O, hala kendini BOP eş
başkanı sanıyor. Hala dört parmağıyla Ortadoğu’nun sultanı olduğunu belleklere
kazımaya çalışıyor. Bitmiş, tükenmiş bir projenin sergerdeliğini yapmaya devam
ediyor.
Soğuk savaş dönemi
kapandıktan sonra, dünya liderliğinde tek başına istediğini yapmaya alışmış ABD
politikaları sonunda, Rusya’nın Suriye ve Ukrayna (Kırım)’da dişini
göstermesiyle yeni bir politik mecraya girilmiş bulunuyor, dengeler yeniden
kuruluyor. Dünyanın tek liderliği döneminden kalma, neredeyse faşizan yöntem ve
politikalara, Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’dan karşılık geliyor. Özellikle
Avrupa’nın, ABD’nin politik oyunlarından sıkıldığını ve kurtulmak gerektiğini
üst düzey politikacıları ve namuslu entelektüelleri vasıtasıyla dillendirmeye
başlandı. ‘Terörizmle savaş’ taktik çığırtkanlığı artık sökmez oldu. Bir
yandan, Taliban’a karşı yürütülen savaşa benzer eylemleri, öte yandan aynı
grubu farklı ülkelerde kullanma taktikleri, çelişkili politikaların gözlerden
kaçmayacağı da gerçekti.
Sıkıştıkça basıncı yükselen
ABD borç enerjisi, iç borçlarının da yükselmesi nedeniyle patlayınca, yeni bir
savaş çıkarıp enerji boşaltılmasına girişilmesi ve bu sebepten suni bir bahar
yaygarası çıkartılarak, Arap İslam ülkelerinde kargaşalıkların teşvik edilmesi,
son olarak Suriye’de kayaya çarpmasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla uydurulan BOP
projesi sonlandırılmak zorunda kalındı. İşgal edilen Irak’ın boşaltılması
sonrası, orada öngörülen bir Kürt Devletçiğinin kurulması sonucunu doğurmuşsa
da, BOP ortaklığındaki uygulamanın çokta başarılı olduğunu söylemek zordur.
Tamam, Irak üzerinde (tabii ki Suriye’de de) çeşitli
grupların devlet kurma (veya özerk yönetim kurma) yollarında
önemli mesafeler kat edilmiştir. Hatta sünni, şii, Türkmen, Kürt, Arap aşiretler
arasında fitne yayılmış ve kanlı çarpışmalar (suikastlar)
yaptırılarak bir başarı elde edilmiştir. Fakat asla istedikleri düzeyde bir
devletleşme oluşumuna gidilememiştir. Bunun en önemli sebebi, düşman olarak
tanımlanan Müslümanların, terörist oldukları tam olarak özellikle Avrupalılara
anlatılamamış ve ikna edilememiş olmasıdır. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler ve
NATO’dan da istedikleri kararları üretememektedirler. Ancak, çıkartılan
kargaşalar nedeniyle, ABD ve Avrupa’dan yapılan silah satışları toplamı ABD’de
önemli rahatlamalara sebep olmuştur. Ayrı bir söyleyişle, İslam ülkelerinin
petrol gelirleri ABD’ye intikal ettirilmiştir.
Şimdi, ABD dolayısıyla
NATO’nun dikkatleri, Ukrayna ve Kırım’a çevrilmiştir. Çünkü onlar için lazım
olan, iktidarlarının ve küresel sömürgeci siyasetlerinin devamını sağlayacak
olan düşman, Rusya ve yöneticisi Putin olarak yeniden tanımlanmak üzeredir.
Nitekim son günlerde Birleşmiş Milletler ve NATO’da üretilen kararlardan
anlıyoruz ki, ABD ve Avrupa Rusya’ya karşı birleşmiş durumdalar.
Dönelim ülkemize.
Neredeyse son dört aydır,
iç politikadaki akıl almaz kaygan zeminde yürümekteyiz. Ne yanı başımızdaki
komşularımızla, ne de içerideki ekonomik-politik gelişmelerle ilgiliyiz.
