Önceki Başbakan Ahmet
Davutoğlu görevi teslim aldığında, Tayyip Erdoğan’ın yanında “restorasyon hükumeti olacaklarını” söyleyerek,
geniş anlamıyla Erdoğan’ın yaptıklarının tamire ihtiyaç gösterdiğini anlatarak
hem de yanında eleştirmişti. O gün büyük alkış kopmuştu salonda, ne de olsa
yeni Başbakan alkışlarla taltif edilmişti AKP seçmenince. Zaman geçti, Türk
tarihinin en acı azil eylemi yapıldı ve Davutoğlu çok sevdiği koltuğundan
uzaklaştırıldı. Koltuk boş kalmazmış fehvasınca, yerine aynı ağızın seçtiği tek
seçici, Binali Yıldırım’ı getirdi. Yeni Başbakan’ın İlk hitabında söylediği söz
şudur; “Düşmanları azaltacağız,
dostları çoğaltacağız.” Bu söylemde de tek bir mana vardı,
dostları azaltan, düşmanları çoğaltan Ahmet Davutoğlu’nun eleştirisi. AKP
destekçileri olanca güçleriyle yeniden alkışladılar.
Bir iş yapıyorlar
alkışlıyorlar. Yaptıkları işi muhalefet eleştirdiğinde acımasızca, hakaret ve
hatta küfür içeren cümlelerle saldırıyorlar. Lakin gün geliyor yapılan o işi
kendileri eleştirdiklerinde, yine alkışlıyorlar. Diyemiyorsun ki, ‘yahu
biz bunların yanlış olduğunu söylediğimizde, bizi acımasızca eleştirmiştiniz,
şimdi ne oldu da bizim safımıza geçtiniz?’.
PKK’ya verilen tavizleri
söylediğimizde, nasıl da karşı durmuşlar ve bizlerin ‘kandan beslendiğini’ filan söylemişlerdi. Ne
oldu? Nasıl oldu da saf değiştirdiniz. Irkçı denilebilecek kadar sert sözleri
neden halkın huzurunda söylemeye başladınız? Rüyanızda mı korkuttular yoksa,
yakında planladığınız seçimlerde milliyetçi oylara ihtiyacınız mı var?
Tek tek örneklemeye gerek
yok, Ergenekon soruşturmalarında, Balyoz ve daha nice isimlerle yapılan
soruşturmalarda ve tutuklamalarda hep bize karşı sert tutum içine girdiler. Ama
sonunda bizim dediğimiz yere geldiler.
Yargı sisteminde böyle,
eğitim sisteminde böyle, yanlış borçlanma politikasında böyle, Arap Baharı
politikası ve uygulamalarında böyle, yaptıkları doğru bir iş yok. Yanlışı
yapıyorlar sonunda ama en sonunda düzeltme uygulamasına geçtiklerinde yine
yavuz hırsız çevikliği ile önümüze geçiyorlar. Aydın sıfatlı, pahalı
kalemşorları vasıtasıyla tabii.
Son potları da şöyleydi: “bana mı sordunuz giderken!”.
Bu sözü eleştirenler çok oldu. Kastımız eleştirmek değil. Olabilir, dış
politikada yapılan manevra için gerekli bir cümle olabilir. Yazık ki, yıllar
önce İHH gemisi, Dış İşleri bakanlığı ve Başbakanlık yardımıyla Akdeniz’e çıkıyorken,
yine yapılanın yanlış olduğunu söyleyen ve hatta dünya dış politika
literatürüne bir derneğin kullanılmasını hediye edildiğini söyleyen bizler
olmuştuk. Karşı saldırı olarak, Başbakan’ın ağzından söylenenleri şimdi
hatırlamaya gerek yok. Umarım pişmanlık yaşamışlar ve bilinçli bir politika
değişikliğine gitmişlerdir. Aksi takdirde ‘günü kurtarmaya’
yönelik politikalarla nasıl bir tehlikeli yarın başına geldiğimizi görmeyen,
bilmeyen yok!.
Rus uçağının düşürülmesi
yanlıştı. Düşürülmesinin hemen ardından “Rus uçağının düşürüldüğünün”
C.
Başkanı ağzı ile açıklanması ve “bir daha girerlerse bir daha düşürürüz”
gibi sakil bir cümleyle açıklanması en yanlışıydı. Bu düşürülme olayının
Haklılığına içeriden hiç kimseyi ikna edemediler, yandaşlar hariç. Onlar,
alkışlamaya devam ettiler.
