Belediye Başkanı Melih
Gökçek, yağan yağışlar, meydana gelen sel, bozulan yollar hakkında görüşmek
isteyen gazeteciye; “kötü zamanlarda arıyorsunuz, konuşmayacağım”. Demiş.
Sel suları yolları alt üst
edip, büyük yerleşim alanları göle dönüşünce, kiminle konuşmak istersiniz?
Herhalde Maliye Bakanı ile değil. Elbette Belediye Başkanı ile görüşüp,
problemin nereden kaynaklandığını öğrenmek istersiniz, bunu en iyi bilecek kişi
odur çünkü.
Bizim Başkan
“Konuşmayacağım” demiş.
Üstelik 25 yıldır bu şehri
yönetiyorsanız, ee artık bilmediğiniz bir köşesi kalmamıştır şehrinizin değil
mi?
Bilir, bilir. Bal gibi
bilir.
Ama bizimkilerin bir huyu
var. Kendisine az oy çıktıysa oraya hizmet gitmez. Hatta bunu bizatihi söyledi
seçimlerden evvel. Alt yapıyı eller alış verişte görsünler kabilinden yaparlar,
otobüs seferlerinin sayısını azaltırlar, esnafa sık sık inceleme yapar, ceza
keserler, belediye bütçesinden yapılacak yardımlarda, oralarda yaşayanlar ihmal
edilirler…
Böyledir bizimkilerin
halleri.
Sen bana ne kadar gelirsen, ben de sana o
kadar hizmet ederim.
Gazeteciye çıkmayan
Başkan’ı protesto etme hakkımız var mıdır bilmiyorum. Varsa bile, polis
yolumuzu keser, biber gazı, Tomaların suyu filan… en iyisi başımıza iş
almayalım.
25 yıldır yorulmayan
Belediye Başkanımız, hesabını veremeyeceği için gazeteciye “konuşmayacağım”
diyebiliyor.
Artık, dinlenme vakti
gelmiştir diyeceğim ama daha dün seçildi. Biraz daha sabret oğlum!... anlaşılan
o ki, basının karşısına çıkabilecek yüz kalmamış.
***
Bugünün diğer önemli bir
hadisesi de:
TÜBİTAK kurumunun,
internette yayınlanan ‘tapeler’ hakkında, montaj kararıyla raporunu
hazırladığı. Başbakan ve çocukları arasındaki konuşmalar, paraların
sıfırlanması filan, aslında yokmuş böyle konuşmalar, bunlar hep bize
yutturulmuş yalanlarmış. Şimdi doğruyu öğrenince rahatladık. İyi oldu hani.
Bir de Avrupa Bakanı ile
Gazeteci arasında geçen “Hakara – Makara – Bakara” konuşmaları vardı. Onun için
de ‘montaj’ demişler.
Bu telefon konuşmasının bir
tarafında bulunan gazeteci, “konuşmalar için özür dilerim” demişti. Benim kafam
iyice karıştı. Madem montajdı da bu gazeteci niye özür diledi? Anlayamadım
gitti.
Ha, TÜBİTAK’tan sorumlu
Bakan da, “benim hissiyatıma göre, bu tapeler montaj” demişti. Haydi bakalım,
bağlı olduğun kişi “montaj” diyecek, yiğitsen, ona karşılık farklı bir sonuca
ulaş!.. Alim Allah asarlar seni.
Ne de olsa, devlet memuru.
Bakanı’nın ne dediğini anlayamayacak mı yani?
Kurtarıcı bir yol olarak
görebilir muhataplar, fakat unutulmasın ki, müdahil avukatlar mutlak surette bu
rapora itiraz ederler ve yabancı uzmanlardan inceleme talep ederler. Tabi,
heyet-i muhakeme kabul ederse!.
Ve onlar oy verenler
mesabesinde değilse!.
***
Üç yıldır tamirde bulunan
cami açılışı, siyasi manevralar, oy devşirme taktikleri, cami avlusundaki
siyasi beyanatlar…
Hızla, bilimsel, kültürel
ve manevi olarak yoksunluklarla yardan aşağı yuvarlanmaya doğru ilerliyoruz.
Üstelik Diyanet İşleri Başkanı, siyasi kişilikle yan yana ve üstelik sarığıyla,
cübbesiyle.
Allah akıl fikir versin.
Allah basiretinizi artırsın.
Allah doğru yola iletsin.
Ahmet Kırıkkale :
YanıtlaSilBU DİNGİL İZMİRE LAF SOKUŞTURUYORDU ALLAHIN GAZABI ANKARAYA GELMEZ Mİ SANIYORDUN AL NERENE DAYARSAN DAYA