İktidar koltukta oturma süresini uzatma gayretlerindeyken, muhalefetimiz de
önüne konan yolsuzluklar üzerinden politika geliştirmeye çalıştı. Alınan seçim
sonuçlarına ise, anlaşılan o ki, yolsuzlukların üstünün örtülmesinin yolu
açılmış oldu. Muhalefette önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimleri için yeni bir
politik yol belirleme imkânı buldu. Bütün partiler başarılı bir seçim dönemi
geçirdiklerini söylemekteler. Bizler de kimin başarısız olduğunu henüz
anlayabilmiş değiliz. Çünkü bir tarafın başarısı, diğerinin başarısızlığı
olmalıydı. Bizde durum böyle değil, bütün partiler başarılı! Nasıl oluyorsa?
Ukrayna olayları ve
Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesinin ardından, iç politika arenasına
sıkışan Türkiye’nin durduğu yer, Batı’nın yanında olduğumuzu gösterebilmek
adına, kuru bir “Ukrayna’nın
toprak bütünlüğü”nden yana olmak söylemini geçemedi. İki - üç
yıl kadar evvel Ortadoğu’da yıldızı parlayan Türkiye ve Başbakan’ının, kimi
politika uygulamalarında irtifa kaybetmesi, Mısır’da güya İslami inanışlarının
gereğinden hareketle, kuru kuruya İhvan tarafını savunması, Suriye’ye asker
gönderme söylemlerine girişmesi ve muhaliflere silah-teçhizat tedariki
konularında ABD ve Avrupa ile ters düşmesi, yıldızının sönmesine neden olmuşsa
da, Tayyip Erdoğan’ın BOP eş başkanlığından ayrılmadığını ve bu politikaya sıkı
sıkıya bağlı olduğunu gösteren, ve özellikle Mısır muhaliflerinin dört parmak
işaretlerini kendi taraftarlarına belletmesi dışında bir politikasının
kalamadığını göstermiştir.
Seçim çalışmaları döneminde
Ak Parti 1. Yolsuzluk iddialarını unutturma yönünde propaganda yaparak amacına
ulaştı. 2. Her zaman olduğu gibi, dini
söylemleri aralıksız kullanarak oy tabanının cehaletinden de istifade ederek,
onların arkasında sağlam durmasını sağladı. 3. 11,5 Milyon olduğu söylenen
yardım alanların, midelerine hitap etmeyi de ihmal etmedi. Bunların dışında,
siyasi vaatleri bırakın, artık bitmiş, tükenmiş bir AKP’yi gördük meydanlarda. Propaganda
mevsimi boyunca ağırlaşan, zehirleşen, çirkefleşen siyaset dilini maalesef
balkon konuşmasında da sürdürdü Başbakan. Beklenen bu değildi oysa. Yabancı
yorumcular için de balkon konuşması hayal kırıklığı yaratmıştır.
Ortadoğu’da sıfırlanan
Tayyip Erdoğan, iç politikada da erimeye geçmiştir. Bundan sonra zirvenin
dönüşüdür ki, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sıfırlanmayı iyice anlatacaktır. Bu
itibarla, bazı yandaş kalemler ve yorumcular, %45’lik oy cazibesi ile Tayyip
Bey için Cumhurbaşkanlığı yolunun açıldığını söylemektedirler. Eğer
dalkavuklara kulak asmaz, iyi düşünür ve meşveret aklı ile karar verirse Cumhurbaşkanlığı’na
aday olmayacağını, yoluna Başbakanlıkta devam edeceğini tahmin edebiliriz.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı,
Tayyip Bey’in ve Ak Parti’nin bitişinin imzası olur.
Ali Kömürcü :
YanıtlaSilBöyle aşağılayacığına doğru dürüst altarnatif bir fikrin olsun.... Yada şu lider daha doğru-gerçekçi düşüncelere sahip de...Kısacası ya hayır söyle yada böyle basit-ucuz laflar etme...
Böyle aşağılayacığına doğru dürüst altarnatif bir fikrin olsun.... Yada şu lider daha doğru-gerçekçi düşüncelere sahip de...Kısacası ya hayır söyle yada böyle basit-ucuz laflar etme...
Şu, basit, aşağılayıcı, ucuz düşünceleri sıralasanız da nerede hata yaptığımızı anlasak sayın Ali Kömürcü, kısa cümleniz içindeki hakaretten daha ağır değil bizimkiler. Tavsiyemiz de şu olsun; Kendinizi yetiştirdiğiniz ortamların dışından birini okumaya koyulursanız, depresyonlar geçirirsiniz. en iyisi vazgeçiniz. Saygılarımla.
Sil