Ekonomik krizlerin ardında
genellikle, kullanılan toplam kredilerdeki artışlar vardır. Alınabilecek
borçlarla eski borçların kapatılması şeklindeki ‘borç yönetimi’, çok denenmiş
ve borç verenlerin çok hoşlandıkları bir yöntemdir. Çünkü borç verenler, borç
alanın bir kısım ekonomik değerlerine göz koymuştur ve onları ele geçirme
peşindedir.
Hiç düşünülmeyen bir
zamanda borç verenler, alacaklarını geri çağırır. Borçlular kendilerine verilen
sürede ödeme imkânları olmadığından hacizler peş peşe gelir. Sonuç iflas ve
sahip olunan menkul-gayrimenkullerin elden çıkmasıdır.
Anlatılan durum devletler
içinde geçerlidir.
Borç alarak ya da elin
parasına güvenerek, katma değer yaratmayan (yol, köprü, AVM binaları,
çok katlı gökdelenler…gibi)
yatırımlara girişilmesi halinde, ödenmesi istenen borçların verilen
sürede ödenemeyeceği gerçektir.
2008 ABD krizi, 1994 ve
2001 Türkiye krizi önemli örnek olarak duruyor.
Nakit yöneticisi akıllı
olmak zorundadır.
Ülkemiz bütçesini,
borçlarını, alacaklarını yönetenlerin gerektiği kadar akıla sahip olduklarını
düşünüyorum.
Çünkü yaptıkları
yatırımların tamamı neredeyse katma değer yaratmaya yöneliktir. Memleketin her
tarafını fabrika bacalarıyla donattıkları gibi, teknolojik üretime öncelik
vermekteler. Bu itibarla ülkemize kriz gelmeyecektir.
Sağ olsunlar!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder