Çok ilginç!
Yazıyı okumadan eleştiri
getirebilenlerin varlığını da yeni öğrenmiş bulunuyorum.
Du bakali, daha neler
öğreneceksin!..
Biraz ağır olmasına rağmen
hoşuma gitti, eleştiri diye yazdığı hakaret cümlesi, şöyleydi: “Senin ülkücü Harekete faydadan çok zarar
verdiğini…” şaşırmış olmakla birlikte, teşekkür ederek,
kibarca ‘haklısınız’
demekle yetindim.
Sonra, yazıyı bir-kaç defa
daha okudum, bir hatam, bir küfür, bir yıkıcı cümlem var mıdır diyerek,
bulamadım. Şuna karar verdim: hakaret cümlesinin sahibi, yazımızı okumadan
tenkit ediyor. Ne anladı, nasıl anladı da bu kadar ağır hakareti eleştiri diye
yazıyor doğrusu kavrayabilmiş değilim.
Yalnız, nasihat etmeyi
seven bir kişi olduğu belli olan münekkidimizin öğütlerinden birisi de şuydu: “kenarda dur, öz eleştiri yap ve nefsini
terbiye et.” Ne kadar teşekkür etsem azdır. Kırk yıldır
terbiyeye çalışsam da bir türlü beceremediğim, nefis terbiyesinin üzerine
düşmem gerektiğini ve kendimi öğrenmemi tavsiye ediyordu. Besbelli, kendisi
nefsini terbiye edenlerden, kendini bilmişlerden olmalıydı ki, bizdeki nefis
terbiyesi eksikliğini anlamış olmalıydı ve bu öğüdü vermeye kendini yetkili
kılıyordu. Olsun, her vecihten görünen, her ağızdan konuşan dostum, bir daha
hatırlatıyordu. Böyle kabul ederiz.
Yalnız, kendisinden rica
etsek, nedir nefis terbiyesi, nasıl yapılır? Bize anlatsa, kendisi nasıl
terbiye etti yolunu bize gösterse de, biz de kendilerine müteşekkir olsak. Belki
de bizim takip ettiğimiz yol yanlıştır. Kendilerinin tabi olduğu mektebi bize
bildirirlerse, o okula kayıt yaptırıp, tedrisatına tabi olmayı deneyebiliriz.
Yoksa ezberlenmiş lafları
bir oraya, bir buraya sallamanın ne alemi olur? Elbette bildiğini, yaşadığını
anlatıyordur.
Verdiğimiz zararları da bir
kenara not etseydi de, bir daha o alanlarda top koşturmasaydık ne olurdu! Bu da
bir ezberin ifadesi. Ve bu lafları söyleten, bildiğini ve inandığını zannettiği
yanlış, eksik dini inançları. Öyle sanıyor. İnandıklarının gerçek din, gerçek
iman olduğunu sanıyor. Bir kere bile kendine dönerek, bir eksiğim var mı acaba
diyerek, tartma işlemine geçemiyor. Ama rahatlıkla, bizim zarar verdiğimizi ve
nefis terbiyesine geçmemizi yazabiliyor.
Madem, zararlı olmaya
başlamıştık, neden bekledin bu saate kadar, bizim Allahaısmarladık dememize kadar
be arkadaş? Zararı gördüğün anda niye müdahale etmedin, neden ikaz etmedin de
zararın sence büyümesine neden oldun? Bu anlamda biraz da sen suçlusun
demektir. peki, bu yazıların yayınlandığı sitenin, yöneticileri, sahipleri,
okuyucuları da mı bu ‘verdiğimiz zararları’ tespit edemediler? Ettiler de
söylemedilerse, bu suça onlarda iştirak etmiş olurlar.
Demek, bizi eleştiren
arkadaş, yüzlerce kişiyi de eleştirmiş oluyor.
Seviye testinden
geçirdiğimiz hususundan bahsetmeye lüzum görmüyoruz. Elbette el elden üstündür
ve onun beğeneceği türden yazıları biz yazamayız. Ama beğendiği ve övgüler
döşediği yazıya bakarsanız, bediî, insanî, zevkî, siyasî.. Seviyesini anlar ve
bize karşı yaptığı eleştirinin yersiz, lüzumsuz ve ezbere olduğunu ve yalnızca
kendi seviyesini haykırmış olduğunu anlamış olursunuz.
“ Kişi, kendi laflarıyla ele
verir kendini.
Kimse etmez, kişinin kendine
ettiğini. ”
Der ve bitiririz.
Allah, doğru yolu cümle
aleme göstersin.
İlhan Yalçın :
YanıtlaSilHocam, çok sabırlısınız. Ben bu "arkadaş"ı çoktan engellerdim.