2 Kasım 2013 Cumartesi

Mesele Andımız Değil, Geriye Gidiş


Eski milletvekiliymiş.

Acınacak bir halde. Ona oy verenler yanıyorlardır şimdi.

Hangi yüzle halkın arasına karışacak. Gerçi bunların yüzleri gön gibi olmuştur. Tükürülse şükredecek haldeler. “Bu güne kadar Türklüğümün bir faydasını görmedim” diyen eski vekil hakkında konuşuyoruz. Kendisine oy veren bir vatandaşa söylüyor bu lafı. Pişkin siyaset esnafı. Yeniden milletvekili listelerine girebilmenin çabaları içinde, kendini Genel Başkan’a gösterebilmek telaşında. Yeniden Meclise girip, yarım kalan işlerini bitirecek. Dört yıllık milletvekilliği döneminde yaptığı, bitirdiği, becerdiği hayırlı bir iş yok, ne bir kanun önerisi, ne bir soru önergesi, bom boş bir dört yıl. Bir seferinde, ‘onlar bizi fişledi, şimdi sıra bizde, biz de onları fişleyeceğiz’ anlamında bir konuşma yapmış, televizyon ekranlarını süslemişti. Başka bir sesini hatırlamıyoruz. Türk’lükten fayda sağlamadığını seslendirmesi puan kazandırmıştır, özellikle PKK taraflarında. Sanırım onlar bile Başbakana baskı yaparlar milletvekili olması için. Kendince iyi bir yol. Şimdiden hayır dileyelim.

Kişiliği noksan politikacının halidir resimdeki. Kasabın, manavın, berberin halinde göremeyeceğiniz bir resim politika esnafında ışığa kavuşuyor, enteresan!..

Esnafımız ritüelleri unutmuşsa da, Ahi’lik kuşağını daima manen ustaları tarafından kuşatıldığını biliyoruz, siyaset esnafı hariç.

Ne fayda bekliyormuş bu gafil?

Fayda beklediği ve sağladığı için mi Müslüman yoksa?

Milletvekili olmuş, milletin vekili olmuş bir de. Terbiyesiz, ahlaksız. Sen fayda göremeyeceğin kimseyle konuşmazsın değil mi? Önce temin edeceğin faydayı düşünürsün. Allah böyle şaşırtır işte.

Bahsi geçen milletvekili de olsa cahil bir kişi bu anlaşılmıştır. Peki, bunların çok değer verdiği ve edebiyatçıları arasında anılan Gökhan Özcan isimli şu çokbilmişin yazısının başlığını buraya not edeyim: “Eğriyim, tembelim, yok bir tasam” nasıl, bir şey anlatıyor mu? Türk kelimesinin yerinde hangi kelime kullanılmış: “Eğriyim”. Buyurun. Beyinleri kirletilmiş dincilerin aklındaki Türk kelimesinin manası budur: Eğriyim.

Eğrilikleri, yaratılışlarına nüksetmişler diyebiliriz. Doğruluktan bihaber, tembel kişiler. Doğrusu beni ilgilendirmeyen bir konudur kimin eğri olduğu...

Bu ‘Şinasiler’den birisi de, Andımız’ın kaldırılmasına karşı çıkanları “ırkçılıkla” (*) suçlayarak, olabildiğince Tayyip’çilik yapmasına karışmamamıza karşılık, terbiyesizliğine bile tahammül göstermek edebini resmetmemize rağmen, kazançlarını, statükosunu, sakallarını, dinciliğini, siyasal dinciliğini gündeme bile getirmiyoruz. Böyledir, çoktur çünkü, konjonktür tam da bunların istediği yönde gitmektedir.

Suçlaması ise, 90 yıl önceyi bugünün aklı ve algısıyla eleştirmesinden kaynaklamakta olup, cehaletini ortaya koymaktadır.

Bu gibi cahillere cevap verilmesi, kendi cahilliğini anlatmaktan ibaret olacaktır.

Yine, bu aklıevvellerden birisi “andımız Müslüman Türklüğü değil, Atatürkçü Türklüğü söyletiyordu” diyor. (**) Devamında ise, kendince bir yemin önerisini sunuyor. Yani tek tipçilik olarak eleştirdikleri andımızın kaldırılmasını onaylayıp, kendisi bir yemin getirerek kendi eleştirisini başka bir metinle kendisi uygulamak istiyor. Biz buna akıl tutulması bile demeyiz. Salaklık işte. Maneviyatın ancak İslami kelimeler kullanarak dillendirilebileceğini sanıyorlar. Bunların düşünme yetileri, algılama kabiliyetleri bu kadar. Be hey gafil, tüm kelimeler, tüm güzel isimler Allah’ındır. Gerçi sen bu cümleden bir şey anlamazsın ya…

Profesör unvanına ulaşmışlardan birisi de, “Andımızın okunmadığı yıllarda biz Türk değil miydik de bunu okuyunca 1933’te mi Türk olduk?..” diye soruyor. (***) ne alakası varsa? Ne cevap verilir böyle bir soruya? Susmak en iyisi. Cahil okuyucu kitlesinin algısına ve kabullerine göre cümleler kurmak akademik unvanlı bir kişiye ne kadar yakışıyor? kendisinden bu soruya cevap bekleriz.

Arslan Tekin’in 10 Ekim tarihli yazısından bir cümle alarak sonlandıralım bu yazıyı:

“ ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’, ‘Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlâl’ söz ve mısraları ‘milli devlet’ çerçevesinde düşünülmelidir ve bu sözlere itiraz, ‘milli devlet’le hesaplaşanlardan gelir: Birincisi PKK, ikincisi AK Parti yönetimi ve bunların pınarından su içenlerdir!.”

 (*) Salih Tuna, 7 Ekim 2013 Yeni Şafak
(**) Ali ilbey, 8 ekim 2013 Habervaktim com
(***) Prof. Dr. Namık Açıkgöz, habervaktim com, 7 Ekim 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...