Propaganda konulu
yazdığımız iki yazıya ek olarak okunabilir bu yazımız. Çünkü şeytan, kandırma
faaliyetini reklamlar, televizyonlar, renkli gazeteler, ucuz vaatler aracılığı
ile de yapabilmektedir. İş bu faaliyetini de yaparken kullandığı yardımcı
insanlardır.
Kur’an’ı Kerim’de çok sık
olmak üzere karşımıza şöyle bir mana çıkıyor:
1. İnsanı
yanlışa sevk eden şeytandır.
2. Yanlış
yapanlar, yaptıklarının sonucunu mutlaka yaşayacaktır.
(Elbette doğru ve güzel işler yapanlar da)
Bu mana dünya hayatı içinde
ayniyle doğrudur. Aslında her iki âlem iç içedir (konu iki âlem değil,
sınırlamayınız, âlemlerin sayısı düşünülemeyecek kadardır),
birinde doğru olan, diğerinde de doğrudur. Yalnızca, makamattaki yükselmelerle
manalarda derinlik artar. Bir alt makamdakiler için yukarıdaki makamdan ifade
edilenlerin de anlaşılması zorlaşır. En alttakiler için ise bu durum, kavga
sebebidir.
Televizyonun çok renkli
reklamlarına inanarak, algı kayması sonucu yanlışa düşerek edinilen pek çok
ürünün zararlı olduğu ya da söylenildiği gibi olmadığı herkesçe malumdur. Malı
bir kere aldıktan sonra da iş işten geçer ve zararına katlanırsınız. Belki
küçük bir fiyatı da olduğu için, yasal yollara başvurarak hakkınızı aramaktan
vaz geçersiniz.
Bu durumda, bir kandıran
bir de kanan vardır. Kandıranın suçu tartışılmaz. Peki, kanan hepten suçsuz
mudur? Malın bileşimi, son kullanım tarihi, üretim tarihi, üretildiği adres,
devlet organının izin verdiği tarih gibi bilgileri incelemeden, sadece reklamındaki
cafcaflı sözlere inanarak alıp sepete koyduk. Kullanmaya başlayınca da istenen
faydayı sağlayamayacağımız, reklamın söylediği gibi olmadığı anlaşıldı. Az
biraz da, malı alanda suç yok mudur?
Podyumda sihirbazın değneği
her sallanışında, değneğe odaklanan gözler, başka bir tarafta olanların farkına
varamaz. İş, eğlencenin ötesine geçtiği vakit, vahamet durumu artar. Bir de
bakmışsın, sihirbaz da bahaneymiş. Asıl olan elindekinin başka birisinin eline
geçmesini sağlamak. Bunun için ‘uyanık
olun’ ikazı yapılıyor.
Sosyal gelişmelerde de
durum farklı değil. ‘Demokrasi’, ‘insan hakları’, ‘özgürlükler’, ‘ileri
demokrasi’ vb.. gibi renkli ve hoş sözler (sihirbazın değneği),
cümlelerin altındaki yıkıcı manayı gizliyor gözlerden. Algıyı değiştiriyor,
onlar nasıl isterse öylece inanmaya sevk ediyor insanları.
Şöyle bir soru sorabiliriz
şimdi: kimler inanıyor? Cevaplayalım: uyuyanlar. Bu sebeple ‘uyanık olun’
ikazı yapılıyor.
(Musa): ‘Siz atın’ dedi… (Sihirbazlar)
atınca, insanların görüşleri etkilendi ve onları dehşete düşürdüler! Büyük bir
sihir oluşturdular. (A’raf/116)
“Biz de Musa’ya: ‘Asanı at’ diye vahyettik… Bir de ne görsünler, o (asa)
, onların uydurdukları şeyleri kapıp
yutuyor! (A’raf/117)
Sihirbazlar her devirde
mevcut ve görevlerini ustalıkla yapıyorlar. Dehşete düşenler uyuyanları, Musa
uyanıkları temsil ediyor. Hakikat nuru, karanlığı delip geçiyor.
Uykuda olduğunu anlayabilir
mi kişi? Anlar anlamasına da, ancak uyanınca. Hakikatler zahir olunca. Anlar
ki, uykudaymış! Sihirbazın, malını-varını elinden alması sonucunda, nasıl bir
gaflette olduğunu anlar, ne zaman? Varının elinden çıktığını anladığı zaman.
Bunun gibi. Şöyle buyurmuştu Hz. Muhammed (sav): “İnsanlar uykudadır… Öldükten sonra uyanırlar.”
Beden
ölümü gibi anlarsak yanılırız. Başka bir ölüm tarif ediliyor. Burada ‘ölüm’e
gönüllü gidiş var gibi. Sahip olduğunu zannettiklerinin, sahibine gönüllü
olarak iade edilmesi. Başkaca bir mana aramaya gerek yok. İddialardan,
ikazlardan vaz geçmek. Ne gelirse eyvallah demek ve fiilen yaşamak. İstenen
budur. Yakınlık (kurban) vaz geçmekle mümkün
olabilir ancak.
İlmin kaynağı Aliym’dir. ‘Aliym’
olan kendisidir. Güzel isimlerinden birisi olan Aliym ismi Şöylece tarif edilmiştir; “İlim özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz
her şeyi ve her boyutu, her yönüyle bilen”.
Durum böyle olunca, başka yerlerden geldiğini, çalışmayla çalışanın
öğrendiğini, o halde bu ilme filancanın sahip olduğunu düşünmek yanıltır. İlmin
geliş yeri (ki, yer filan da yoktur, anlatabilmek için böyle söyleniyor)
kendisidir. Kaynak Tek’tir anlayana. Anlayanlardan eylemesini yakarırız.
Yani, dememiz o ki, ‘hidayete erdiren ilim, kâmil ilimdir’ ve
kaynağı Allah’tır. Tersini düşünecek olursak, ‘noksan ilim’ şaşırtır. Allah muhafaza.
Anlaşılmış olmalı ki,
uyanıklık, ancak hidayet ile mümkündür.
İnsanları her ne amaç için
olursa olsun kandırma, her hâlükârda onlara doğruyu söyle, anlamazlar diye
kestirip atma, doğrular anlaşılmak içindir.
Hidayet pınarından kana
kana içmek nasip eder inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder