En sıkıntılı zamanlarda,
kaçış önemli bir sığınak oluyor. Yok saymak değil, tıpkı renk değiştiren mahluk
gibi, farklı bir hayatın sükunetine dalmak için gerek görülüyor belki de. Kaçış
dedikse, hadiselerden tümüyle sıyrılmak değil, önemsiz addedip, hakikatinin
farkına varma çabası diyebiliriz. Olagelen hadiselerin ayrıntısıyla
içselleştirilip, anlamlandırılması, olayın üzerine biraz su dökülmesi ve
soğutulmasını zorunlu kılıyor. Medyanın haberleriyle düşünmek, gerçeği
kavramaya değil yardımcı olmak, bilakis karanlıklara boğuyor. Algı, artık
üzerinde sürekli oynan bir oyun sahası. Her düşünen farklı bir açıdan
anlamlandırdığı hadiseleri… Hangisinin sözüne inanarak doğrusunu bulmaya
çalışacağız. Zor bir soru ve durum. O halde, biraz soğutmada fayda var. Unutmak
değil, soğutmak. İnsan serinlikte daha iyi tefekküre varıyor. Serinlik ve alaca
karanlık da loşluk, kendisiyle hoşluğu da doğruyor. Öyleyse neden kendi
kuyumuza yönelip, kendimize ait suyu yeryüzüne çıkarmayalım? Bize verilmiş
ilim, gönül kitabına yazılmış lakin bu kitap, benlik kuyusunun diplerine
yerleşmiş. Çıkaramayanların zırvalarını her gün televizyonlardan dinliyor,
makalelerinde okuyoruz. Ezberlenen üç-beş satır fikir artıklarını durmaksızın
tekrarlıyorlar. Sıkılmamak elde değil. Sıkılmak olağan çünkü Yusuf kuyuda…
Günümüz modası ya, eline
kalem alan herkesin konusu 15 Temmuz. Yazmaya başlayan, ‘püskürtülen darbeden’,
‘Gülen’in paralel’liğinden dem vuruyor. Darbenin başarısız olduğunu
söyleyenler, aynı zamanda hükumete de selam çakıyorlar. ‘Bakın ben de sizin
gibi düşünüyorum.’ Ya hu, bu düşünce filan değil, beyninize zerk edilmiş
başkasının fikirleri o kadar. Siyasetin emrine verilmiş fikir kırıntıları, seni
bir süreliğine yüceltse de, gelecekte, şimdi küfür ettiklerinin akıbetine gark
olmayacağın garanti değil. O halde, doğrulardan asla kaçmamak ve doğruyu üretmek
gayemiz olmalı. İnanmadığın, kabul etmediğin fikirleri, iktidar ileri gelenleri
söylüyor diye tekrar etmek doğruları söylemek değil, başkalarının ezberlerini
tekrar etmektir.
Asıl olan nedir?
Ordumuz dağıldı. Peygamber
ocağına saldırdılar. Subay kalmadı, Mehmetçik yaralandı, asker anaları ağladı.
Millet ağladı. Türk silahlı Kuvvetlerine güven zayıfladı… savunma gücümüz
neredeyse sıfırlandı. Söyler misiniz, bir darbe daha nasıl başarılı olurdu?
Öteden beri yapılmak
istenenler neydi? Anayasanın değişimi, çözüm süreci, Avrupa’daki Suriyelileri,
Afganlıları, Iraklıları Türkiye’ye kabul etmek, onları vatandaşlığa almak,
okullardaki tedrisatı gözden geçirmek, ders sayılarını azaltmak, köyleri
boşaltmak, tarım üretiminden vazgeçmek, yollarla, köprülerle uğraşmak, büyük
teknolojik gelişmeleri ıskalamak, 4. Sanayi devriminde yaya kalmak… hatırıma
gelen istenenler bunlardır. Şimdi dikkatle izleyiniz, derhal bunları hayata
geçirmek için tüm siyasiler kollarını sıvadılar. Neden? İtiraz edecek gücünüz
yok, sırtınızı dayayacağınız dağ yıkıldı çünkü. Birilerinin adına bir başarı
değil midir bu?
Bu badireden soyutlanarak
çıkacağız. Soyutlanıp, Hakk ile bütünleşerek. Varsın yağsın bombaları düşmanın,
o sesler, o yıkıntılar ancak uyanmasını sağlar müminin.
Şimdi toparlanma zamanı,
yapılan hataların bir bir tespiti ve tamiri zamanı.
Hataya düşmek bizler
içindir. Mühim olanı, hatayı kabullenip gerekli tedbirleri almaktır. Tövbe en
başta geleni. İyi yüzme bildiğini sanan kişi, yüksek dalgalara karşı kulaç
atmaya devam eder. Gelen daha yüksek bir dalga ise alır onu basar içine. Olan
olmuştur. Tedbir ise, dalgalardan uzak durmaktır. İyi yüzücü olduğunu kabul
ettirmenin yolu, azgın dalgalara dalmak değil, kendi ayarında yüzücülerle,
uygun sularda ustalığını göstermektir ki, bu da imanın bir gereğidir. Gücünü
Allah’a karşı sınamak nasıl da günahtır…
Bilginin tamamına sahip
değilsin. O halde hata yapma ihtimalin de (her zaman için)
vardır. Bu sebeple ulular “Allah’ım
ilmimi artır” duasını eksik etmezler. Biz çokbilmişler
ise, her şeyi bildiğimizi ve hata yapmayacağımızı iddia eder dururuz. Ne
gaflettir!..
Neyse olan oldu, 15
Temmuz’dan lazım olan dersleri çıkartır ve doğru kararlarla, doğru yasaları
çıkartabilirsek, ‘Hak
şerleri hayr eyler’ kavlince, Şerri, Hayr’a tahvil etmiş
oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder