13 yıl boyunca, özellikle
son 6 yıldır yapılan hatalar sebebiyle, PKK siyasal düzleme çekilmiş, Türk
devleti, Türk ordusu ve Türk milleti karşısında özgürlük savaşçıları gibi
algılanması sağlanmıştır. Bundan böyle PKK’ya isteseniz de terör örgütü
sıfatını yapıştıramayacaksınız. Sağlanan imkânlar ve göz ardı edilen karşı
harekât, onların saf ve temiz insanlar olduğu algısını oturtalı çok oldu ve bir
zamanlar bu da sizin isteğinizdi maalesef, dindar Apo algısını yerleştirme
gayretleriniz hatırımızda duruyor. Karşınızda terör örgütü değil, bebek
katilleri değil, kendi insanını bile acımasızca katleden katil sürüsü değil,
yaşamak için bir vatan toprağı arayan zavallı insanlar var şimdi.
Gözünüz aydın olsun BOP eş
başkanı ve ona destek verenler.
***
Türkiye yönetilemiyor. Her
gün üç-beş ayrı yerde bağırarak konuşmayı yönetim zannediyoruz. Hani politika,
hani strateji, hani kurmay zekâsı? İlimden yoksun rastgele anlayışıyla ‘ben
yaptım oldu’ diyerek kendini kandırma avuntusu… Başka ne
görebiliyoruz? Hiç…
Bir – Kaç cümlesini duyduk
Rusya Başkanı Putin’in. Sonra oturdu, neler yapılması gerektiğini tartıştılar,
düşündüler ve kararlarını verdiler. Hemen uygulamaya koyuldular. Konuştular mı?
Hayır. Sorulara bile cevap vermediler. Putin’deki devlet adamı zekasını arar
oldum, ara ki bulasın!. Önce derin derin okumalara girişiyor. Sonra
kurmaylarıyla tartışıyor. Sonra buldukları siyaseti uyguluyor. Lazım olan iş,
laf değil.
Hani şu derin okuma PKK
hakkında? Hiç göremedik. ‘Kürt Sorunu’
deyip, karşısına yalnızca PKK’yı muhatap alanların neyi okuduğunu hala
anlayamayanlar varsa, şu ‘buzdolabı’ filan
lakırdılarını düşünsün biraz. Biz şöyle yapıyoruz; akşam yatıyoruz. Ya rüya
görerek, ya birisiyle telefon görüşmesinde aklımıza bir şey takılıyor ve
sabahleyin hemen onu uygulamaya koyuluyoruz. Düşünme yok, tartışma yok, fikir
alışverişi yok. Aferin, biz Putin’den de daha kolay politika üretebiliyoruz.
Ondan daha başarılıyız. Nitekim yıllar sonra ‘Kürt sorunu yoktur’ diyerek,
bir kez daha kandırıldığımızı anlatmak istemedik mi?
Putin’in ne yapmak
istediğini çözebilen var mı? Bendeniz çözemedim. Derin bir sessizlik, sonra
uygulanacak maddelerin imzalanması. Görüşme talebinin geri çevrilmesi ve hatta
toplu aile resminde bile görünmemesi. Fatih Sultan Mehmet’in bir sözünü
hatırlayalım: “Sağ kolumun yapacağı işi sol kolum
bilseydi, onu keserdim”. Gel de politika, istihbarat, strateji
anlat, kim duyar, kim dinler, yorulmakla kalırsın.
Yıkıcı fırtınalar, derin
sükûnetlerin sonunda gelir derler. Düşürülen bir uçak değil, Rusya Başkanı
Putin’in onurudur ve bunun tamirine çalışılıyor. Tedbir bu noktada
düşünülmelidir deriz.
***
Kerkük, Tuzhurmatı,
Telafer, Musul… Türk Şehirleri Türk’ten arındırıldı. Şehir yönetimleri Kürtlerin,
Arapların ellerine geçti. Mezarlıkları bile dağıtıldı. Hiç sesimiz çıkmadı.
Kısık sesleriyle problemi duyurmaya çalışanları dinlemedik. Hazır Musul
Konsolosluğu basıldığında ve çalışanlar esir edildiğinde ele geçen fırsatı
değerlendirip, hem IŞİD’i temizlemek ve hem de Musul’u ele geçirmek imkânını
hovardaca harcadık. Sonra bu IŞİD belası öyle bir büyüdü ki, dünyaya kafa tutar
hale geldi. Hatay, Yayladağ ilçesi sınırına komşu ve Bayırbucak Türkmenlerinin
yaşadığı bölgede, Türkmenlere karşı Suriye ve Rus savaş güçlerinin saldırısı
yoğunlaştığında hatırımıza Türkmenler geldi. Çünkü sınırımız tehlikeye
girmişti.
