6 Temmuz 2011 Çarşamba

Uydurma Hadisler Üzerine

Efendim sizlere üç delikanlıyı tanıtayım bugün. Erdoğan, İnşaat Mühendisliğinde okuyor, üçüncü yılı, Turgut, Kamu Yönetimi okuyor son sınıfta, Hakkı Türk Dili ve Edebiyatı okuyor son yılı. Üçü bir ev kiralamışlar, ev işlerini ortaklaşa yapıyorlar. Kimse kimseye yük değil. Çay ocağında ve yolumuzun üstündeki küçük parkta görürüm onları. Okul dışı zamanlarda hep birlikteler. Ellerinde bir kitap vardır, konuşurlar, tartışırlar. Çay ocağında mahallenin emeklileri ile sohbetleri pek tatlıdır. Sohbetin makaraya dönüştüğü sıralarda Hakkı bir şiir okur veya okumasını rica ederler o da kırmaz, Haşim’den, Yahya Kemal’den, Yunus’tan.. ne bileyim işte aklına ne gelirse okuyuverir. Ortalığı yatıştırır. Mühendis titizliği ile genellikle Erdoğan düzenleyici rol oynar. Turgut her söze karışmaz, sırasında da en acımasız eleştirilerini anlatmaktan, söylemekten kaçınmaz. Haftanın araştırma, tartışma konusu Hadisi Şeriflerdir. Hele şu ‘mevzuu hadis’ sözüne tahammül edememektedirler. Bir türlü akılları ermez. Nasıl olur da peygamberin söylemediği, yaşamadığı, tavsiye etmediği sözler, hayat tarzları onun adına söylemiş gibi, yaşamış gibi uydurulur?

Bu üç kafadarın hep bekledikleri, birisi vardır çay ocağında. Kapıda göründüğü anda hep birlikte anlaşmışlar, sözleşmişler gibi hemen onun yanına giderler. İnce uzun boylu, daima takım elbiselerini giymiş, kravatını takmış, saç sakal tıraşını layıkıyla olmuş bir halin dışında gören olmamıştır. Onun sohbetinden zevk alırlar, konuşmaları yerli yerindedir. Lüzumsuz bir kelimesi bile yoktur. Dede derler. Üç evlat dört torun sahibidir. Memuriyetten sekiz yıl önce emekli olmuş, kendi yağı ile geçinip giden, güler yüzlü bir Türk Aydınıdır.

Dede kapıyı açıp girdi içeri. Etrafa şöyle bir baktı. Her zamanki köşedeki yerine geçip oturdu. Bizim delikanlılar da hemen sohbetlerini keserek Dede’nin yanına taburelerini çektiler. Çaylar söylendi. Hal hatır faslı geçildi. Hakkı elindeki, Yaşar Nuri Öztürk’ün İmamı Azam isimli kitabı masanın üzerine bıraktı. Dede kitabı tanıdı.

-“Haa” dedi. “İmamı Azam.” “Tartıştığınız konu neydi?”

-“Hadisler, özellikle uydurulmuş hadisler. Uydurma Hadis olur mu Dede?”

Çaylarını yudumladılar. Taburelerini masaya yaklaştırdılar. Dede kitabı eline aldı. “Bu kitabı geçen hafta okumuştum” dedi. Karıştırdı sayfalarını. Bir yerde durdu.

-“Size bir cümle okuyayım”. Okuma gözlüğünü burnunun üzerine yerleştirdi. “Sayfa 302 ‘Âişe’nin kezzab tabiriyle damgaladığı tek isim Ebu Hureyre’dir. Bu sıfatla defalarca itham etmiştir.” Çocuklar, kezzab Arapça bir kelime ve aşırı yalancı, ileri derecede yalancı demektir. Kim söylüyor bu sıfatı? Hz. Âişe. Âişe kim? efendimizin karısı. Bizlerin de anası. Kime söylüyor bu sözü? Ebu Hureyre’ye. Kim bu Ebu Hureyre? En fazla hadis rivayet eden kişi. ‘Yaşar Nuri Hoca şu kanaate ulaşır 289. Sayfada. Tartışmasız bir emevi meddahı, tavizsiz bir Muaviye hizmetkarıdır’ Açın hadis kitaplarını, dinleyin vaizlerin, imamların hutbelerini, vaazlarını defalarca bu kişinin rivayet ettiği hadisleri anlatırlar. Yani ileri derecede yalancılıkla itham edilen kişi…

Sinirlendi Dede. “Çayları tazele Hikmet” sert çıktı sözler ağzından. Haklıydı Dede. Milleti, Âlem-i İslam’ı böylece yanıltıp, yanlış bilgileri zehir olup zerk ediyorlardı. Elindeki kitaptan bir sayfa daha açtı; “Bakın şuraya, ‘Muaviye, Ali hakkında çirkin isnatlarda bulunmak üzere Sahabe ve tabiûndan iki ekip görevlendirdi. Bu ekiplere, herkesin karşı çıkamayacağı imkânlar ve bağışlar sağladı. Bu kişilerin sahabeden olanları arasında ebu Hureyre, Amr bin el-Âs, Mugibe bin Şûbe ve Semire bin Cündeb de vardı.’”

“-Nedir şimdi bu. Neler oluyor. Yeni bir konuya geçmeyelim. Sahabe konusu. Yani bunlar da mı Sahabe diyebilirsiniz. Yeter bu kadar. Yalnız size Hadislerle ilgili bir ölçü vereceğim. Dikkatle dinleyin.”

Kitabı masanın üzerine bıraktı. İskemlesinde şöyle bir gerindi. Çayından bir yudum içti. Gözlerini kıstı. Başını yana doğru eğdi. “uydurma, uydurulmuş hadisi nasıl anlayacağız? Bu önemli bir konudur. 1. İlk bakılacak Kur’an’dır. Rivayet edilen hadis Kur’an hükümlerine uygun mu, karşı mı duruyor. Kur’an ayetlerine, hükümlerine karşı bir manası varsa bilin ki uydurmadır. 2. Kur’an’da bulamazsanız, İlme bakarsınız. Efendimizin sözleri ve hayatı ilme asla karşı olamaz. 3. Burada da bulamazsanız gönlünüze müracaat edin. Gönlünüz tasdik edebiliyorsa doğrudur. Tasdik edemiyorsa uydurmadır. İşte size üç mihenk taşı. Yalancılardan korusun bizi ve milletimizi.”

“Amin.” Dediler. Gülümsediler. Problemleri çözülmüştü.

Bir daha bu konuya hiç dönmediler.

2 yorum:

  1. Merhaba, din konusunda bilgili olduğunuzu düşünerek bir soru sormak ve bu soru üzerine yazdığım bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Soru şu: Bize şah damarından daha yakın olan Allah, mesajını iletmek için neden peygamber ve kitap gönderir?
    Detaylar için: http://merakli2kedi.wordpress.com/2011/11/23/kurannin-anlattiklari-allah-ve-hz-muhammed/

    YanıtlaSil
  2. Adsız imzası ile yorum yapan arkadaşımızın bildirdiği siteye girerek şöyle cevaplandırdım:


    Cesaretle sorulan sorular önemlidir. Bunun için tebirikler..
    Blog yazımın altına yaptığınız yorum, buradaki yazınız değerlendirilecektir.
    Birde, “din konusunda bilgili” olduğum filan yok, ne bir tahsil, nede bir hacı-hoca eğitimi öyle bir şey yok. eğer Din konusunda bilgi elde etmek isterseniz gidilecek yer bellidir -diyanet/ilahiyat fakülteleri- bizim bunlarla bir alakamız olamaz.
    Kısmetse, yukarıdaki konularda bir iki kalem oynatılır…
    Tefekkür ibadetlerin en önemlisidir.
    Görüşmek üzere-Mahmut EMİN

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...