1 Mayıs 2013 Çarşamba

Helalleşme



Bize diyorlar ki, Kürtlerle helalleşin. Bizim Kürtlerle bir problemimiz, çatışmamız, anlaşamadığımız herhangi bir konu olmadı ki, ne helalleşmesi? Bizim birbirimiz üzerindeki haklarımız, zaten helaldir.

Nerden çıktı bu helalleşme? Nerden çıktı bu işe Kürtleri karıştırma?

Şunu hala anlamadılar, bunca can kayıplarına rağmen hala bir umut bekliyor Türk, karşının kendine gelmesi ve Türk’ün hali ile halleşmesini. Halleşme olmadan helalleşme nasıl olur? Bilmiyorlar, ortaya bir kavram atıyorlar, dindar milletimizin safiyane akıllarını kandırmak için, dini manalar içeren kelime ve kavramları ortaya salarak milletin akıllarını, millet aklını karıştırıyorlar.

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, “Helalleşiyoruz yalanıyla halkı kandırmayın! PKK’nın özgürleşmesi için çabalarınızı anlıyoruz. Emir aldığınız ortada! Eğer PKK’yla mücadele ederseniz o koltuklarda oturamayacağınızı da biliyorsunuz!” (Yeniçağ, 13.4.13) Kandırma, akıl karıştırmayla başlar. Söylenilen sözün gerçek anlamını saklayarak, gerçeği gizleyerek, tatlı, zevk veren ve insanlar tarafından mutlak istenen sonuçların dillendirildiği kavramları söyleyerek.

Eli kanlı örgüt PKK’nın elebaşı Öcalan’ın 21 Mart Nevruz günü okunan mektubunda şunlar vardı: “Türk ve Kürt halkı Çanakkale’de birlikte şehit oldu. Bu dönem helalleşme dönemidir. Zaman savaşın ya da çatışmanın zamanı değildir. Zaman ittifak ve birbirine sarılmanın helal etmenin zamanıdır.” Nasıl da, kelimeler üzerinde oynayıp, karıştırıyorlar. Daha dün ‘mecusi’ olduğunu, ‘dinsiz’ olduğunu söyledikleri kişiden ‘din’ içerikli sözlerle milletin kafasını karıştırıp, amaçlarına ulaşmayı düşünüyorlar. Amaçları nedir? Saadettin Tantan söylüyor işte: “PKK’nın özgürleştirilmesi”.

“Helalleşme” vurgusunu Tayyip Erdoğan’dan da duyduk. Akil ismini verdikleri muhteremlerle yaptığı görüşmede “Şimdi ayrıştırmanın değil bayramlaşmanın, el sıkışmanın zamanı, hesaplaşmanın değil helalleşmenin zamanı.” (5.4.13 gazeteler). Nasıl oluyor da bebek katili ile Başbakan aynı kelimelerle konuşuyor? Aynı muhtevayı deklare ediyor? Sanki Tantan’ı tasdik ediyorlar. Burada, ayrıştıran kimdi? Sorusunu sorabiliriz. Etnik yapıları her konuşmasında yüksek sesle dillendirip, Türk ile Kürt’ü ayıranlar şimdi “ayrıştırmanın zamanı” değil diyerek, yine ön almaya çabalıyorlar. Oh ne ala, önce ayrıştır, sonra birleştirmeye çalış. Kim veriyor bu akılları.

Akil insanların içinde (‘şeyh’lik vasfını da taşıdığını bir zamanlar okuduğum) bir sakallı var, Ahmet Taşgetiren. 22.3.2013 tarihli yazısında, “Dün Diyarbakır’da okunan Öcalan mesajı, sanki ana gövdesi ile Davutoğlu’nun kaleminden çıkmış gibiydi” diyor.

***

Bölücülük deyince ne anlamamız gerekir?

Uçaktaki konuşmalar neler açık ediyor? Konuşmadan seyahat etseler olmaz mı? Gevezeler, bilmiyorsun sus bari. İşte size bölücülük örnekleri:

“Türkiye’de hep Kürt, Türk, Kürt sorunu konuşulur. Bu ülkede etnik açıdan bakıyorsak başka etnik unsur yokmuş gibi ele alınıyor. Televizyonda anayasa tartışmalarını izliyorum ‘Kürtlere ne getirecek’ diye konuşuluyor. Kimse ‘Lazlara, Boşnaklara, Gürcüye ne getirecek’ diye sormuyor. Kürt milliyetçiliğine de karşıyız. Kürt’ün nüfusu diğerlerine göre fazla olabilir diye siz diğerlerinin haklarını inkâr edebilir misiniz? Onların haklarını korumak zorundasınız.” (Hürriyet com tr, 14.4.13, Metehan Demir haberi). Yo yo, bu laflar Türkiye’yi parçalamayı hedefine koymuş gizli bir servisin elemanları tarafından söylenmiyor. Sosyolojik verileri sağlamlaştırma yerine onların ayrıklarını ileri sürmek, ayrışma tehlikesini bertaraf edeceği yerde, bize göre küçük olan farklılıkları öne çıkartmak yıkıcılıktır. Gerçek ırkçılık, gerçek bir faşist söylemdir. Etnik ayrıştırma çalışmaları dünyada görülmemiş boyutlara ulaşmıştır ülkemizde. Hem de yöneticilerimiz tarafından. Dillerini eşek arısı soksun emi. Artık, sıranın diğer etnik yapılara geldiği böylece deklare edilmiş oluyor. Buyurun, taptaze sorunlar demeti, birinci ağızdan hem de…

***

Çekip gidenler helallik alır, helalleşme ister. Hicrete niyetliler helalleşme alır, ayrılıklar helallikle başlar…

Bizim Kürtlerle hiçbir sorunumuz yok, alacağımız da yok, Borcumuz da yok helallik alacağımız bir durum yok, helalleşmeye gerek yok. Hakkımız helaldir. Haklarını helal etsinler.

Burada helallik isteyenler 40 Bin cana mal olmuş eli kanlı tetikçilerdir. Helallik isteten ise onların amiri durumundaki eli kanlı küresel çeteler ve onların reisleridir. “Sende evlat acısı, bende kuyruk acısı varken” gitmek en iyisidir diyen yılan soylular içindir sözümüz. Yılanı üstümüze saldınız, şimdi bir şey olmamış gibi hareket etmemizi istiyorsunuz.

Siz daha Türk’ü tanımıyorsunuz. Biz bağrımıza taş basmayı biliriz. Hayatımız kinden, intikam duygusundan kurtulmuştur. Geriye dönüp asla bakmayız.

Yalnız şunu unutmayınız. Bizim Kürtlerle bir sorunumuz olmamıştır, Kürtlerin de bizimle. Kürtlerin de bizim de yaşadığımız acılar ortaktır. Burada küresel çetelerin eli kanlı eşkıya sürüsünü affettirme oyunu vardır. Çünkü Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Yemen’de, Mısır’da ve daha nice masum insanların yaşadığı ülkelerde kullanmak istediği hazır yetiştirilmiş tetikçilere ihtiyacı vardır.

Hürriyet Gazetesinden Tolga Tanış anlatıyor: “Henri Barkey ile konuşuyoruz. İş silahsızlanma aşamasına gelince, ‘artık 3-4 yıl mı sürer bilmem. PKK’lılar silahlarını ne Türkiye’ye ne Peşmerge’ye verecek. Sembolik olarak Amerikalılara vermeye çalışacak’ dedi. ‘neden’ dedim. ‘Savaştığın kimseye değil, silahını dünyanın süper gücüne veriyorsun. İzzeti nefis meselesi’ dedi. Ayrıca, unutmamak lazım, PKK şimdiye kadar hiçbir Amerikalı’ya zarar vermedi. Hep Amerika’ya bir mesaj vermeye çalıştı’ dedi.” (Hürriyet, 24.3.2013 analiz). Görüyor musunuz, planın kimler tarafından yapıldığını.

“O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder.” (Bakara/169)

Şeytan vazifesini yapmaktan bir an bile duraksamadı, nitekim: “Osmanlı’yı ve Hindistan’ı, Mısır’ı İngiliz; İran’ı ABD bitirdi. Karada kalan devletlere, İngiliz suyoluyla ulaştı. Sonra da karadan karaya sömürü ağları kurdu. Bunun bir parçası da Ortadoğu ve Türkiye içindeki terör belası oldu”. (Prof. Metin Boşnak, 13 Nisan 2014 haberiniz com)

Tarihin derinliklerinden, ilmin zirvesinden, maneviyatın en can alıcı noktasından bir ses şöyle seslenir, akıllı olanlara:

“…
Dünyanın düzeni adaletle mümkündür.

Kendine gel de o kötü dalı kes, buda. Bu güzel dala su ver de tazelendir.

Şimdi ikisi de yeşil ama sonuna bak.

Bu sonunda bir şeye yaramaz. Öbürüyse meyve verir.

Bağın suyu buna helaldir, ona haram.

Aralarındaki farkı sonunda görürsün vesselam. Adalet nedir?

Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil. Zulüm nedir? Bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yere koymak.

Bu da ancak belaya kaynak olur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...