10 Ekim 2011 Pazartesi

Hatalar, Topyekûn Yapılmaktadır

Hürriyet Gazetesi yazarlarından Özdemir İnce 28.09.2011 tarihli bir yazı yazdı. Yazının konusunu anlatmadan bazı cümlelerini vereceğim ve kendimize göre bir yorum getireceğiz. Sayın ince’nin işlediği konuya, getirdiği eleştiriye, verdiği örneklere diyeceğim bir şey yoktur.

 Şu cümleleri birlikte düşünelim:

“Tıpkı İran’da olduğu gibi, önce toplum dindarlaşır. Gündelik hayat dinin katı kurallarının buyruğuna girer.”

Buna dindarlaşma diyemeyiz. Toplum bütün bilgilere olduğu gibi ‘DİN’ bilgilerine de açtır. Özellikle TV’lerden verilen dini bilgilerin seyircisi, dinleyicisi oldukça fazladır. Pek çok televizyonları var, pek çok gazeteleri var, radyoları var. Kimi devlet -belediye-  gücü ile kurulan TV’ler bu günlerde özel kişilerin eline geçmiş, istedikleri yönde ve etkinlikte yayın yapmaktadırlar. KONTV gibi. Bu TV’lerde her gün tipi hangi devirlerden kalma, hoyrat sakallılar sözüm ona ‘din’ anlatıyorlar, hatta mesela Ramazan aylarında ve Cuma gecelerinde Sayın İnce’nin çalıştığı merkez medya kanallarında da benzer tipteki insanlar çıkartılarak benzer konuları anlatmaktalar. Ne yapsın bunları dinleyen millet. Aç olduğu bir konuda yapılan yayınlardan istifade etmek istiyorlar. Onların alternatifleri programları koydunuz da millet yinede onları mı izliyor? Evet, buna dindarlaşma diyemeyiz. Yalan yanlış din bilgisi adı altında anlatılanları millet ‘Din’miş gibi algılıyor hepsi bu. Düzeltmekte sayın ince gibi aydınlara düşer. Mesela pırıl pırıl bir zihne sahip, aydın, münevver, ve zamanımızın en büyük müçtehitlerinden Yaşar Nuri Öztürk’ün sesinin kısılmasını nasıl izah edeceğiz? Hangi akıl birkaç adetten ibaret olan aydınlık ağızları TV’lerden ve gazetelerden kaçırır anlamak mümkün değil! Evet, tekrar söylüyoruz, buna dindarlaşma değil dincileştirme diyebiliriz. Dincileştirme, “dincileştirme” politikasını izleyenlerin siyasi, iktisadi menfaatlerine halel getirmez bilakis onların hedeflerine yürüyüşüne hizmet eder.

Dindarlaşmadan değil siyasi dincilikten korkmalıyız.

“teokratik (dini) düzen yavaş yavaş devlet iktidarını ele geçirir ve yasaları o zaman değiştirir.”

Korkularla bir yere varılmaz. Hala ‘Din’i düzen kurmaya çabaladıklarını söylerseniz, sanki yapılacak bir şey kalmıyor düşüncesine kapılırız. Oysa onların kurmaya çabaladıkları DİN’i bir düzen değil. Din gibi algılanan yanlış düşünceleri halka şırınga edip, iktidarlarını uzatabildikleri ölçüde uzatmak telaşıdır.

“Referansı İslam olan, gıcır gıcır, yepyeni bir Müslüman laiklik!”

Benzer nitelikteki eleştirimiz bu söz içinde geçerlidir. Asla ve kat’a İslâm referansları değildir. Sakın bu sözleri etmeyin. Yoksa sizde onların yanlışlarla dolu ve adına islam dedikleri bir takım düşüncelere İslâm demiş olursunuz ki, bırakın sizin düşüncelerinizdeki İslâm onların islam’ından ayrılsın. Böyle değilse onlardan ne farkınız kalacaktır?

“Din devlet değildir, devlet din değildir. Din toplum değildir, toplum din değildir. Din bireysel bir olgudur!”

Dinin bireyselliği hakkındaki görüşünüze tamamen katılıyorum. Size bu cümleleri yazdıran sebep ne olursa olsun,  din kurallarının; insanları sınırlayıcı, önleyici, kötülüklerden kaçınmalarını öneren, iyiliğe yönlendiren hükümlerinin sizin de içinde bulunduğunuz medya ortamında daha sık anılması, anlatılması, yazılması gerekecektir. Bunu yapacakların da, ‘sakın yanlış anlaşılmasın’ yıllarca grubunuzun TV’sinde olduğu gibi anlamsız, lüzumsuz, gereksiz, hiç bir faydası olmayan konuların anlatılması değil, zamanımızın idrakine, asrımızın ilim seviyesine seslenecek nitelikte, değerli şahsiyetlerle yapılabilecektir. Değilse lüzumsuz hikâyelerin anlamsız el kol hareketleri ile anlatılması, ağlarcasına abartılı mimiklerle TV’lerde yayınlanması değildir muradımız.

“Ulema sınıfı ilkin şuna cevap vermeli: İnsanlar din karşısında düne göre daha özgür mü, değil mi?”

“Din karşısında özgürlük” doğrusu pek anlayamadım bu cümleyi. Dinin işlevlerinden belki de en önemlisidir özgürlük. Eğer cümleyi “Din anlattığını zannedenlerden özgürlük” gibi kurabilseydi belki daha doğru olabilirdi. Bunu da yapabilecek en önemli araç ‘Laik’lik olarak durmaktadır. Zaten bunun için bugünkü iktidar yanlılarının laikliğe karşı pek çok söylemlerini dinledik. Bakmayın, baharların estiği! Ülkelerde laiklik vurgusuna. Cümlenin tamamı dikkate alınırsa Türkiye’de çalışmaları yapılacak yeni Anayasa’nın ip uçlarını buluruz. Hiç kimse dini duyguları, inançları, milletinin hedefleri.. gibi konuları göz ardı ederek Yasa yazamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...