonuç sayılabilir tartışmalardan. Sivil anayasa lazımmış, askerin vesayetinden kurtulmak için anayasanın değiştirilmesi lazımmış, adalet görevlilerinin terfi ve atamalarının daha makul kriterlere göre yapılabilmesi için anayasanın değişmesi lazımmış, insanımızın birbirlerine olan saygısını tekrar kazandırabilmek için anayasanın değişmesi lazımmış…

Anayasalar değişmez kurallar mıdır ki, değiştirmek isteyenlerle, değiştiricilere karşı çıkanların kavgalarına şahit olmaktayız günlerdir. Habire yüksek sesle ve saygısızca tartışılan ve kimin ne dediği anlaşılamayan, gürültü arasında da belki söylenen bir iki güzel sözün havaya gittiğini biliyor musunuz. Değiştiremezsiniz diyenler mi vardır? değişime karşı çıkanlar mı vardır? nedir bu didişmeler, bu hır gür, bu hoyrat kavga. Anlıyoruz ki, belki de değişim yanlıları değişime karşılar.

Onlarca, yüzlerce kanun yapılmış, uygulanmış. Hangimiz bu kanunlardan haberdarız. Kanunları bilmeden kanunlara uygun yaşamışız yıllardır. Anayasayı bilmeden bu güne kadar yaşadığımız gibi. Bilmeden yaşamışız. Bilmeden. Türk insanının bazı gizli kalmış, zamanımız eğitiminin de sebebiyle derinlere kaçan hassaları vardı, İyilik, güzellik, hoş görme hususiyeti, yardımcı olma, misafir severlik, yetimi koruma, yoksula yardımcı olma, komşunun iyisinde kötüsünde, ırzında namusunda gözü olmamak, iyiye, doğruya, güzele yönelme, Hakka riayet, Hakka saygı, Hakkı tanıma..tüm bu hususiyetler anayasadan mı kaynaklanıyor du? insanımız anayasasını iyi bildiği için miydi bu özellikleri? heey anayasacılar, anayasayı değiştirince insanımıza bu özelliklerini yeniden kazandıracak mısınız?.

Bakınız, profesör Dr. Ahmet İNAM ne diyor; “anayasa insanların kafaları içinde de bulunur. Kafalarımızın içindeki anayasalar bozuk.”(*) sizler anayasayı değiştirince, insanların kafalarının içindeki anayasalarda mı değişecek. Söyler misiniz. Tarladan verimi en yüksek seviyede almanın yolu, tohumu atmazdan önce, tarlanın sürülmesi, temizlenmesi, gübrelenmesidir. Anayasayı değiştirmek isteyenler, değişime karşı değiliz, önce tarlayı sürün, gübresini verin, ayrık otlarını temizleyin.

Ağıza gelen her lafı söylemek, her kişinin işidir, derde derman olacak lafı etmekse er kişinin işidir. Bin düşün bir söyle derler. Bizde durum, bin söyle bir düşün şekline evrilmiş, değişen anayasa, konuşma özelliklerini de değiştirecek mi insanımızın? Yöneticilerimizin firensiz, pertavsız laflarına gem vuracak mı? güneş batıya kaçmadan düşünmeli, bir kez daha akla vurulmalı ve bir karara varılmalı, Mimar Sinan’ın minareyi düzeltmesi gibi, düzeltin, topluca inanalım ve anayasamızı topluca yapalım. Minarede eğrilik kalmasın.
(*) 17.06.2010 akşam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...