ABD, YPG (PYD)’li Kürtler
vasıtasıyla sınırımız boyunca bir koridor oluşturmak istemiş ve adına da Kürt
Koridoru demişti. Suriye varlıklarının paylaşım savaşında, başından beri Suriye
(Esad) tarafında yer alan Rusya’da bu paylaşımdan
nasiplenmek istemişti. IŞİD bahanesiyle, Türkmenler üzerine saldırdılar ve
kanlı çarpışmalar oldu. Türkmenlerin sahip olduğu bölge düştü, sonra yeniden
Türkmenler eline geçti ve bu savaş kızıştı. Ağır silahlı Rus uçakları
bombalamaya devam ederlerken, Türkiye hava sahasını aştılar, yapılan ikazlara
aldırış etmediklerinden Türk uçakları tarafından bir uçakları düşürüldü. Ve
sorun derinleşti.
O bölgede IŞİD yok iddiamız
var. Evet yok, lakin IŞİD’i pek aratmayacak katılıkta toplama güçlerin de
varlığı inkar edilemez.
Türkiye’nin tarafsız
kalması gereken Suriye politikasında yapılan hatalar nedeniyle, Bayırbucak
Türkmenleri de, Suriye aleyhinde savaşmaya geçtiler. Tarafsız bulundukları süre
içinde ki 3 yıldan fazla sürdü, rahatları ve huzurları yerindeydi.
Şimdi desek ki, yapılan
hatalar yapılmış oldu kabulümüzdür. Bir hata daha yapıp, şu Bayırbucak Türkmenlerinin yaşadığı
bölgeyi, Türkmendağı adıyla namlanan bölgeyi Türkiye’ye ilhak ediverin
de yapılan bunca hatalar bir işe yarasın bari. Karışacaksa böyle karışsın.
***
Hangi konuya eğilseniz, bir
yönetilememe sorunuyla karşılaşıyorsunuz.
Mesela, yandaş sendika
Türkiye’de açlık sınırını hesaplıyor, fakirlik sınırını hesaplıyor. Onların
rakamlarını alalım: Memur-Sen’in yaptığı araştırmaya göre Ekim ayına göre 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.414.-Tl olarak hesaplanmış, yine 4 kişilik
bir ailenin yoksulluk sınırı ise 3.905.-Tl belirlenmiş. Bu rakamlara göre
Türkiye’de yaşayanların kahir ekseriyeti yoksulluk sınırında, çok önemli bir
kısmı da açlık sınırında yaşıyor. PKK cinayetleri durmaksızın devam ediyor. Bir
ilin Baro Başkanı gündüz gözüyle, polislerin de içinde bulunduğu bir ortamda
öldürülüyor. Durum bu iken, Brüksel’de yapılan AB toplantısında Başbakan’ın, ‘Şak’
yaparak kahkahalar attığı resimleri süsledi değerli basınımızın sayfalarını.
Söyler misiniz, halimiz içler acısı iken Başbakan bu kahkahanın tadını nasıl
yaşıyor?
Yönetemezseniz ve bu görev
size verilmişse, yönetemeyişi kapatmak için yabancı ortaklarınızla şak da
yaparsınız, kahkaha da atarsınız. İnsanca olan acıma, üzülme, derdini üstlenme
gibi hassalarınızı kaybederseniz…
Arkanızda, yandaş tesmiye
olunan dev basın şirketleri varken.. Yutturursunuz.
Yutturursunuz, lakin
nefesiniz bitip de yeniden nefese ihtiyacınız olana kadar.
Haydi,
Türkmendağı Türkiye’nin olsun, Türkmen rahata, huzura ersin, can güvenliği Türk
ordusunun hizmetine verilsin.
Biz de sizi destekleyelim.
Sonra istediğiniz kadar
kahkahalarınıza dönebilirsiniz.
NOT: Bu yazı yazıldıktan
sonra akşam haberlerinde: “Türkmen
bölgesinin Türkiye sınırı olan 98 Km.lik alanın, ABD askerleri ile korunması”
kararını dinledim.
Böyle bir hataya
düşülmemelidir.
Önümüzde, 1991 yılında Irak’taki
olaylar nedeniyle ABD askerlerinin Kuzey Irak tarafında Türkiye’nin de yardımı
ile uydurulmuş 36. Paralel bölgesinde konuşlandırılmasını hatırladım. ‘Çekiç Güç’
adıyla anılan bu uygulamadan sonra, Türkmeneli ikiye bölünmüş, Kerkük-Erbil, Erbil’de-Musul’dan
ayrılmış, sonuçta Türk aileler parçalanmış, Saddam zulmünü önlemek maksadıyla
çağrılan bu çekiç güç, tam aksi Saddam zulmünün artmasına neden olmuştur. Ayrıca,
yıllardır baş belası olan Kuzey Irak’taki Kürt devletçiğinin temelleri
atılmıştır.
Sakın ola ki, sınırımıza
yabancı askerlerin konuşlanmasına izin verilmeye. Korunacaksa kendimiz
koruyalım. Aklımızı başımıza toplayalım.
Unutmayalım:
Mümin, aynı delikten iki
defa ısırılmaz!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder