Tartışmalara katkımız
olmasını istememiz üzerine fikrimizi açıklamış ve toplanacak olağanüstü (seçimli) genel
kurulda, Sayın Genel Başkan’ın aday olmamasını yazmıştık. O gün, bu gündür çok
şeyler yazıldı çizildi. Sosyal medya sayfalarında çok sert tartışmalar yapıldı.
Küfre, hakarete varan sözleri kabul etmemiz mümkün değil. Fikir belirtenlerin
de, fikirlerine karşı tahammül gösterilmediğini tespit etmiş bulunuyoruz.
Alışılmış suçlamalar ve hakaret cümleleriyle cevap verilmesi, her şeyden evvel
Ülkücü Ahlaka yakışmaz. Konunun tarafları yumuşak ve anlaşılır bir tartışma
ortamının yaratılmasından sorumludurlar. Rastlanması çok zor olan bu tartışma -meşveret-
ortamından, hayırlı bir sonuç çıkarılmalıdır.
Problem, yalnızca Genel
Başkan değildir. Çok boyutlu bir sebepler zinciriyle karşı karşıyayız. Zincirin
her parçası paslanmış ve aşırı sürtünmeden birbirinden kopmak üzereler.
Farkında olunması gereken şey, kardeşlik hukukunun unutulmaya yüz tutmasıdır.
Asıl tehlike buradadır. Arkadaş-Ülküdaş olamayanların, yarın aynı yola nasıl
çıkacakları tartışılır. Zincirin kopma noktasına gelmesinden, yönetim birinci
derecede sorumludur. Eğer söylenildiği gibi muhalif hareketler, dış güçler,
saray elemanları, provokatörler gibi içeri salınmış casuslar tarafından hareketlendiriliyorsa
ve bunu da yönetim biliyorsa neden tedbir almadınız sorusuna da cevap
verilmelidir.
Neyse konumuz bu değildi.
1 Kasım’dan itibaren Genel
Kurul toplanması ve Genel Başkan’ın değiştirilmesi istenmektedir. Bu sesler,
sorumluluğu olmayan, görev üstlenmeyenler tarafından sosyal medya sayfalarında
sallanmaktadır. Haklı taraflarını yukarıda yazdık. Hiçbir itirazımız yok.
Yönetimde değişiklikler olması, kansızlık çeken hastaya, taze kan verilmesi
sonucunu doğurur. Yenilenen isimler ve resimler yeni fikirlerin gündeme
gelmesini sağlar ve kadroya çalışma azmi pompalar.
Tartışmanın muhalifler
tarafında bulunanlar, 1 Kasım yenilgisi üzerine oturttular savunmalarını. 7
Hazirana göre kaybedilen oylar ve milletvekilleri tartışmanın ana fikri. Bu
yanlış bir yoldur. Yalnızca meclis aritmetiği ve alınan oyların eleştirilmesi
hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ortaya, siyasi çözümler dışında, fikri
yapıdaki çürümeye, eğitim çalışmalarındaki eksikliğe, sıradan bir cemaatin bile
sahip olduğu haber ajansları, televizyonlar filan dikkate alındığında medya
dünyasındaki sıfır varlığımıza bile değinilmeden yapılan eleştiriler yok
hükmündedir. Meydana gelen hadiselere, Cumhuriyet karşıtlığına, Atatürk
mirasına, Türk ordusuna saldırılara zamanında ve gereği gibi karşı
durulamamıştır. Yalnızca, Bahçeli ile olmaz, ben olsaydım şöyle olurdu gibi
sözler ancak dinleyicileri güldürmektedir. Sosyolojik gelişmeler, konjonktürel
değişimler, tarihi analiz eksiklikleri dikkate alınmadan yapılacak her
eleştiri, eleştiriyi yapanın nakıslığına işaret olacak ve mevcut yönetimin
görevde kalması gerekeceğini anlatacaktır.
Ortaya sürülen aday
adaylarıyla olamayacağı anlaşılmıştır. Rakibin, en az mevcutlar kadar güçlü
olmasını arz ederiz. Böyle gitmez, gitmemeli. Ancak bu adaylarla da olmaz.
İstenen bu değildi.
“Ülkücülüğün siyaseten iflâsı ülkücülerin yüz ifadelerinden
anlaşılıyor” cümlesiyle başlayan “Ülkücünün Hırsızlığı”
başlıklı çok etkili eleştirel bir yazıya imza attı Ali Bademci. Harekete
dışından destek verenlerden olduğumuzdan, Bademci’nin ileri sürdüğü olumsuz
konulardan haberimiz yoktur. Ancak, sosyal medyada yazılan ve arkadaşlarına,
Mersin’de olanlarla ilgili şikâyet babında bir ülkücünün mektubunu
gördüğümüzde, ayniyle MHP Genel Merkezi Sekreterliğine E-Posta yoluyla
göndermiştik ve iletimizin
“FRM-381822 nolu form kayıt edildiği”ni bildirir geri
bildirim gelmişti. Neler yapıldı bilmiyoruz. Sayın Tarihçi yazarımız Ali
Bademci’nin yazdıkları yenilir-yutulur cinsinden değil. Bizim de merkeze
bildirdiğimiz mektup, aynı yörede benzeri somut konuları dillendiriyordu. Eğer
bir şey yapılmamışsa, yenilginin sebeplerini bu ve benzeri olayların altında
arayalım.
Yazımıza devam ederken bir
dosttan değerli bir mesaj geldi. Şöyle diyordu: “Mesele Bahçeli’nin gitmesi meselesi değildir. Asıl çözülmesi gereken
mesele; Türk milliyetçilerinin yeniden aydınlanmayı yaşayabileceği veya yeniden
şehirli bir harekete dönebilme meselesidir. Türk milletinin, Türkiye
Cumhuriyetinin önünü açabilme meselesidir. MHP tabanı buna odaklanmalıdır.”
Önemli bir tespit. 80’lerin
sloganlarıyla gelinecek yer, ancak körelme olurdu, nitekim öyle de oldu.
Okumayan, araştırmayan, fikrini söylemeyen, tartışmalardan uzak kalan, sanat,
edebiyat konularına adeta düşman, çözüm önerisi düşünemeyen, düşündüklerini
açıklayamayan, sadece hatıralarını anlatarak ne büyük olduklarını hikâye
edenlerin yapabilecekleri bir şey olamaz. Bilakis, sahip olunan mevcut ışığında
kaybolmasına sebep olurlar. Bu durum ise, zamana göre yenilenen vizyonlarla
tamir edilebilirdi. Tabana yüklenecek yeni hedeflerle sağlamlaştırılabilirdi.
Erciyeslere son vererek değil, yeni Erciyesler inşa ederek başarılabilirdi.
Yapılamadı. Yapamadık. Ve yenildik.
Şimdi ağlama, dövünme
zamanı değildir. Türk-İslam medeniyetini inşa iddiasındaki Milliyetçi Hareket
mensuplarının daha dikkatli, daha uyanık, daha azimli olma mecburiyetleri
vardır. Ülkemiz dört yandan kuşatılmışlık yaşarken, düşman cepheler her gün
artış kaydederken, derin ayrılık, derin çekememezlik, derin düşmanlık yapmak
lüksümüz yoktur. Bir an evvel birlik sağlanarak, yapılması gerekenlerin
tespiti ve sahaya tespit edilecek politikalarla yeniden ve ısrarla çıkılması zarurettir.
İtidal bunu gerektirir.
Ülkücülük bunu gerektirir.
Haydi, buyurun, iş sizin.
Tekrar hatırlatalım ki, çok
az zamanınız var.
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSil"BU YAPIYLA GİTMEZ!!!"Gidiyor...Şimdilik musallada..Yarın toprak olacak....Ölü dirilmez...Bu yapı halinden mutlu...Mutluluktan uçuyor....Öteki seçime...Mevtaya fatiha okunacak...
Ali Baykan :
YanıtlaSilAli Bademci'nin yazısı altına eklediğim yorum ;
“…. Koray Aydın şimdi burada hakkında atıp tutanların onda dokuzunun yapamayacağını düşündüğüm bir şeyi yaptı ;
“Benim üzerimden MHP yıpratılmak isteniyor, buna izin vermeyeceğim” dedi ve Türk siyaset tarihinde BİR İLK OLARAK hem bakanlıktan hem milletvekilliğinden istifa etti. Meclis Başkanlığı vekillikten istifasını geri çevirdi. Vekilliği bitince yüce divanda yargılandı.. Bu defa da Türk hukuk tarihinde BİR İLK OLARAK, yargılandığı davalarda 11 üyeli mahkemenin tüm üyelerinin iştiraki ile 11/0 beraat etti.. …”
Yazının tamamı için : http://www.altayli.net/avukati-degilim.html