Yani, şimdi…
“Bilmiyorduk, tanıyamamışız”
Demekle, (ahmaklığına
hükmeden bile çıktı)
Kurtulmuş mu oluyoruz?
Haklarında bilgimiz yoktu
demek, ne olursa olsun, bana oy versin de, beni desteklesin de ne olursa olsun
demektir..
Kaldı ki, salt oy vermekle
kalmıyor. ‘Ne istediniz de vermedik’
noktasına varana dek, devletin ekonomik kaynaklarını, onların adreslerine
arklandırıp, bir tarafı, yani milletin bir tarafının fakirliğine sebep
olunmaktadır. Asıl sahibi başkasıyken, bir ala-dalavere ile ekonomik değerler,
kendisini destekleyenlere aktarılıyor. Bu ne vebaldir? Bu ne vurdumduymazlıktır?
Şimdi onlarla savaş hali
var. Her ne karar alınırsa tan destek bizden. Ne bir eleştiri getiririz, ne bir
karşı dururuz. Allah zihin açıklığı versin.
Evet, tüm desteğimiz
yanınızdadır. Şunları unutmamak tavsiyesiyle;
Onlar yalnız değildiler,
kendilerine benzer onlarca yan kitle oluşturdular. Onunla da kalmadı, güya
onlara karşı duran yine onlarca cemaat grupları türedi. Aslını astarını
bilemeden, karşı durmak neye yarar? Yalnızca taraftarının desteğini devam
ettirmesine ve mali imkânlarını iç etmeye yarar. Alenen yapılıyor. İşte uydudan
yayın yapan televizyonlar, bir değil, üç değil…
Sakallı, sakallı kişiler çıkmışlar hacı, hoca sıfatlarıyla insanımızı
dolandırıyorlar. Sürekli olarak söyledikleri, akla, mantığa, imana aykırı
sözler. Bir-kaç hikâye, bir-kaç gözyaşı insanı avlamaya kâfidir. Bu insanlarımız
nasıl koruncak?
Nasıl da savaşırdınız ‘laik’
düşüncelerle ve laiklik yanlılarıyla.
Neymiş;
Laiklik, dinsizliği
çoğaltmak için değil meğer dini ve dindarı korumak içinmiş.
İşe, bunları itiraf ederek
başlayabilirsiniz.
Yanlışı kabul etmek,
başarının ilk adımıdır.
İtiraf edebilir ve
kendinize inanırsanız, diğerleriyle de, akıl ile, ilim ile, kitap ile, tefekkür
ile mücadelede başarılı olursunuz.
Unutulmaması dileğimizle;
Diğerleri de onlar kadar
tehlikelidir.
Hz. Mevlana şöyle söyler:
“Kendini uyanık sananlar aslında en ağır uykudadır.”
Divan-ı Kebir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder