24 Mart 2013 Pazar

Bayrak rüzgârla coşar



(İstiklal marşı Şairi cennet mekân Mehmet Akif Ersoy’un Hakk’a yürüyüşünün sene-i devriyesi.. )

Bayrağı coşturan rüzgâr, bir dolu kokuları da beraberinde getirir. Temiz bir burun, duymak isteyen bir akıl hisseder. Bir yandan dalgalanırken bayrak, tertemiz Hakk kokusu bütün benliğinizi doldurursa, artık hürriyetin lezzeti tadılmış, özgürlük merdivenlerinden üçer-beşer atlanıyor demektir.

Sahi, bayrak niye asılır?

Rüzgârla bir başka güzel bayrak.

Bayrak, ayak diremenin, azmin temsilcisi. Aldığı rüzgârla birlikte kapsayıcı, koruyucu, itaat edene makul, asiye ateş. Haini alır kıvrımlarının içinde ezer, al rengi gözlerini bozar, ak yıldızı deler geçer sinesinden.

 “Rüzgârlar Allah’ın nefesidir” Hadis’ini hatırlamak iyi oldu. Nasıl dağıtırsa rüzgârlar önüne geleni, işte Allah Dostu insanların bir kelamı da, rüzgâr gibidir. Dağıtır ama düzeltmek içindir bu dağıtım.

Bayraktan sonrası sonsuzluktur. Yokluktur. Var olan bayrak (alem)’tır. Rüzgârı alanda bayraktır. Minarelerimizin en üstünü süsleyen alem (bayrak) sonrasının, bilinmezlik olduğunu anlatır oradan. Bilinmezlik, bazılarına göredir. Bilen, daima mevcuttur. Zaten alem, Bilen’dir. Bayrak ve rüzgâr birlikteliği, ilerlemeyi, yükselmeyi, bilinmeklik olan arzunun tahakkukunu anlatır. Her deyişinde rüzgâr, bayrağa, bir sevinç dolar yeryüzüne. Rüzgâr, yalnız değildir çünkü, getirdiği kokular, bayrak üzerinde âleme iner, gelen hiçbir kelamın manasını kaçırmamak üzere bayrak daima gönderdedir ve daima bir rüzgâr bekler. Her dalgalanması huzur bırakır yeryüzüne…

İblis bayrak ve rüzgâr birlikteliğinden korkar, kaçar, siner. İlahi kelamın ‘insan’ı olgunlaştırmasından korkar. Rüzgâr esmesin ister, mana inmesin yeryüzüne diler, insan cahil kalsın, istediği gibi ram olsun ister. Bayrak (alem) aracıdır (öğretici, eğitici, mürebbi..) ayrıca, rüzgârların taşıdığı ilahi manayı, yeryüzüne taşır, insanlar kana kana bu sudan içer, Adam olma yolunda.

Ay-yıldızlı al bayrak iblise korku saçar, bu itibarla bayrak asanlara düşmanlık yapar. Özellikle çocukların elinde bayrak gördüğünde çıldırma derecesinde semptomlar gösterir. Yakın geçmişte çok okuduk medya sayfalarında.

***

Ey rüzgâr;
Bir yükün yoksa üstünde,
Boşa esme,
Yorma kendini.
Kat edip mesafeleri,
Boşuna gelme.
Otur,
Oturduğun yerde.
Bir mukaddes yükün mü var ey rüzgâr,
Buyur gel kapımız açık.
Dağıt, kır, yık.
Her şey sana serbest.
Yeter ki,
Yükünü incitme.
Gel,
Nasıl gelirsen gel.
Ey rüzgâr.

***

Bayrak asın:
Söz biter, sükûn başlar,
Bayrak dalgalanır.
Düşman susar, iblis siner.
Rüzgâr dinmesin, mana bitmesin, bayrak inmesin,
Gönül hep bunu ister.

***

Lakin:

Bir hal içindeyiz ki, sonumuz karanlık gibi. Ne edvarımızı biliriz, ne milletten haberimiz var. Ne bayrağa verilen manadan haberliyiz, ne de bayrağa vuran rüzgârdan. Hele hele rüzgârın getirdiğinden. Rüzgârın yükünden.

Peygamber rüzgârın getirdiğinden Üveysi’nin kokusunu almıştı, Karanlı Veysel’in. Rüzgar, Veysel’e de O’nun kokusunu taşımıştı. Algıları açık olana, antenleri gelişmiş olana yer ve zaman anlamsızdır. Almaya devam eder. Hal o hal.

Rüzgâr dinmesin, bayrak inmesin.

Bir nefes huzur ile nefeslenmek kâfidir, yeter ki, al bayrak dalgalansın semada.

Ki,

Dalgalanacaktır ilânihaye…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...