‘Demokrasi’ ve ‘barış’ yaveleriyle, hürriyetimize kastedenler tam
ON Üç yıldır kollanmışlar mıydı sorusunu sormadan edemiyoruz. Devletin üst
kademelerinde seçimle veya atamayla görevlendirilerek görev yapanların tabi
oldukları kurallar, kanunlarla, yönetmelikle, tüzüklerle bildirilmiştir. Yazılı
olan bu kurallar, tam olarak ve eksiklik bırakılmadan uygulanmak zorunluluğu
vardır. kanunların uygulanmaması veya eksik uygulanması nedeniyle oluşacak,
ekonomik ve sosyal zararlardan dolayı ilgililer takibata uğrarlar, muhakeme
edilirler ve suçlu görülmeleri halinde de cezaya çarptırılırlar. Biz böyle
biliriz. Devletin yaşaması kurallarının tam olarak ve adil bir şekilde
uygulanmasıyla mümkün olacaktır. Adalet, Hakkın teslim edilmesi, adaletsizlik mazlumun
hayatının gasp edilmesi sonucunu doğurur. Nitekim, yıllardır terör elemanlarına
karşı susan devlet güçleri, onların serpilip büyümesine, yüksek sesli
tehditlerini devamlı artırmalarına, büyük şehirlere kadar varan hakimiyet
gösterilerine, bulundukları alanlarda devlet güçlerini etkisiz hale
getirmelerine, yol kontrollerini yapmalarına, iş makinelerini yakmalarına,
barajları çalışmaz hale getirmelerine, karakolları yakmalarına, yapılacak
yollara mani olmalarına.. gibi çok çeşitli ve sayısız sonuçların doğmasına
sebep olmuştur. Haliyle bu durum, arkasına devlet gücünü göremeyen halkın
sinmesine, korkmasına kadar varmıştır. Eli silahlı terör örgütü elemanları
silahlarıyla, göstere göstere mitingler yapıyorken, masum taleplerini bildirmek
isteyen küçük halk grupları polisin acımasız ve aşırı kullandığı güç ile
karşılaşmışlar ve susmayı tercih etmek durumunda bırakılmışlardır.
Dış politikada yapılan
basiret yoksunu yanlışlar neticesi, yeni yeni ismini dahi bilmediğimiz terör
örgütlerinin doğumunu sağlamıştır. Beceriksizler sonucu, başarısız olan
fiillerini anlatmakta Şeffaf olamayan devlet yönetimi, yaptığı yanlışların
bedelini, savunmasız asker, polis, yargı mensubu kişilerden çıkarmaya
çalışarak, kendisinin masumluğunu halka anlatmak yolunu seçmiştir. Üstelik
yargı sistemiyle temelinden oynayarak, insanların adalete güveninin
sarsılmasına yol açmıştır. Yıllarca, kurmay subaylarımızın Yüzlercesini terör
örgütü mensubu suçlamasıyla zindanlara tıkanlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi,
bu eylemleri başkalarının sırtına, ‘kumpas’
kuruldu suçlamasını atarak ve ‘kandırıldıklarını’
söyleyerek milletin bir kez daha güveninin yitirilmesine neden olmuşlardır.
Çünkü millet başlarına, kandırılmayacak, kumpas kurulmasına mani olacak
insanları seçtiğini zanneder ve bu insanların asla kandırılmayacağını ve
adaletten asla ayrılmayacaklarını düşünür ve öyle olmasını arzu eder.
Dış ve iç politikada
yapılan ihmaller ve hatalar neticesi, terör örgütleri içeride gemi azıya
aldılar. Bunların durdurulması gerekirdi. Ve devlet, devletliğini hatırladı.
Niye hatırladı, ne oldu da
hatırladı bunun önemi yok. Hatırlaması bizim için gereklilikti. Lazım olan
budur.
Ancak, burada çok önemli
bir itirazımız olacaktır.
Devletin, PKK ve IŞİD
katillerine karşı yaptığı harekatın, ABD’ye verilen tavizler neticesi olduğu
sözleri seslendirilmektedir. Hükumet sözcüsü tarafından, incirlik üssünün ABD
uçaklarına açılmasıyla ilgili kararın Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını
açıklamasından bir gün evvel Suruç saldırısının olması, 32 gencin hayatının
sonlanması, saldırıyı bahane ederek güya protesto etmek maksadıyla PKK
yandaşlarının, ülkenin hemen tarafında ayaklanma denemeleri yapması ve İngiliz
gazetesinden yayınlanan bir yazıda, incirlik üssünün şartsız olarak açılması
talebinin pervasızca bildirilmesi üzerine, hükumetin bu kararı imzaya açması
anlaşılır değildir. Her ne kadar, NATO ve ABD’nin talepleri üzerine IŞİD ile
mücadele safında yer alan devlet görevlerini kutlamak ve başarılar dilemek
zorunluluğundayız.
Devlet, devletliğini
gösterecektir. Mazluma karşı yumuşak, zalime karşı sert yüzünü bundan böyle de
göremeye devam etmek isteriz.
Yok, çözüm sürecine zarar
gelecekmiş, yok, mezhep yoldaşlarımızla aramız açılacakmış gibi düşüncelere
düşülürse, devlet işlemez hale gelir ve dünden daha kötü sonuçlara gark olur.
Verilen kararın üzerinde cesurca durulmalı ve Kandil temizlenmelidir.
Bu noktada,
Türkiyelileştirilmek hayaliyle, HDP’nin yüceltilmesi saçmalıklarına da son
verilmelidir. Terörden beslenenlerin, demokratikleşmesi ancak siyasi bildiriler
içinde kalan cılız cümlecikler olabilir.
Ayrıca, devletin gücü,
yakında yapılması planlanan seçim kazanma üzerinde kullanılmamalıdır. Hiç
beklemediğiniz sırada bir darbe yersiniz ki, nerden geldiğini bile
anlayamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder