3 Mart 2013 Pazar

Silivri’nin Ufak Tefek Taşları…



PKK’nın başımıza bela edilişiyle başörtüsü probleminin milletin başına çorap (gibi) örülüşü aynı dönemlere rastlar. Millet ve Devlet olarak bize şunu dayattılar: Buyurun size iki problem uğraşın, nasıl ve nereye kadar çözeceksiniz. PKK Anadolu’nun her yöresinde kanlı eylemlerini yapıyorken, devletimiz bütün gücünü, parasını, emeğini terörü def etmek için yoğunlaştı. Bunlarla uğraşırken, TVlerde, gazetelerde Otuz yıl boyunca tek derdimiz vardı tartışacak: Başörtüsü.

Şimdilik Otuz yılımızı aldı, alacağından da gayrı.

Her ikisini de farklı bir mecraya oturttular. Her ikisi de tehlikeli sularda günümüzde. Birisi can almaya devam ederken, isteklerine ulaşıyor bir bir. PKK canilerinin her istekleri kanunlaşıyor. Kanunları çıkaran iktidar partisine destek hala devam ediyor. Bir söyleyişe göre destekleri gün-be gün artmakta. Akıl tutulması buna denir! PKK ile bunca uğraşmanın yanında diğer derdimiz ise, hiç anlaşılamayan Kur’an’ı Kerim’in farklı bir ama yanlış bir yorumunun üzerine oturuyor. Her ikisi de üzerinde konuşulması, çözülmesi oldukça zor problem.

Üniversitelerimizin hali içler acısı. Her ile kurulan üniversiteler, her ilçeye kadar yapılan yüksek okullar, öğretmensizlik, kütüphanesizlik, kalitesizlik.. le uğraşıyorlar. Eğitime öğretime, araştırmaya, geliştirmeye ne paraları var, ne bilgi birikimleri. Kıyıda köşede kalmış, adı-sanı bilinmez (kaç tane ise) ilim adamları da kimi küstürülmüş, kiminin elinden kürsüleri alınmış, imkânsızlıklar içinde debelenip duruyorlar. Kıymetli bilim adamlarının bazıları ise, intihar veya kaza perdesi arkasında hayatlarının sonlandırıldığını görüyoruz. İlmî, aklî çözümler üretecek cesareti de elden alıyorlar. Bir kuşatılmışlık içindeyiz. Korku salıyorlar. Tutukluyorlar, öldürüyorlar.

Üniversitelere öğrenci gönderen liselerin halini hiç konuşmayalım. Bir yanda üniversite hazırlamaya yönelik kurslar ki, bu kurslara öğrenci ilk mektep üçüncü sınıfında başlaması gerek. (Velilerin bütçelerini boşaltma mekanizmaları) ezbere dönük, doğru cevabı bulmaya yönelik eğitim sistemi, her yıl ‘bu olmadı yenisini getirelim’ mantığı ile hareket eden bir Milli! (ne kadarsa) Eğitim Bakanlığı.

Üniversitelerimiz nedense Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır sorunlara çözümler üretememektedir. Çözüm bulanlar da seslerini ya duyuramamakta ya da korkudan seslerini çıkaramamaktadırlar. Bu durum, bir ülkenin felaketidir. Konuşamayan ilim adamlarının bulunduğu bir ülkede, Hak, hukuk, adalet, demokrasi’den nasıl bahsedilebilir? Otuz yıldır bir başörtüsü problemine sayısı bilmem kaç tane olan İlahiyat Fakültelerinden, sayısı binlerle ifade edilebilen Prof. Doç. Kadrolu ulemadan bir tatminkâr cevap gelmez mi?

Yeniçağ Gazetesi’nden Hasan Demir 18 Şubat 13 tarihli yazısında: “İngiliz Osmanlı’yı darmadağın eden milletin adıdır. Yine İngiliz, Hindistan’da Babür Türk İmparatorluğunu ortadan kaldıran, kaldırmakla yetinmeyip ‘Türk’ adını kazıyıp yerine ‘Moğol’u ikame milletin adıdır. Araplara, ‘Türkler sizin topraklarınızı yıllarca işgal etti ve sizi sömürdü. Türkler laikleşerek İslam’dan çıktı’ diyerek Türkleri kötüleyen, Türklere de, ‘Araplar sizi arkadan vurdu’ diyerek Arapları kötüleyerek emperyalizm için tehlikeli gördüğü İslam birlikteliğini dinamitleyen İngiliz’dir”. Şeklinde yazdı.

Hem PKK, hem de başörtüsü sorunlarının arkasında da İngiliz parmağı aramak, bu sorunların İngilizlerin işi olduğunu vurgulamak, boşa olmasa gerek. Hem, başörtüsünün yasaklanışı ve sıkı takibata tabi tutulması, hem de başörtülülerin çığ gibi büyüyüp yıllarca süren günlük, haftalık gösteriler ve nümayişler yapması başka nasıl açıklanacaktır. Üniversite kapılarının önlerindeki manzaralar unutulur gibi değildir. Her iki tarafında bir ajanın (ajanlar topluluğunun çalışmalarının) provakasyonuna geldiğini söylemek mümkündür.

Mevcut yönetenlerimizin iktidar koltuklarını doldurduğu günden itibaren ise başörtüsü nümayişlerinin bıçak keser gibi kesilmesi, sonuçlanması anlaşılır bir şey değildir. Tıpkı, 12 Eylül ihtilalının ertesi günü olayların kesilmesi gibi.

Sonra…

Sonrası malum. Muhafazakâr iktidar istediği şekilde başörtüsünü yasal hüviyete büründürdü. Şimdilerde, başörtülü milletvekilini meclise sokmak derdindeler.

Tam da İngiliz ajanlarının istedikleri gibi.

 “Habertürk Tv’de Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, ‘Oslo’da İngilizlerin kontrolünde hükümet, PKK ile masaya oturmuştur. Üstelik bu görüşmelerde, açıklanan kayıtlara göre, hükümet görevlileri, Türk tarafını, PKK sözcüleri de Kürt tarafını temsil etmiştir. Türkiye, PKK’nın Kürt tarafının temsilcisi olduğunu kabul etmiştir”. (Arslan Bulut, 20 Şubat 13, Yeniçağ)

Daha neler çıkacak, birlikte göreceğiz.

Silivri yollarına döşenen ufak tefek taşların sebepleri ve müsebbipleri teker teker ifşa edilmelidir, edilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...