7 Ekim 2020 Çarşamba

Osman’ın Hayatından Bir Gün Geçti… (II.)

 

Çok iyi bir karısı vardı. O kadın olmasa idi Osman çoktan intihara sürüklenirdi. Karısı da epey bir süre depresyon, iç sıkıntıları, baş ağrıları yaşadı. Bunalımdan çıkmayı başarmak için çalmadığı kapı kalmadı. Uzun yürüyüşler kurtardı onu. Bir başına çıkıp, kilometrelerce yürür, yürürken diline dolaşan türküleri mırıldanır, hatıraları sıralar içinden, kafasından resimler çizerdi ve çizdiği resim hep Tuğrul olurdu.

Yine bir yürüyüş sırasında, yaya geçidinden hızlı adımlarla geçerken, kendisinden binlerce defa daha hızlı bir otomobil geldi ve… Hastaneye bile yetiştiremediler. Oracıkta can verdi.

Akşam olup, karanlık basınca, hastaneden aradığını söyleyen birisi kara haberi verdi Osman’a..

Dili bağlanmış, gözleri görmez, kulakları hiçbir sesi algılamaz olmuştu. Ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu. Düştüğü yerden kalkmaya çalıştı. Rastgele bir numarayı çevirdi telefondan.

‘Osman, Osman… İyi misin Osman?’ patronun sesine benzetti. Sadece, ‘Bize gel..’ diyebildi. Dış kapıyı hafifçe aralayarak oracıkta yığıldı kaldı.

Apartmanın cümle kapısı kapalıydı. Uzun uzun zile bastı. Açılmadı. Tekrar denedi açılmadı. Bu sefer rastgele bir zile bastı. Açıldı kapı. Merdivenleri koşar adımla çıkarak İkinci kata yetişti. Osman’ın evinin kapısı açıktı. Dışardan ‘Osman’ dedi. Ses yoktu. ‘Osman ben geldim’.. Kapıyı hafifçe iteledi. Bir çift ayak gördü.

Başı yana düşmüş, gözleri açık, nefes alışı düzensiz, hırıltı ve boğazdan anlaşılmayan bir hırıltılı ses çıkartarak, telefonunu işaret ediyordu Osman. Patron telefonu aldı, son aramaları inceledi. En son kendisini aramış, bir önce de tanınmayan bir numaradan aranmıştı.  ‘Çevir’ dedi Osman.

‘Hanımefendi, siz biraz önce bu numarayı aramışsınız. Acaba neler söylediniz. Telefonu dinleyen kişi arkadaşım ve şu anda yanındayım. Baygın halde.’

‘Haa evet.. Aliye Akkuş Hanım için aramıştım.’

‘Evet. Hayırdır?’

‘Trafik kazasında aliye hanım can verdi. Şu anda morgda. Bu haberi vermiştim.’

Her şey anlaşılmıştı. Kendisi de fena oldu patronun. Başına balyozla vurulsaydı daha iyiydi. Onun da gözleri karardı, nefesleri sıkıştı. Osman’ın yanına attı kendisini. Kolunu boynundan geçirdi ve öylece kalakaldılar.

****

Oteldeki karşılaşma da bu olaydan altı ay sonrasına rastlıyordu.

Osman, yemeklerden birkaç kaşık atıştırdıktan sonra yeniden yatağına uzandı.

Hayat devam ediyordu. Bu karanlık dünyadan artık çıkmalıydı. Çeki düzen vermeli ve insanlar içine çıkmalıydı. Böyle ıstırap içinde ve durmaksızın artan acılara artık bir son vermeliydi. Yapayalnız kalmıştı dünyada. Olsun. Bir tek kendisi miydi sanki? Hayata dönmeliydi. Kendi elleriyle kurduğu bu zulüm dünyasından bir an evvel çıkmalıydı.

Etajerin üzerine bıraktığı not defterini aldı ve şu cümleleri yazdı.

“Yazma iştiyakı var.

Yeniden yazmaya başlamak, yeniden araştırarak, yeniden yazma iştiyakı.

Ve fakat lüzumsuzluk var da bir, lüzum olmadan ne diye yazmak!

Küsmüştüm…

Küsmek;

Kişinin,

Kendine ihaneti.

İhanet ise;

İntihar gibi bir şey…

‘İntihar’ ve ‘ihanet’…

Ne fark eder ki?

Ha küstün, ha intihar ettin, her ikisi de ihanet!”

(devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...