Şimdilerde unutturmaya
çalıştıkları bir de “BOP
ve eş başkanlığı” var. Yabancı bir devletin Türk
Başbakanı’na emir vermesini içimize sindiremediğimizden, karşı durduğumuz BOP
ve eş başkanlığı. Aynı zamanlara isabet eden ‘Medeniyetler ittifakı’ oluşumu da benzeri bir
politika sonucuydu. Bundan vaz geçmiş görünüyorlar. Lafını bile etmediklerinden
yanlıştan dönmüş kabul ediyoruz. Bizler karşı durdukça, Aman Allah’ım neler
söylememişlerdi. Ne hakaretler, ne yanlışlar… Neyse ki, ufaktan ufaktan
yanlışları fark ediyorlar. BOP ve medeniyetler ittifakı, emperyalist bir saldırıydı
ülkemiz ve milletimiz üzerinde, en başa da içeriden devşirilenleri
yerleştirmişler ve hedefe iç güçlerle ulaşmaya çalışmışlardı. Bilmem artık BOP
ne durumda.
Bakmayın ne durumda
dediğimize.
Bakınız; Almanya meclisinin
almış oldu, hem de bir Türk’ü kullanarak almış olduğu sözde ‘Ermeni soy kırımı’ kararı,
İngiltere’nin AB’den çıkış için yapmış olduğu referandum eş zamanlıdır.
Kesinlikle inanıyorum ki, BOP politikalarının bu uygulamalarda tesiri vardır. Durun
bitmedi; daha dün İstanbul’da patlayan IŞİD bombaları doğrudan BOP politikaları
sonucudur. Durun, durun bitmedi. PKK’nın gemi azıya alarak yaptığı saldırıların
tamamı bu hain politikaların sonucudur. Haa, onlarla dün yapılan sözde ‘çözüm süreci’
uygulamaları mı dediniz? O süreç olmasaydı, PKK ve yavrusu PYD-YPG bu kadar
semirebilir miydi dersiniz?
Bütün bu karmaşanın yanında
bir de MHP’ye bakalım. Bulunulan durum için bir hatırlatma ve yoruma gerek yok.
22 Haziran 2015 tarihinde şunları yazmışız: “Dans, yolsuzluklarla başlar,
BOP ile devam eder. Çözülmenin Türk Ruhu’na yüklediği yorgunluk makamındaki
resitale geçerken, Beştepe’nin ağır baskılarından bunalarak ortaklığı bozmak da
var. Ve erken seçim (ağaları tekrar seçim demişti). İşte kapanış sinyalleri. Bu
durumdan sonra yapacağınız hiçbir şey kalmaz ki, AKP’nin MHP’yi getirmek
istediği yer burası olabilir. Muazzam medya gücü, sahip oldukları sınırsız para
gücüyle yapılacak propaganda ile son hazırlanır. Baraj altında kalacak MHP
oyları AKP’ye akarken hedefe ulaşılmış olur. İkili parti sisteminin diğeri ise
Türkiye Partisi sınıfına terfi ettirilmiş HDP. Birisi iktidarda, diğeri
muhalefette kardeş kardeş ülkeyi götürürler. Kimin muhalefette, kimin iktidarda
olduğu önemli değildir artık.”
Ortaklık gerçekleşmemiş ama
kapatılmaya doğru sürükleniş tüm hızıyla devam ediyor. Doğrusu BOP politikaları
burada da kendini gösteriyor. Milli duyguları törpülemek, milli dayanışmayı
kötülemek, milli düşüncenin önüne set çekmek. Yaptıkları bu. Eğer MHP’yi
kapatabilirlerse, önemli bir engeli daha aşacak BOP’cular.
Tabi,
Bir yandan alkışlar devam
ediyor hiç hız kesmeden. Çünkü hala ekonomik musluklar onların elinde. Medya
Yüzde Yüz oranında onların elinde. Şana şöhrete kavuşmak isteyenlerin
uğrayacağı noktalar onların elinde. Makam sahibi olma niyetindekiler hala
onlara doğru koşmak zorunda…
Durum bu iken,
Haydi ya alkışlara biz de
katılalım,
Ya da kavgaya devam edelim
ve kavgayı kızıştıralım.
Tercih sizin!...
(Bayramınız kutlu olsun.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder