Bize diyorlar ki, Kürtlerle
helalleşin. Bizim Kürtlerle bir problemimiz, çatışmamız, anlaşamadığımız
herhangi bir konu olmadı ki, ne helalleşmesi? Bizim birbirimiz üzerindeki
haklarımız, zaten helaldir.
Nerden çıktı bu helalleşme?
Nerden çıktı bu işe Kürtleri karıştırma?
Şunu hala anlamadılar,
bunca can kayıplarına rağmen hala bir umut bekliyor Türk, karşının kendine
gelmesi ve Türk’ün hali ile halleşmesini. Halleşme olmadan helalleşme nasıl
olur? Bilmiyorlar, ortaya bir kavram atıyorlar, dindar milletimizin
safiyane akıllarını kandırmak için, dini manalar içeren kelime ve kavramları
ortaya salarak milletin akıllarını, millet aklını karıştırıyorlar.
Yurt Partisi Genel Başkanı
Sadettin Tantan, “Helalleşiyoruz
yalanıyla halkı kandırmayın! PKK’nın özgürleşmesi için çabalarınızı anlıyoruz.
Emir aldığınız ortada! Eğer PKK’yla mücadele ederseniz o koltuklarda
oturamayacağınızı da biliyorsunuz!” (Yeniçağ, 13.4.13)
Kandırma, akıl karıştırmayla başlar. Söylenilen sözün gerçek anlamını
saklayarak, gerçeği gizleyerek, tatlı, zevk veren ve insanlar tarafından mutlak
istenen sonuçların dillendirildiği kavramları söyleyerek.
Eli kanlı örgüt PKK’nın
elebaşı Öcalan’ın 21 Mart Nevruz günü okunan mektubunda şunlar vardı: “Türk ve Kürt halkı Çanakkale’de birlikte
şehit oldu. Bu dönem helalleşme dönemidir. Zaman savaşın ya da çatışmanın
zamanı değildir. Zaman ittifak ve birbirine sarılmanın helal etmenin
zamanıdır.” Nasıl da, kelimeler üzerinde oynayıp,
karıştırıyorlar. Daha dün ‘mecusi’ olduğunu, ‘dinsiz’ olduğunu söyledikleri
kişiden ‘din’ içerikli sözlerle milletin kafasını karıştırıp, amaçlarına
ulaşmayı düşünüyorlar. Amaçları nedir? Saadettin Tantan söylüyor işte: “PKK’nın
özgürleştirilmesi”.
“Helalleşme” vurgusunu
Tayyip Erdoğan’dan da duyduk. Akil ismini verdikleri muhteremlerle yaptığı
görüşmede “Şimdi ayrıştırmanın değil
bayramlaşmanın, el sıkışmanın zamanı, hesaplaşmanın değil helalleşmenin
zamanı.” (5.4.13 gazeteler). Nasıl oluyor da bebek
katili ile Başbakan aynı kelimelerle konuşuyor? Aynı muhtevayı deklare ediyor?
Sanki Tantan’ı tasdik ediyorlar. Burada, ayrıştıran kimdi? Sorusunu
sorabiliriz. Etnik yapıları her konuşmasında yüksek sesle dillendirip, Türk ile
Kürt’ü ayıranlar şimdi “ayrıştırmanın zamanı” değil diyerek, yine ön almaya
çabalıyorlar. Oh ne ala, önce ayrıştır, sonra birleştirmeye çalış. Kim veriyor
bu akılları.
Akil insanların içinde (‘şeyh’lik
vasfını da taşıdığını bir zamanlar okuduğum) bir sakallı var,
Ahmet Taşgetiren. 22.3.2013 tarihli yazısında, “Dün Diyarbakır’da okunan Öcalan mesajı, sanki ana gövdesi ile
Davutoğlu’nun kaleminden çıkmış gibiydi” diyor.
***
Bölücülük deyince ne
anlamamız gerekir?
Uçaktaki konuşmalar neler
açık ediyor? Konuşmadan seyahat etseler olmaz mı? Gevezeler, bilmiyorsun sus
bari. İşte size bölücülük örnekleri:
“Türkiye’de hep Kürt, Türk, Kürt sorunu konuşulur. Bu ülkede etnik
açıdan bakıyorsak başka etnik unsur yokmuş gibi ele alınıyor. Televizyonda
anayasa tartışmalarını izliyorum ‘Kürtlere ne getirecek’ diye konuşuluyor.
Kimse ‘Lazlara, Boşnaklara, Gürcüye ne getirecek’ diye sormuyor. Kürt
milliyetçiliğine de karşıyız. Kürt’ün nüfusu diğerlerine göre fazla olabilir
diye siz diğerlerinin haklarını inkâr edebilir misiniz? Onların haklarını
korumak zorundasınız.” (Hürriyet com tr, 14.4.13, Metehan
Demir haberi). Yo yo, bu laflar Türkiye’yi parçalamayı hedefine koymuş gizli
bir servisin elemanları tarafından söylenmiyor. Sosyolojik verileri
sağlamlaştırma yerine onların ayrıklarını ileri sürmek, ayrışma tehlikesini
bertaraf edeceği yerde, bize göre küçük olan farklılıkları öne çıkartmak
yıkıcılıktır. Gerçek ırkçılık, gerçek bir faşist söylemdir. Etnik ayrıştırma
çalışmaları dünyada görülmemiş boyutlara ulaşmıştır ülkemizde. Hem de
yöneticilerimiz tarafından. Dillerini eşek arısı soksun emi. Artık, sıranın
diğer etnik yapılara geldiği böylece deklare edilmiş oluyor. Buyurun, taptaze
sorunlar demeti, birinci ağızdan hem de…
***
Çekip gidenler helallik
alır, helalleşme ister. Hicrete niyetliler helalleşme alır, ayrılıklar
helallikle başlar…
Bizim Kürtlerle hiçbir sorunumuz
yok, alacağımız da yok, Borcumuz da yok helallik alacağımız bir durum yok,
helalleşmeye gerek yok. Hakkımız helaldir. Haklarını helal etsinler.
Burada helallik isteyenler
40 Bin cana mal olmuş eli kanlı tetikçilerdir. Helallik isteten ise onların amiri
durumundaki eli kanlı küresel çeteler ve onların reisleridir.
“Sende evlat acısı, bende kuyruk acısı varken” gitmek
en iyisidir diyen yılan soylular içindir sözümüz. Yılanı üstümüze saldınız,
şimdi bir şey olmamış gibi hareket etmemizi istiyorsunuz.
Siz daha Türk’ü
tanımıyorsunuz. Biz bağrımıza taş basmayı biliriz. Hayatımız kinden, intikam
duygusundan kurtulmuştur. Geriye dönüp asla bakmayız.
Yalnız şunu unutmayınız.
Bizim Kürtlerle bir sorunumuz olmamıştır, Kürtlerin de bizimle. Kürtlerin de
bizim de yaşadığımız acılar ortaktır. Burada küresel çetelerin eli kanlı eşkıya
sürüsünü affettirme oyunu vardır. Çünkü Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da,
Yemen’de, Mısır’da ve daha nice masum insanların yaşadığı ülkelerde kullanmak
istediği hazır yetiştirilmiş tetikçilere ihtiyacı vardır.
Hürriyet Gazetesinden Tolga
Tanış anlatıyor: “Henri
Barkey ile konuşuyoruz. İş silahsızlanma aşamasına gelince, ‘artık 3-4 yıl mı
sürer bilmem. PKK’lılar silahlarını ne Türkiye’ye ne Peşmerge’ye verecek.
Sembolik olarak Amerikalılara vermeye çalışacak’ dedi. ‘neden’ dedim.
‘Savaştığın kimseye değil, silahını dünyanın süper gücüne veriyorsun. İzzeti
nefis meselesi’ dedi. Ayrıca, unutmamak lazım, PKK şimdiye kadar hiçbir
Amerikalı’ya zarar vermedi. Hep Amerika’ya bir mesaj vermeye çalıştı’ dedi.”
(Hürriyet, 24.3.2013 analiz). Görüyor musunuz, planın kimler tarafından
yapıldığını.
“O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal
olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde
hüküm vermenizi emreder.” (Bakara/169)
Şeytan vazifesini yapmaktan
bir an bile duraksamadı, nitekim:
“Osmanlı’yı ve Hindistan’ı, Mısır’ı İngiliz; İran’ı ABD bitirdi. Karada kalan
devletlere, İngiliz suyoluyla ulaştı. Sonra da karadan karaya sömürü ağları
kurdu. Bunun bir parçası da Ortadoğu ve Türkiye içindeki terör belası oldu”.
(Prof. Metin Boşnak, 13 Nisan 2014 haberiniz com)
Tarihin derinliklerinden,
ilmin zirvesinden, maneviyatın en can alıcı noktasından bir ses şöyle seslenir,
akıllı olanlara:
“…
Dünyanın düzeni adaletle mümkündür.
Kendine gel de o kötü dalı kes, buda. Bu güzel dala su ver de
tazelendir.
Şimdi ikisi de yeşil ama sonuna bak.
Bu sonunda bir şeye yaramaz. Öbürüyse meyve verir.
Bağın suyu buna helaldir, ona haram.
Aralarındaki farkı sonunda görürsün vesselam. Adalet nedir?
Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti
yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil. Zulüm nedir? Bir şeyi
yerinde kullanmamak, yeri olmayan yere koymak.
Bu da ancak belaya kaynak olur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder