Bize şöyle öğrettiler;
Her gün TV’lerde
gördüğümüz, gazete köşelerinde okuduğumuz kişiler aydındır!
Bunun yanlışlığını, “biz
aydınlar” tanımlamasını, kibirli bir hal içinde kendi kendilerine yapanların
aydın olamayacağını çözdüğümüz zaman anladık. Dedik ki, “bırakın sizi
dinleyenler, okuyanlar değerlendirip, aydın olup olmadığınıza kararı onlar
versinler”. Kendilerinin aydın sınıfında olduklarını edepsizce kulaklarımıza
doldurdular.
Artık uzaklardan gülüyoruz
bunlara.
Bir mağaraya tıkmışlar
kendilerini. Üstelik kendi elleri ile kurdukları karanlık bir mağaraya.
Karşıdan gelen ışığa göre aydınlandıklarını sanırlar. Oysa ışık, üstlerine
gelen trenin farıdır. Biraz sonra üstlerinden, ezip geçecek onları. Farkında
değiller. Gülümsüyorlar…
İşte bizim aydınımız.
Peki, münevverin sesi
çıkmayacak mı?
Çıkmaz olur mu?
Edepsizlerin köşe başlarını
tutuğu ortamlarda, kimseye sözün bırakılmadığı durumlarda, “Eyvallah”ına
sarılıp, edebi ile hanesinde durur. Sözü, yeri ve zamanı gelince kısaca,
herkesin anlayabileceği biçimde, tam gediğine oturtarak eder ki, Alim Allah yer
gök iniler. Boşa konuşmaz. Lüzumsuz gösterilerden beri durur. Kendini
beğendirmeye çalışmaz. Hakk olan, doğru olanı korkusuzca sultanlara, krallara,
yöneticilere zamanında söyler. Onun görevi yalnızca söylemektir. Çözümler
sunmaktır. Ne para pulla, ne makam mevki ile ilgili bir talepleri veya dertleri
vardır. Tek düşünceleri Hakk’ı anlatmak, doğruyu iletmektir.
Zamanımızda ‘aydın’
geçinenler, okudukları kitapları, filozofları, tarihi hikâyeleri yazılarında,
kitaplarında, sohbetlerinde aktarmayı aydın olmak sanıyorlar, aydın olmanın
şartı bilmek olarak ortaya çıkıyor.
Oysa ‘bilmek’ münevver
olmanın şartı değildir. Çoğu durumlarda, ‘bilmek’ yüktür münevver için.
Lüzumsuz bilgi küpü olmaktansa, o bilginin cahili olmak evladır. Kitap
okuyarak, mektepler bitirerek, üniversitelerin verdiği doktor unvanlarını
alarak, gazetelerde köşeler kaparak filan aydın olunamaz. Bu çalışmalar,
‘münevver’liğe giden yolda yardımcı olabilir ancak. Çoğu zaman bilinenler,
görevler, makamlar ayağına köstek olur aydının.
Okullar, problemi tespit
etmeyi, problem etrafında düşünebilmeyi, kaynaklara ulaşabilmeyi, problemi
analiz edebilmeyi, çözüme giden yolları bir bir yazıya geçirebilmeyi
öğretmelidir.
Gerisi, yolcuya kalmıştır.
“Fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür” kelamı;
“Münevver” kavramının
gerçek manasına işarettir.
İzm’lerden, hurafelerden,
saltanat takıntısından, makam mevki hırsından, para, kat, yat azminden vazgeçemeyenlerin,
korkularını yenemeyenlerin münevveriyetinden bahsedilemez.
Biz bu yazıyı yazarken
gazetede karşılaştığım haber şöyleydi, isabet oldu: “Bulduğum fonksiyonlar hem
ışınım ısı transferinde hem nükleer fiziğin belli sahalarında analitik çözüm
yapılmasında son derece bir rolü var” diyen, Osmangazi
Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Altaç
öğrencilerine şu öğüdü veriyor:
“Karşılaştığınız zorluklardan
asla ve asla kaçmayın. Kolay yolu seçen vasat insan olur”
Fazla söze ne hacet?
Mehmetvelit Yurt:
YanıtlaSilHOCAM SİZİN YAZINIZLA İLGİLİ OLARAK "AYDIN" VE "MÜNEVVER"SÖZLERİ İLE İLGİLİ BİRAZ BİLGİ SAHİBİ OLMAK AMACIYLA İNTERNETTEN FARKLI YAZILAR OKUYABİLİRMİYİM DÜŞÜNCESİYLE "GOGIL"HAZRETLERİNE "MÜNEVVER NE DEMEKTİR?"DİYE YAZDIM.KARŞIMA SAYFALAR DOLUSU "MÜNEVVER KARABULUT"RESİMLERİ ÇIKTI. ANLADIMKİ BİZİM MÜNEVVERLİĞİMİZ ,KARABULUT KADARMIŞ...
Nidai Seven:
YanıtlaSilÜlkemizde Sorosa ve onun maşalarına aydınlık yapanlar ve fiziken Türkiyede olup ruhen dışarda olanlar muktedir.
Atila Göray:
YanıtlaSilAydın asla halka tepeden bakmaz. Halıkın hem öğretmeni hem öğrencisidir. gerçekler halkın arasındadır. Önemli olan bu gerçek ve doğruları bulabilme yeteneği. Günümüzde aydınlar küçük burjuva tavırlarıyla maalesef milletimize itici gelmekte. Gerçek aydın kibirsizdir.Gerçek aydın sade yaşar.Milletiyle içiçe geçendir
Emrah Bekci:
YanıtlaSilTürk Milletinin, vicdanının sesi olmak..! Eritilen Milli şuuru, eritenlere inat temellerindeki filizleri dillendirerek sulamak, hayat vermek. ''sessiz ve kimsesizlerin ahına karışmak''...! Kaleminize ve yüreğinize sağlık hocam. Saygı ve Sevgiyle.
kızılayda otobüs beklerken gökdelenın yan duvarında kaç yüz metrekare bılmem....
YanıtlaSilama orada kılometrelerce kare bir sözle .......sabısından......... irkilirim..
nerede kaybettığımızı hemen anlarım... susar
seyrederım....
nerede düşersen oradan kalkarsın..
"cumhuriyet YÜKSEK SECİYELİ MUHAFIZLAR İSTER.."
SAAT 09:06 başlayan karşıdevrım .saatleri 09:06 ya gerı alarak deyılde.. İLERİ ALARAK çözülür bu kaybediş.... ozaman HZ.GUGLE de basınca MÜNEVVER.. karşına yunus..mehmet akıf aşık veysel nıhat genç nazım hıhmet çıkar.
reyyan.........