Erbab-ı siyaset, aslında
çok iyi yetişmiş bir psikolog, analiz yeteneği gelişmiş bir sosyolog, açları
gözünden anlayan deha, işsizleri tavırlarından yakalayan zekâ ve bunların
tamamını lazım olduğu anda kullanma becerisini gösterebilen bir filozoftur.
Memleketin ihtiyacı olan, yatırımlar, okullar, kitaplar değildir anlatacakları.
Yukarıdaki vasıflarının yardımıyla, hitap edeceği topluluğun ne istediğinin
analizi ile onların midelerine, bağırsaklarına, cinselliklerine, beyinlerine,
çocuklarının ihtiyaçlarına, gelecekte sahip olacakları mallara, evlere,
arabalara hitap eder ve kabul ettirir kendini. Az uz bir şey değildir.
Kazanılan becerileri ile topluluğu istediği yönde evirip çevirebilirse de,
yardımcılarının küçük notlar halinde uzattıkları cümlecikler de yol gösterici
olur. Siyaset ehlinin tek amacı vardır: karşısındaki insanlar topluluğunu, aynı
amaca hizmet eden ve birbirine sıkı sıkıya yapışmış tek vücut (kitle) haline
getirmektir. Bu topluluktaki her bir ferdin, kişisel özellikleri ile oynayarak,
tek bir ahlak, tek bir amaç, tek bir bilinçaltında toplanıp, istenilen
hareketleri yapmalarını sağlamak siyasetçinin ana hedefidir. Zamanla, grup
içerisindeki farklı yapılar törpülenerek, hatta grup içerisinde bireysel akli
yetenekleri ve kişilikleri silinerek, aynı cins insanlar olmaya başlarlar.
Tahrik edicilerin (liderin)
karakteri, hitap ettiği topluluğa sirayet ettiği oranda kitleleşme, aynı amaca
hizmet etme süreci başlar. Öyleyse, çözülmesi gereken, milyonlarca insan
topluluğunun niçin aynı noktaya hedeflendiği değil, onları o hedefe kilitleyen
liderin karakterinin, olaylar karşısındaki duruşu, vereceği tepkiler,
tepkisizlikleri, sinirlenme durumları, öfkesini belirtme şekilleri gibi insan
özellikleridir. Lider aslında kendi zaaflarını göstermemeye gayret eder, fakat
davranışları içinde zaaflarının da olduğu gerçektir. Bir araya toplanmış, aynı
hedefe kilitlenmiş topluluğun karakteri, kendilerini o hedefe ayarlamış liderin
karakteri ile aynileşir. Topluluk içindeki fertleri tek tek incelerseniz,
bakışlarının bile liderlerinin aynısı olduğunu, konuşma vurgularının
benzeştiği, liderin kullandığı özellikli kelimelerin hepsinin ağzında olduğunu
görürsünüz. Bu durum, tahrikçi kuvvetin (lider), gruptan uzaklaşması ve bir
zaman geçmesine kadar, grubun kendisine yeni bir lider bulmasına kadar sürer
gider. Yeni liderin tahakkümüne girene kadar da tabii karakterlerine dönerler.
Kitlenin her elemanı,
başarıdan üzerine pay alır ki, rahatlamanın yoludur bu. İdarecilerin yaptıkları
hataların görülmemesi, önemsenmemesi üzerlerine aldıkları bu başarılardaki
paylardandır. Sanki cephedeki savaşçı kendisidir, sanki dünya pazarlarında
yapılan ihracatı kendisi yapmıştır, yollar, köprüler onun başarısıdır… Mutluluktan
uçar, pembe rüyaların kollarında, mutlu bir hayat sürer gider.
Kalabalıklar içinde
kaybolan birey, istenenleri yapmamayı düşünemez, kitleleşmiş kalabalıklar
birbirinin izinden gitmeye mecburdurlar, diğerinin yaptıklarını izlemek ve
onlar gibi yapmak mecburiyetinde hissederler, çünkü kalabalık içinde kendini
gözetleyen birisi mutlaka vardır, böyle inanır. Güruh içinde verdiği sözü
yerine getirmekle mükellef görür kendini. Dikkat edilirse, grup içindeki fert
büyülenmiş ve uyumaktadır. Uyurgezerin el yordamıyla bulduğu eşyalar gibi,
kulağına üflenen emirleri aynen yerine getirmektedir ve bilinçli hareket felce
uğramıştır.
Geride bıraktığımız
günlerde yapılan mahalli idareler seçiminden evvel ortay dökülen yolsuzluk
dosyalarından, oy verenlerin kahir ekseriyetinin haberi bile olmamıştır. Veya
duyurulamamıştır. Muhalefet çevreleri ellerinden geleni yapmış olmalarına
rağmen duyuramamışlardır. Bu durum nasıl izah edilebilir? Ancak uyuşturulmuş
kitlelere duyurmak mümkün olmamıştır. Uykuya dalan kişinin halidir çözülmesi
gereken problem. Yanında davul çalmakla uyanmıyor, o halde başka yöntemler
bulunup, başka tedbirler alınacaktır.
İktidar çevreleri şimdiden
başladılar, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık siyasi yapılandırılması
gerçekleştirilmiş şeklinde. Bu nasıl oluyor? Sanıyorlar ki, uyuttukları
kalabalıklar ilanihaye uyuyacaklar. Nasıl yönlendirmişlerse kalabalıklar da
öylece oylarını kullanacaklar.
Bunların tamamı, ahali
üzerinde oynan, algı yönlendirmesi ve illüzyon tedbirleridir. Halk şimdiden
söylenen ninnilere uyku tepkisi vermeye hazır hale getiriliyor.
Şiir mi okursunuz, hikâye
mi anlatırsınız, davul-zurna mı çaldırırsınız ne yapacaksanız yapın ve bozun şu
pis oyunu.
Size tanınan, önümüzde
sadece bir aylık bir süre kaldı…
Ya sıtmaya razı olacağız,
ya da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder