Medeniyet kurma
iddiasındaki dinci kafanın düşüncesi şu: “On yıllardır aşağılanan, kendi yurdunda köle muamelesi gören insanlar,
mütevazı bir devrim yapıyor. Kendi ülkelerini, vatanlarını, devletlerini
yeniden temellük ediyor. Bir örtülü sömürge düzeninden bağımsız ve büyük
ülkemize doğru yelken açıldı. Büyük doğu, kendi iradesiyle tekrar bütünleşme
yoluna girdi. Kemalist sömürge düzeni adım adım yıkılıyor. Darağaçlarında, rakı
sofralarında kurulan kanlı, kibirli bir rejim, milletimizin o temiz, mütevekkil
ve sabırlı yüreğiyle kansız, sessiz ama derin bir değişimle yok ediliyor.” (Ahmet
Özcan, 12 Mayıs 2014, Haber 10, Röportaj) Bundan sonrasını
okumadım yazının. Maksat belli, mesaj belli, zihniyet belli.
Bu paragraftaki bütün
cümleler yanlış. İftira. Gıybet. Bozgunculuk… Açıktan şöyle dese: “-Biz Atatürk’ü istemiyoruz. Kurduğu
devleti yıkıp, yerine teokratik bir devlet kuracağız.”
Dese, daha namuslu olurdu.
“Örtülü sömürge düzeninden
bağımsızlığa doğru yelken” açıyormuş. Güler misin, ağlar mısın?
Tam da tersi değil mi? Bağımsızlıktan, sömürgeleşmeye doğru. Yazara; “bize bir tane bağımsız alınmış bir karar
söyleyiniz desek şu On Üç yıldır”, ne anlatırdı acaba? Neyi,
hangi kararı örnek verirdi?
Bazı kararlardan ve uygulamalardan
örnekler biz verelim: “Tezkere
geçmezse memura maaş ödeyemeyiz”, zam isteyen memura “IMF’ye gidin”
diyebilenler mi bağımsız? Domuz kesimini serbest bırakmak mı? Eleştirdiği 79
yıllık Cumhuriyet devrinde, halkın tasarruflarıyla yapılan ekonomik değerleri
har vurup harman savurarak, ona-buna peşkeş çekmek mi bağımsızlık? Yer altı
zenginliklerini özellikle yabancılara uzun vadeli devretmek mi bağımsızlık?
Yahudi düşünce kuruluşundan cesaret ödülü almak mı, Petrol Kanunu ile
yabancılara 50 yıllık imtiyaz vermek mi bağımsızlık? Yoksa BOP eş başkanı
olduğunu söylerken “bize
bu görev verildi” demek mi bağımsızlık?
Siz, bağımsızlıktan ne
anlıyorsunuz arkadaş, yoksa biz farklı manalar üzerinde mi tartışıyoruz?
Kesinlikle bu kavramın manasını bilmiyorsunuz.
Bir de ‘kansız’ kelimesini
ilave etmiş. Son sekiz yıldır dökülenler, hayvan kanı mı? Son sekiz yıldır Silivri
kamplarında ıstırap çekenler, mallarını, kanlarını vermediler mi? Gezi
direnişçilerinin üzerine atılan gaz fişekleri kan dökmek için değil miydi?
Afyon’da patlayan cephanelikte yiten yiğitlerin hesabı verildi mi? Uludere
unutuldu mu? Anlaşılan o ki, siz
‘kan’ kelimesinin manasını da bilmiyorsunuz.
Üstelik bu lafları edebilen
kişi, en münevveri, en entelektüeli, kitaplar-makaleler yazmış, güya düşünen
birisi.
Diyeceksiniz ki, münevveri
buysa!.
Hayırhah bir cümle var mı
bu sözlerde?
Münevver, Hakk’ı görür,
Hakk’a riayet eder, Hakk’ı tutar kaldırır, Hakk’a giden yoldadır, Hakk’ı duyar,
Hakk’ı söyler. Yoksa, bir-kaç dil bilen, kitap dağlarını devirmiş, kitaplar
yazmış, binlerce makaleler yazmış bir kişiye münevver değil, kitap yüklü,
malumat yüklü .şek derler, ar-hayayı bir tarafa bırakmışlardan münevver çıkmaz,
iftiracıdan münevver olmaz, bozguncu münevveriyetin yanına bile uğrayamaz. Kim
diyorsa bu tiplere münevver, yanılıyor.
Boşa uğraşıyor medeniyet
kurmak ve ahfadına medeniyeti anlatmak için. Bu kafadan Medine’nin aydınlığı
değil, olsa olsa Yesrib’in karanlığı çıkar.
****
Kitabını Süleyman Demirel’e
sunuyorken Cemil Meriç, aklındakini korkusuzca ve nereye varacağını düşünmeye
zahmet etmeden şunları yazar:
“Muhterem Süleyman Demirel Beyefendi’ye;
Siyasetle ilim el ele vermedikçe buhranlarımız sona ermeyecektir. Her
iki zümrenin temsilcileri de günahkâr.”
İşi gücü siyaset olanların,
ilmin yanına uğramayanların, edepsizce medeniyetten bahsetmelerinin, çocuklara masal
anlatma ötesinde ne manası olabilir, günah çukurunda debelenmekten başka…
****
Şimdi bu yandaş yazarın
sözlerini alarak, Cumhurbaşkanı’nın “Cumhurbaşkanlığı
çökmüştür, demokrasi bekleme odasındadır” sözleri
ve bir kendini bilmezin “90
yıllık Cumhuriyetin reklam arası” sözlerini birlikte değerlendirelim.
Bilerek ve isteyerek Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak üzere kurulmuş bir
örgüt ve bu örgütün bilinçli faaliyetleriyle karşılaşırsınız.
Durum vahim.
Yalnızca ‘Paralel Yapı’ mücadelesi
olamaz, yargı sisteminin bilerek bozulmasının başkaca sebepleri olsa gerek!..
İlhan Yalçın :
YanıtlaSilSiyasal İslamcılardan, ahlakın zerresi kaldı mı? Ben, göremiyorum. İşin en acı yanı, "din"adına konuşmaya sadece kendilerinin hakkı olduğunu düşünüyorlar daha da acı yanı halk da bunları bu hususta muhatap alıyor. Bu sebepten ötürür, halkı arkamıza alarak, bu İngiliz oyuncaklarından kurtulmamız da çok çok zor. Ülkemizde akıl, izan, vicdan, hakkaniyet firar etmiş Hocam...
Mustafa Alperen:
YanıtlaSilo tarifinize uyan kişi kaldı mı hocam ???