18 Temmuz 2011 Pazartesi

Nasrettin Hoca’yı Hiç Böyle Okudunuz mu?

-Meşhur hikâyedir. Hoca elinde yoğurt kâsesiyle Akşehir Gölüne gider ve yoğurdu göle döker. Ne yaptığını soranlara; “göle maya çalıyorum” cevabını verir. “Hiç göl maya tutar mı” diye sorarlar, Hoca; ”Ya tutarsa” der. Bu, “ya tutarsa” cevabı muhteşemdir. Hikâyeden ne anlayacağız?

Bu gün anlatıcı herkesin bildiği fıkra ile başladı sohbetine. Soruyu da yapıştırdı peşine. “hikâyeden ne anlayacağız?”. Altmış yaşına gelmiş olmakla birlikte, yıllardır hem söyleyip hem güldüğümüz bu fıkrayı, Hoca, gerçekten neden söylemişti? Hiç düşünmediğim bir konudur. Şöyle bir analitik düşünce ile şunlar bulunabilir. 1-Göl, 2-Maya, 3-Hoca, 4-Mayanın tutup tutmayacağı. Tabi Hoca’yı konuşturan Halkta işin içinde.

Köy odasının orta yerine yarım metre kadar yüksek yapılan sedire oturmuş, bazen kalkarak, etrafı seyrederken, bazen oturduğu yerden konuşurdu, Anlatıcı. Omzuna attığı mendil ile terlerini siler, kimi zaman mikrofon gibi ağzına götürür, bazen de yelpaze yapardı mendili. “Hey sen.. sen,sen sana diyorum”. Dediği zamanlarda da işaret parmağı gibi kullanırdı mendilini. Dinleyiciler ağızları açık dinlerlerdi. Nefes bile almazlar, dikkatten bir şeyleri kaçırmamaya çalışırlardı. Odanın çaycısı demlikte çayı hazır eder. Anlatıcının işareti ile hemen bardakları doldururdu. Anlatıcı da bu aradan istifade ile dışarı çıkar, biraz nefeslenirdi. Ara bittikten sonraki ilk lafı “Sen söyle bakalım, nerde kalmıştık” olurdu. İşaret ettiği kişi bilemezse, sonraki güne bir ceza kesilirdi kendisine. Kimse de itiraz etmezdi.

Sorulan kişi; “göl, maya, hoca, halk” dedi. Anlatıcı kafasıyla tasdik etti. Bir iki tur attı sedirin üstünde. Kollarını ileri uzatarak, elleri ile sanki bir nesneyi tutar gibi yaptı.

-“Evet. Göl, çokluğu, kalabalığı, ahaliyi, insanları, milleti anlatıyor.”

“Ne!..” dedi. Birisi yüksek sesle, hemen “Şıışşşt. Sus.” Denerek topluca susturdular hayret ifadesi ile konuşmacıyı kesen kişiyi. Anlatıcı, seslerin kesilmesini beklerken etrafı iyice süzdü. Ne kadar meraklandırmıştı, ne kadar dikkat kesilmişlerdi?

-“Şimdi şöyle sora biliriz, göl ahaliyi temsil ediyorsa, maya nedir? Var mı bir fikri olan? Deyip,  etrafını taradı. Çıt çıkmadı. “Maya”. Dedi, Anlatıcı, “Maya Hakikattir. Hakikatin bilgisidir. Ademiyet meyvesinin çekirdeğidir.”

-“Yani, halkın içine bilgi, sır salıyor Hoca öyle mi?”

-“Aynen öyle, Hakikat bilgisini anlatıyor, sonrada anlattığı bu bilginin gönüllerde yeşermesini bekliyor. İşte ‘Ya Tutarsa’ dediği sonuçta bu oluyor. Kimsenin ummadığı insanlardan ne cevherler çıkabileceğini de anlatmış oluyor.”

***

Yüzyıllar içinde bilgi ve mesajlar dilden dile dolaşır, ilk söyleyen ile son yorumlayan arasında Bilge’lik köprüsü kurulur. Söyleyen de, şerh eden de aynı ağızdır.

2 yorum:

  1. Çok özgün, her lafta bir anlam yattığını gösteren bir yazı. Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Özgün olan,tarihimiz içinden seslenen ve bugünlere ulaşan Erenler'dir.Biz ise "odun kırıcının hınk deyicisi" yorumun için teşekkürler.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...