Savaş Süzal’ın makalesinde
şu satırlar can acıtıcı:
“Türk halkı, İstiklal Savaşı ile kazandığı iradesini gene padişahlara
sultanlara teslim etme yolunda. Olacaklar, yalnızca vatandaşlarımızın
ihtirasları ile ilgili. Olacaklar ve istekleri, ülkemizin geleceğini
etkileyecek ama kimin umurunda.”
Şirk batağına saplanan
toplumlardaki, doğal gelişimin kısaca anlatımı Süzal’ın cümleleri. Aklı
devreden çıkartarak, olaylara müdahalesini, ‘ihtirasın’ gaza basmasıyla
sağlayan toplumların hali de, ihtiras ateşinin patlattığı sosyal gelişmeler
olacağı tabiidir.
Yaşar Nuri Öztürk bir
yazısını şu cümle ile bitiriyordu: “Türkiye,
Tanrı’ya ahlaksızlıktan gidilebileceğini iddia eden bir ‘veyl ekibi’nin
kotardığı ‘Tanrısızlık sitesi’ne doğru yol almaktadır. Bu durum bizi, Türk
Kurtuluş Savaşı’na öngelen günlerden daha kötü günlerle yüz yüze getirmiş
bulunuyor”.
Geçenlerde bir arkadaş
topluluğunda bir grubun konuşmasına kulak misafiri oldum. İçlerinden birisi
şöyle söyledi: “Allah
başımızdan eksik etmesin. O olmasa ne olur halimiz, ne olur memleketin hali”.
Her şeyini o dediği kişiye bağlamış. Kendisi, arkadaşları, toplum bir hiç. Her
şey ‘o’ dediği kişi. Ne varsa iyi olarak sıfatlandırabileceğimiz tamamı ona
ait. O’na kadar bu ülkede hiçbir iş, hiçbir yatırım, hiçbir güzellik
yapılmamış, ta ki, o gelene kadar her şey berbatmış.
Doğru söylemiş Sultan
Vahdettin: “bunlar koyun sürüsü, her
sürüye bir çoban lazım, o çoban da benim”.
Başlarında bir çoban
bulunmadan yolunu bulamayacak bu insanların düştükleri şirk kuyusundan, olsa
olsa zamanımızın resmi okunur. Kendilerini sürüleştirmiş olanların verecekleri
kararlar da ancak, sürü sahibinin isteği doğrultusunda olacaktır. Özgürlük
dedikçe, hürleşin dedikçe kitabımız Kur’an’ı Kerim, tutsaklığı tercih eden kalabalıklardan
artık bir güzelliğin doğmayacağını bilmek, bazı durumlarda işimizi
kolaylaştırabilir bile. Ne uğruna bu tutsaklık? Tek kelime -ihtiras-. Daha
yüksek makamlar, daha fazla maaş, daha kuvvetli otomobil, daha çok odalı evler
filan. İşte ihtirasın götüreceği rahatlık bu. Peki, seni rahat bırakırlar mı?
Sana bu imkânları sunanlar, bir gün karşılığını istemeyecekler mi? Gerçekten
böyle mi sanırsın? Hele bir bak, televizyonlarda neler var. Daha düne kadar
dünyanın en büyük ordusunu tarumar eden ortaklar nasıl da birbirlerine
girmişler, seyreyle hele, seyreyle de bir ders al hele. Neler oluyor? Onların
hırsları, onların ihtirasları ne hallere getirdi, doğrusu gören gözler şu resmi
hemen fark edeceklerdir: dostlarının yüzüne bile bakacak halleri kalmadı.
“Fitne (insan) öldürmekten daha şiddetlidir” (Bakara/191) Buyurur
Hakk teala. 90 yıllık cumhuriyet, 50 yıllık demokrasi tecrübesinin ülkemize
kazandırdığı huzur, aklın kullanılması, ileriye bakma becerisi, ilim
yuvalarının serbest ve özgürce düşünce üretmesi.. daha pek çok hususiyet
ortadan kalktı. Tek sebep söylemek mümkün. Fitne. Fitne büyüdükçe, aşağılanmaya
razı topluluklar meydana geliyor. Aşağılanmaya razı olanlar da, aşağılayana
itaat etmekte beis görmüyorlar. İsraf zulmüyle, haram yapıları sahiplenenlere
adeta secdeler edilmekte bu ülkede. Yeni tanrılar bulmakta hüner sahibi olundu.
Fitne, şirke yol aldı. Şirk ise yıkıma sebep. bozulmuş bir toplumun resmi değil
midir yaşanılanlar?
“(Firavun) halkını aşağıladı… Onlar da ona itaat ettiler… Muhakkak ki onlar inancı
bozulmuş bir toplumdu!” (Zuhruf/54)
Fazla söze hacet yok. Aşağılayan
kötülere itaati, Ayet-i Kerime özetin özeti, özetin özeti vurmuş beyinlere. İş
anlamaya kaldı.
Ömer Sağlam :
YanıtlaSilSavaş Süzaldan yapmış olduğunuz alıntının devamı olacak biçimde Yeni Çağ Gazetesi yazarı Ahmet Takan birkaç gün önce bir televizyonda şöyle diyordu Mahmut Emin Bey: Fareler insanların kulaklarını uykuda yermiş. Yemezden önce de kulaklarına üfürür ve uyuştururmuş. Kulak uyuştuğu için adam kulağının yendiğini hissetmezmiş. Bunu ancak sabah kalkıp kanlar içinde kulağının koptuğunu görünce anlarmış. Elbette acı içinde. O hesap, iktidar ve cemaat 12 yıldır el ele verip "Algı Yönetimi" uzmanlarını devreye sokarak tıpkı fareler gibi milleti kulağına üfürdüler. Şimdi de üfürdükleri kulakları yemeye başladılar. Şimdi milletin kulağı bitince de birbirlerinin kulaklarını kemirmeye başladılar. Ortalık kan revan içinde ama millet henüz uyanmış değil. Korkum, iş işten geçince uyanacak bu ahmak millet.
üstadım, buyurduğunuz gibi "Algı Yönetimi" . Yalnız "Algı Yönetimi" denen illet, tarihin hiç bir döneminde görülmeyen şiddette bir 'ŞİRK'i anlatır. Maalesef bu kuyuya Müslüman Cumhurbaşkanı, Müslüman Başbakan, Müslüman Bakanlar, Müslüman AKP'liler düşüyor. Çünkü "Algı Yönetimi" denen şey Yalan, yalan ve yalandan başkası değildir, yalanın hükmünü de sizler daha iyi bilirsiniz. Benim şaştığım budur. Ne güzel söylemişti (ismini unutmuşum) : En büyük mutluluğum Müslümanları tanımadan İslamı tanımış olmamdır.
SilÖmer Sağlam :
SilBugünkü algı yöneticileri, tam da Musa'nın başına bela olan Firavun'un sihirbazları gibiler mirim. Türkiye'deki algı yöneticileri ise şu anda büyük ölçüde kuyuya düştüklerini söylediğiniz kişilerin emrinde. Umarım anlatabildim...
Fatih Serdar Akıncı :
YanıtlaSilgaflet içinde Haktan ve Hakikatten uzaklaşan bir topluma felaket ve musibet Haktır ve ders almazsa Helak olması şarttır..
Mehmet Kınacı:
YanıtlaSilAkletmeyen "güruh" nasıl anlayacak??? Anlamak yerine "biat" edip, kul-köle olmak rahatlığına kavuşacak...Üstelik çalınandan payına küçük de olsa damla damlıyor....
Gazi Çevik :
YanıtlaSilCumhuriyetin kazanımlarının son 10 yılda hebasının ve geldiğimiz durumun özeti: "“Fitne (insan) öldürmekten daha şiddetlidir” (Bakara/191) Buyurur Hakk teala. 90 yıllık cumhuriyet, 50 yıllık demokrasi tecrübesinin ülkemize kazandırdığı huzur, aklın kullanılması, ileriye bakma becerisi, ilim yuvalarının serbest ve özgürce düşünce üretmesi.. daha pek çok hususiyet ortadan kalktı. Tek sebep söylemek mümkün. Fitne. Fitne büyüdükçe, aşağılanmaya razı topluluklar meydana geliyor. Aşağılanmaya razı olanlar da, aşağılayana itaat etmekte beis görmüyorlar. İsraf zulmüyle, haram yapıları sahiplenenlere adeta secdeler edilmekte bu ülkede. Yeni tanrılar bulmakta hüner sahibi olundu. Fitne, şirke yol aldı. Şirk ise yıkıma sebep. bozulmuş bir toplumun resmi değil midir yaşanılanlar?" Yüreğinize, kaleminize sağlık...
Murat Alparslan Tekoğlu :
YanıtlaSil"Ey iman edenler! Peygamber'e “Bizi güt / Bize çobanlık yap !” demeyin, “Bizi gözet / göz kulak ol !” deyin ve onu dinleyin. İnanmayanlara acıklı bir azap vardır." Bakara - 104
Kuran, Müslümanların şahsiyetli olmalarını ister. Kişilik sahibi olmalarını öğütler. Peygambere itaat etmenin bile hayvan sürüsünün çobanlarına itaat ettiği gibi değil, bir şuur dahilinde olması gerektiğini anlatır.