“Tâ fetihten beri mü’min, mütevekkil, yoksul”
bir hayat tarzını sürdüren, İstanbul’un “Ücrâ ve fakîr”, “Koca Mustâfapaşa”sını
anlattığı şiirinde Yahya Kemal;
“Serviliklerde sükûn, yolda
sükûn, evde sükûn
Bu taraf sanki bu halkıyle
ezelden meskûn.
Bir afif aile sessizliği var
evlerde;
Örtüyor fakrı asâletle
çekilmiş perde.”
…
Tarif edilen resimdeki
azameti görebildiniz mi? Eğer görebildinizse, asırlık bir çınarın
sessizliğindeki haşmeti de hissedebilir, yaşayabilirsiniz. Ya da dingin
denizlerin, sizi içine çeken olağanüstü korkutucu hışırtısını. Hani, dağın
zirvesinde esinti birden kesilir ve içiniz ürpertiyle dolar da yalnızlığınız
kaplar tüm benliğinizi. Derenin ağzına tıkanan bir tomruk suyun yoluna bent
olur, baraj olur ve sessizce.. dolana
kadar, yokluğunu yaşar. İçinizden çeker alır ve hatıralar orada kalakalır. Âlem
farklılaşır, sen, sen değil, alemsindir. Âlimsindir.
“tohumu ve çekirdekleri çatlatıp
yaran, ölüden diriyi çıkaran… Diriden de ölüyü”
“Karanlığı yarıp aydınlığı ortaya çıkarandır! Geceyi sükûnet…”
(En’am/95,96)
Sükûnet geceye muhtaç,
karanlığa. Karanlıktaki dev filigranların çağrıştırdığı öteler ve ötelerdeki
bilemediğimiz manevi hayat. Ölüm ve yeniden başlangıç, doğum. Algılayamadığımız
haşmet. Bilemediğimiz, anlayamadığımız bir oluşumun “şeytanca pislikleri” evham evham, korku korku
kuşatırken benliğimizi, “semâdan
su inzal edilir”de (Enfâl/11)“arınır” ya insan! İlmini sükûnetlere saklamış,
gizlemiş. O debdebe ki, sükûnetindeki ilminin görkemi.
Dünyamızdaki suni gürültülere
kapamak kapımızı, çirkinliklerin (yok ya. Bizi oyalayanlar bunlar) gürültülerini,
tıkayıp hayatımızdan, gönül ilmine yol verip, yalnızca o sese, o manaya kulak
açılmalıdır. O zaman, ilim yol bulup kapımızı çalacak, muhteşem otağına kabul
edecektir.
Önemine binaen buraya
almalıyım. Muhiddin Arabi Hz. Füsus’ta bahseder: “Gerçekte hareket, her zaman için sevgidir. Hareketi görenin perdeli
olması, hareketin sebebi olarak başka şeyler görmesidir ve hareketin sebebi
bunlar değildir. Çünkü gerçekte hareket âlemin, sükûn içerisinde bulunduğu
yokluktan varlığa hareketidir. Böylece, âlemin varlığından ibaret olan hareket,
sevgi hareketidir. Ve Resulullah (sav) ‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeye
muhabbet ettim’ sözüyle hiç kuşkusuz buna işaret etmiştir.”
Sükûnet yokluğa işaret
ediyor. Yokluğunu idrak eden, varlığa hareket etmeye başlıyor sevgidir. Bu
Allah ilminde saklıdır. Yokluğun yaşanılması Allah’ı hatırlamakla ve daima O
ile birlikte olmakla mümkün oluyor. Ki, o sükûnet arzulanandır. Boşluktaki,
yokluktaki sükûnet kokusu, varlığın ilmindendir. İlimdir.
İmdi, kendini kurtarmadan
dünyayı kurtarmaya azmetmiş garibanın halinden kurtulup, ‘tahsil’ yolunda bir
okula kapılanmakla başlamalıyız. Yollar farklı farklı gözükse de, vardıkları
menzil aynıdır. Kimi dolana dolana gider, kimi bindiği füze ile varır. Fark
etmez.
Görev, ancak mezuniyetten
sonra verilir. Zaten böyle değil mi? Fakültesini bitirmeden kime mühendislik
görevi verilir ki? Önce mezuniyet. Diploma için ise, bedel ödemek lazımdır.
Bedeli ödemeye hazır mısın? Ne olmak ve ne yapmak niyetindesin karar verilmeli.
Bu da kendini bir iyice analiz etmekle anlaşılır. Pehlivanlığa soyunmak
herkesin harcı olamaz. Maraton koşucusu olmak da böyledir. Tababette ilerlemek
mi, filozof olmak mı? Nedir amacın? İyice düşünüp karar verilmelidir ve
hepsinin bir karşılığı bir bedeli vardır. bu bedeli ödeyebilenlere ne mutlu!.
Başaranlar, gece uykularından, türlü yiyeceklerden, dostlarından olmuşlardır.
Başarmak için ödenecek ücret dünyadır. Sükûnu, hürriyeti, hakikati ancak ücreti
mukabili satın almak mümkündür. Kafa karışıklığı olmasın yolda, bir gün doktor,
öbür gün felsefeci olmayı istemek çocuksu isteklerdir, bunlardan kurtulmak
lazımdır. Üstadın söylediği gibi: “Tek
bir adam olmak lazım. İyi veya kötü bir adam. Ya ruhuna ait şeylerle yahut
bedenine ait şeylerle uğraşmalısın. Hulasa ya iç âleminin servetini yahut dış
âleminin servetini elde etmeğe çalışmalısın. Yani, ya filozofun karakterini
yahut alelade bir adamın karakterini seçmelisin.”
Sebat, başarı yolunda mecburiyettir.
Hâsılı, sükûna kavuşamayan
huzura da kavuşamaz. Huzura kavuşamayandan da bir başarı beklemek beyhudedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder