Eski milletvekiliymiş.
Acınacak bir halde. Ona oy
verenler yanıyorlardır şimdi.
Hangi yüzle halkın arasına
karışacak. Gerçi bunların yüzleri gön gibi olmuştur. Tükürülse şükredecek
haldeler. “Bu güne kadar Türklüğümün
bir faydasını görmedim” diyen eski vekil hakkında
konuşuyoruz. Kendisine oy veren bir vatandaşa söylüyor bu lafı. Pişkin siyaset
esnafı. Yeniden milletvekili listelerine girebilmenin çabaları içinde, kendini
Genel Başkan’a gösterebilmek telaşında. Yeniden Meclise girip, yarım kalan
işlerini bitirecek. Dört yıllık milletvekilliği döneminde yaptığı, bitirdiği,
becerdiği hayırlı bir iş yok, ne bir kanun önerisi, ne bir soru önergesi, bom
boş bir dört yıl. Bir seferinde, ‘onlar
bizi fişledi, şimdi sıra bizde, biz de onları fişleyeceğiz’
anlamında bir konuşma yapmış, televizyon ekranlarını süslemişti. Başka bir
sesini hatırlamıyoruz. Türk’lükten fayda sağlamadığını seslendirmesi puan
kazandırmıştır, özellikle PKK taraflarında. Sanırım onlar bile Başbakana baskı
yaparlar milletvekili olması için. Kendince iyi bir yol. Şimdiden hayır
dileyelim.
Kişiliği noksan
politikacının halidir resimdeki. Kasabın, manavın, berberin halinde
göremeyeceğiniz bir resim politika esnafında ışığa kavuşuyor, enteresan!..
Esnafımız ritüelleri
unutmuşsa da, Ahi’lik kuşağını daima manen ustaları tarafından kuşatıldığını
biliyoruz, siyaset esnafı hariç.
Ne fayda bekliyormuş bu
gafil?
Fayda beklediği ve
sağladığı için mi Müslüman yoksa?
Milletvekili olmuş,
milletin vekili olmuş bir de. Terbiyesiz, ahlaksız. Sen fayda göremeyeceğin
kimseyle konuşmazsın değil mi? Önce temin edeceğin faydayı düşünürsün. Allah
böyle şaşırtır işte.
Bahsi geçen milletvekili de
olsa cahil bir kişi bu anlaşılmıştır. Peki, bunların çok değer verdiği ve
edebiyatçıları arasında anılan Gökhan Özcan isimli şu çokbilmişin yazısının
başlığını buraya not edeyim: “Eğriyim,
tembelim, yok bir tasam” nasıl, bir şey anlatıyor
mu? Türk kelimesinin yerinde hangi kelime kullanılmış: “Eğriyim”.
Buyurun. Beyinleri kirletilmiş dincilerin aklındaki Türk kelimesinin manası
budur: Eğriyim.
Eğrilikleri,
yaratılışlarına nüksetmişler diyebiliriz. Doğruluktan bihaber, tembel kişiler.
Doğrusu beni ilgilendirmeyen bir konudur kimin eğri olduğu...
Bu ‘Şinasiler’den birisi
de, Andımız’ın kaldırılmasına karşı çıkanları “ırkçılıkla” (*) suçlayarak, olabildiğince
Tayyip’çilik yapmasına karışmamamıza karşılık, terbiyesizliğine bile tahammül
göstermek edebini resmetmemize rağmen, kazançlarını, statükosunu, sakallarını,
dinciliğini, siyasal dinciliğini gündeme bile getirmiyoruz. Böyledir, çoktur
çünkü, konjonktür tam da bunların istediği yönde gitmektedir.
Suçlaması ise, 90 yıl
önceyi bugünün aklı ve algısıyla eleştirmesinden kaynaklamakta olup, cehaletini
ortaya koymaktadır.
Bu gibi cahillere cevap
verilmesi, kendi cahilliğini anlatmaktan ibaret olacaktır.
Yine, bu aklıevvellerden
birisi “andımız Müslüman Türklüğü
değil, Atatürkçü Türklüğü söyletiyordu” diyor. (**)
Devamında ise, kendince bir yemin önerisini sunuyor. Yani tek tipçilik olarak
eleştirdikleri andımızın kaldırılmasını onaylayıp, kendisi bir yemin getirerek
kendi eleştirisini başka bir metinle kendisi uygulamak istiyor. Biz buna akıl
tutulması bile demeyiz. Salaklık işte. Maneviyatın ancak İslami kelimeler kullanarak
dillendirilebileceğini sanıyorlar. Bunların düşünme yetileri, algılama
kabiliyetleri bu kadar. Be hey gafil, tüm kelimeler, tüm güzel isimler
Allah’ındır. Gerçi sen bu cümleden bir şey anlamazsın ya…
Profesör unvanına
ulaşmışlardan birisi de, “Andımızın
okunmadığı yıllarda biz Türk değil miydik de bunu okuyunca 1933’te mi Türk
olduk?..” diye soruyor. (***) ne alakası varsa? Ne
cevap verilir böyle bir soruya? Susmak en iyisi. Cahil okuyucu kitlesinin
algısına ve kabullerine göre cümleler kurmak akademik unvanlı bir kişiye ne
kadar yakışıyor? kendisinden bu soruya cevap bekleriz.
Arslan Tekin’in 10 Ekim
tarihli yazısından bir cümle alarak sonlandıralım bu yazıyı:
“ ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’, ‘Ebediyyen sana yok ırkıma yok
izmihlâl’ söz ve mısraları ‘milli devlet’ çerçevesinde düşünülmelidir ve bu
sözlere itiraz, ‘milli devlet’le hesaplaşanlardan gelir: Birincisi PKK,
ikincisi AK Parti yönetimi ve bunların pınarından su içenlerdir!.”
(*) Salih Tuna, 7 Ekim 2013 Yeni Şafak
(**) Ali
ilbey, 8 ekim 2013 Habervaktim com
(***) Prof.
Dr. Namık Açıkgöz, habervaktim com, 7 Ekim 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder