14 Temmuz 2018 Cumartesi

‘Nablus’… Ve Ortadoğu’dan bir Sayfa



Sosyal medya sayfasında anlamsız zamanlarda Atatürk eleştirisi (daha doğrusu saldırısı) yapan bir dostumuzun, “Nablus hezimetinden sonra padişaha telgraf çeken Mustafa Kemal’in”, cephede kendisi olmasına rağmen, aldığı yenilgiyi taa İstanbul’da bulunan Enver Paşa’ya mal etmesi hususunda yeniden bir eleştiri geliştirmiştir. Konuyu biraz inceleyince hiçte öyle olmadığını anlamak yetti. Kimse eleştirilemez değildir, yaptığı iyi ve faydalı işleri övdüğümüz gibi, lüzumsuz ve hatalı işlerini de elbette eleştirebiliriz. Bunun bir sakıncası yoktur, bilhassa beyinlerin çalışması için yeni bir yol açılması anlamını taşır bizim için.

I. Dünya savaşının öncesinde en çetin zamanlarıdır, eleştiri konusu olan. Osmanlı, Balkan savaşları yenilgisi almış, bir sürü toprak kaybına uğramıştır. Kafkaslarda Ruslar emperyal emellerini sürdürmekte, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar Ortadoğu’nun petrol yatakları üzerinde hak talep etmektedirler. Buralar bütünüyle Osmanlı topraklarıdır.

Ordu iyice zayıflamıştır. Silah ve iaşe temini imkânsız haldedir. Özellikle İngilizler Ortadoğu’da Araplar üzerinde psikolojik çalışmalar yapmakta ve neredeyse tamamı üzerinde, kendi devletlerinin kurulması, para ve silah bakımından destekleyecekleri hususunda Arap aşiretlerine istihbarı çalışmalarını sürdürmektedirler.

İstanbul Hükümeti Almanlardan yardım ister. Gelen heyet, “Balkan savaşlarındaki yenilgi, savaşlar sırasında Türkiye’de görevli olan Alman subaylarının da başarısız oldukları düşüncesini kuvvetlendirdiği için Almanlar yeni bir askeri yardım istendiğinde bütün Osmanlı Genelkurmayını düzenleyecek, subayları eğitecek, kimseden emir almayacak bir konumun generallerine sağlanmasını istemişlerdir.” (X) Sadrazam, Alman subaylarının Türk askerlerini tanıdığı gerekçesi ile Almanya7dan bir general istemiş ve bu göreve Tümgeneral Liman von Sanders beş yıllığına, “Türk Ordusunda Reform Komisyonu’nun başkanlığını yapmak üzere karargâhı İstanbul’da, birlikleri İstanbul ve civarında bulunan 1. Kolordu komutanlığına ve Yüksek Askeri Şura Üyeliği’ne atanmıştır.” (x) Dikkat, ordunun tüm işlerinde ve atamalarında yetkili! Bu noktada söylemeliyiz ki, Almanlar kaşına-gözüne vuruldukları Osmanlıya yardım için değil, görünenin aksine, Ruslara ve İngilizlere karşı Osmanlı Ordusunu kullanmak istediklerinden, Osmanlı ile ittifak haline girmişlerdir. Bazı hatıratlarda, Alman subayları, ‘Türk askerlerinin, cesurluğu, sağlığı, temizliği ve ne görev verilirse yaptığı, lakin okuma yazma bilmeyen askerlerin ve yabancı dil bilmeyen subayların bu askeri sevk kabiliyetinin de bulunmadığını yazmışlardır.”

“Türkiye’deki Alman askeri heyetinin faaliyetleri, Mondoros Mütarekesi’nin imzalandığı tarih itibariyle mukaveleleri feshedilerek bitirilmiştir. Türk Ordusunda kurmay başkanlık görevinden, ordular grubu ve ordu komutanlığına kadar çeşitli derecelerde aktif ve Alman siyasi askeri ve ekonomik çıkarlarını en üst düzeyde gerçekleştirmek üzere faaliyet gösteren heyetin alınan sonuçtan da o oranda sorumlu olduğu son kurmay başkanı General von Seeckt’in ifadesiyle sabit olmalıdır; ‘ Genel Kurmay Başkanı olarak çöküşte suç ortağının bir Mehmet ya da Mustafa olmasını, ama General von Seeckt olmamasını ne kadar isterdim. Fakat bunlar bizim askeri bencilliğimizin bedelidir.’”

Bu arada Ruslar, Kars’ı almışlardır. Kafkas savaşları ve nihayet Sarıkamış bozgunları peş peşe gelmiştir. Enver Paşa’yı “Kafkasya’yı alarak Orta Asya Türk dünyası ile doğrudan temasa geçmek ve hatta Hindistan’a kadar ilerlemek gibi stratejik ancak devletin imkanlarına nispetle hayalci düşüncelerle boğazlar ve Trakya’da tutulması gereken kuvvetlerin bir kısmı bu cepheye kaydırılmıştır.”  (X) Bu planın gerçekleşmesinde ise Alman subayları ve Liman Paşa etkili olmuştur.

Mısır İngilizlerin eline geçmiştir. Mısır’ı geri almak planı almanların yaptığı bir plandır. Almanların amacı “İngiltere’yi Orta Doğu’da Osmanlı ile uğraştırarak etkisini azaltmaktır!”. (X)

150 Bin kişilik ordusuna karşılık, Şubat 1915’de Cemal paşa komutasında 35 Bin kişilik bir ordu sevk edilmiş, yanlarında bütün savaş malzemeleriyle Bir haftada çölü geçmişlerse de, Kanal’a vardıkları gün saldırılmış ve yazık ki, Kanal’ı ancak 600 asker geçebilmiştir. Sonra da şehit edilmişlerdir. Açlık ve sefalet içinde güçsüz kalan askerin savaş kabiliyeti yitirilmiştir. Temmuz 1916’da yeniden kanal üzerine gidilmişse de, katılan askerlerin ¼’ü yitirilmiştir.

“Bu başarısızlıklardan sonra da Osmanlı Genelkurmayı İngilizlere mukavemet edemeyeceğini anladığı Sina yarımadasını boşaltmakta ağır davranmış, İngilizler Aralık 1916’da El Ariş’e girmiş, iki gün sonra 35 Km uzaklıktaki Maktaba’ya düzenledikleri bir baskınla da bölgede bırakılan Osmanlı askerlerinden 1600 kadarını esir etmişlerdi. Aynı şekilde Refah’da da bir Osmanlı birliği İngilizler karşısında 2000 kayıp ermişti.” (X)

Bağdat İngilizlerin eline düşünce, bilhassa Enver Paşa rahatsızlık yaşamış ve tarihi, stratejik ve manevi önemi dolayısıyla Bağdat7ın geri alınması için harekete geçmiştir. “Enver Paşa’nın Alman genel karargahından bir ordular grubu kurmaylığının ve yardımcı birliğin gönderilmesi isteğine bölge üzerindeki projeleri dolayısıyla Almanların da olumlu yaklaşması Yıldırım Ordular Grubu’nun kurulması ve General von Falkenhayn’ın gelmesiyle sonuçlanmıştır. Tamamen Almanlardan oluşan karargâhı ile Yıldırım Ordular Grubu bütünüyle Alman menfaatlerenin; Filistin e Suriye’de bir Alman nüfuz ve himaye sisteminin oluşturulması, için kurulmuştu. Gerçekten de karargâhtaki alman subayları Irak, Suriye ve Filistin bölgesindeki Arap kabileleri arasında bilhassa para kuvvetiyle Alman nüfuzunu yaymakta son derece başarılı olmaktaydılar.” (X)

“Almanların söz konusu faaliyetlerini Genel kurmaya bildirerek kontrol altına alınması için uyaran Yedinci ordu kumandanı Mirliva Mustafa kemal paşa, 20 ve 24 Eylül 1917’de gönderdiği raporlarda; Yöre halkının hükumetten ne derece uzaklaştığını, türk ordusunun gerek sayı gerekse askeri durumunun savaşın başına nispetle oldukça zayıfladığını, İngilizlerin Sina ve hicaz’da son derece kuvvetli bir şekilde son darbeyi vurmak için beklediği bir sırada Bağdat’ın geri alınmasının maddeten dahi mümkün olmadığını anlatarak Osmanlı Genelkurmayı’nı uyarmıştır. Bununla birlikte herşeyin bitmiş sayılmayacağını, bundan sonra mutlaka savunma savaşları yaparak, iç idareyi gerek asayiş, gerekse ticari ve iktisadi durumu düzeltmeye gayret edip suiistimali asgariye indirerek sağlam bir zemin hazırlamak gerektiğini izah etmiştir. Ordular grubu komutanlığı ve kurmaylığının tamamen Almanların eline bırakılmasını kabul etmeyen Mustafa Kemal, isyanını ‘Hayat ve memat mesailinde olsun ita-yı karar hakkından mahrum bulunduğumuzu zannetmiyorum’ sözleriyle dile getirmekteydi. Paşa, dahili ve siyasi komutanın mutlaka bir Osmanlı paşasında olup Falkenhayn ve Alman subayların onun emrinde çalışması gerektiğinde ısrarlıydı. Nihayetinde orduların savaş durumu alması hususunda da alman generalin tercihlerine sebeplerini ortaya koyarak karşı çıkan Mustafa Kemal paşa, eğer uyarıları dikkate alınmaz ise sorumlu olmamak için istifa edeceğini bildirmiştir. Beklediği neticeyi alamadığı için istifa eden Mustafa Kemal Paşa’nın yerine Mirliva Fevzi Paşa tayin edilmiştir.” (X)

İngilizlerin saldırıları devam etmiş, Birüssebi, Gazze ve Kudüs’ü almışlar ve ordunun Tellüşşeria’da cephesinin yarılması üzerine Osmanlılar geri çekilmeye başlamışlardır. “Bu başarısızlıklar üzerine Şubat 1918’de Falkenhayn geri alınmış ve yerine Liman von Sanders getirilmiştir.” (X)

Askerler silah ve cephaneleriyle ordudan firar etmişler, Arap aşiretlerinin bölgede yetişen ürünleri İngilizlere satması açlık tehlikesini artırmıştır.

“İngilizler bölgeye, her bakımdan daha az yıpranmış, her türlü ihtiyaçları karşılanan, birlikleri yığmaya devam ederek türk kuvvetlerinin üç katı bir üstünlüğe erişmişlerdi. Nihalet 16-17 Eylül’de Yıldırım orduları komutasını şaşırtarak kuvvetlerini farklı istikametlerde dağıtmasını sağlayacak, Şeria’nın doğusundaki Arapların desteğinde, demiryolu merkezlerine İngiliz saldırıları ile son adım atıldı. Hemen arkasından 17 Eylül gecesi, Nablus’taki 7. Ordu karargahına bir saldırı başlatan İngilizler, 19 Eylül’de 8. Ordu karargahına hava kuvvetlerinin desteğinde yapılan ve iki gün içinde öremli bir kısmını devre dışı bırakan hücumlarla Osmanlı ordularının  geri çekilme imkanlarını da ortadan kaldırmaya yönelmişti.

Bu saldırılar sırasında ordunun haberleşme hatları tamamıyla tahrip edildiği için Nasırıye’deki Yıldırım orduları karargâhı ile bağlı ordular komutanlıkları arasındaki iletişim tamamen kesilmiş, Nasırıyi’ye kadar giren İngiliz süvarilerinin elinden Grup komutanı Liman von Sanders bile güçlükle kurtulmuş, ancak binlerce asker şehit, bir o kadarı da esir olmuştu. 7. Ordu kumandanı Mustafa Kemal paşa ordusunu mümkün mertebe geri çekerek İngiliz saldırılarından korumaya çalışırken, İngilizler o zamana kadar saldırmadıkları 4. Orduyu takibe başlamışlardır. Araplar demiryolları, başta olmak üzere bütün iletişim vasıtalarını tahribe yönelik saldırılara devam ederken, cephe komutanı Liman paşa sonuna kadar direnme düşüncesi ile ordunun bir bütün halinde geri çekilerek kendini toplaması ve yeniden düzenlenmesini mümkün kılacak kararı vermemekte direniyordu. Kendi kuvvetlerini kurtaran Mustafa kemal paşa ise mevcut kuvvetlerin bir bütün halinde çekilip tek cephe teşkil edilmesinin yanısıra arapların başındaki Şerif Faysal ile siyasi ve askeri konularda anlaşarak düşman cephesini bölme teklifini Harbiye nazırı Enver Paşa’ya bildirmişti

Liman Paşa Şam’ın müdafaa edilmesini istemiş ve Mustafa Kemal7in birliklerini burada bırakarak, dağılmış askerleri toplayarak bir birlik oluşturması ile görevlendirmişti. Ancak istiklal beklentisi olan Arapların elindeki Şam İngilizlerin eline geçmişti. Rayak’ta Liman paşa ile görüşen Mustafa Kemal, onu, elde kalan birliklerin düşmanla temastan kaçınarak daha kuzeye çekilmesi gerektiğine savaşa devam etmenin son kuvvet kalıntılarının da kaybedilmesi olduğuna ikna eder. Burada Liman Paşa’nın cevabı çok manidardır; (karar budur, fakat ben nihayet bir ecnebiyim. Bu kararı veremem, ancak memleketin sahipleri verebilir.) bundan sonra komuta inisiyatifini ele alan Mustafa Kemal Paşa, Halep’te topladığı kuvvetleriyle İngilizlerle çarpışır, onları daha kuzeyde Katma’da 26 Ekim’de püskürterek Antakya’yı emniyet altına almıştır. 30 Ekim’deki Mütarekenin şartları gereği Liman Paşa’nın ayrılması ile de 31 Ekim’de Yıldırım ordular grup kumandanlığına atanmıştır.” (X)

Alıntılarımız hayli uzadı, lakin eleştiri yapanların insaflarını harekete geçirmek ve doğruyu bulabilmelerine yardım edebilmek amacımızdı. Mustafa Kemal paşa, Şikâyet değil, ordu komutanı olarak yazdığı raporlarda ne kadar isabetli teklifler gönderdiğini görebiliyoruz.

İnadına görmek istemeyenlere de sözümüz olamaz.

Tarihi gerçekler, mutlak bir gün su yüzüne çıkar.


(X) Alıntılar; Prof. Dr. Cezmi Eraslan, I. Dünya savaşı ve Türkiye, (S.339-360)
Türkler: Cilt 13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...