16 Mayıs 2012 Çarşamba

“Yorgunum”: Veysel Tekelioğlu



Kalem, ne kadar yeni olursa olsun sahibini, sahibinden yazar.

Duru bir Türkçe, kıvrak bir zekâ, dingin bir zihin, yepyeni bir üslup.

İşte; Veysel Tekelioğlu.

Geri dönüşler, hali yorumlayışlar, geleceğe dair tasavvurlar, öyle güzel işlenmiş, öyle güzel anlatılmış. Geçkiler, pamuk şekeri gibi okuyucunun boğazına hiç dokunmuyor. İsmini gizleyerek bir roman okuruna verseniz kitabı, Dostoyevski okuyor sanır. Yo.. yo, onun bir acemi taklitçisi demek istemiyorum. Uyanan ilk intiba bu. İddialı olur ki belki, Dostoyevski’den aşağı kalır yanı yok. Kaldı ki, yirminci yüzyılda ve yirmi birinci yüzyılın yaşadığımız günü itibariyle, bu kadar aleni ifşaat yapılmamıştır.

Talihsizlik, kalemin daha yenice ele geçirilmiş olması.

Her işte bir hayır, her oluşta bir güzellik bulmalıdır. Tekelioğlu çok rahat ulaşıyor bu sonuca. Kavgalar, dövüşler, taşlaşmalar, küfürleşmeler… bile, hatta silahların konuştuğu anlarda bile inancını yitirmemek ve asla çirkinleşmemek.

Roman kahramanlarının kaderi, kitap sayfaları arasında yaşlanmaktır. Veysel bu kuralı yıkıyor. Hayatın içine, yaşayan, var olan güzellikleri sergiliyor bir bir. Sermekle kalmıyor, oturduğunuz yerden koparıp sizi, hikâyeye dâhil ediyor. “Bu benim” diyorsunuz.

Ne şiirsel bir anlatım yakalamak için zorluyor kendisini, ne de usta bir yazarın üslubunu taklide çalışıyor. Tamamen gönlünden kalemine dökülen cümleler. Sadelik ve kendisi olma durumu, kitabı okunur kılıyor ve aranılır kılacak.

Belki de hayatınızın bir bölümü hikâye(ler)le kesiştiği içindir, bu duygusal birleşim olabilir. Ortak yaşanan olaylar, olayların yaşandığı “mekân” ki, şairin dediği gibi; “Gönlü güzellerden yana olanlarla, bir gün birleşir yollar.”

Vuslat Bey’in beş parasız Manas’a işyerini devri hayal ülkelerinde olmuş gibi gelmesin okuyucuya. Var olan, yaşanılan ve daima bu dünya köşelerinin bir yerlerinde yaşanan güzelliklerdir onlar. Dünyayı bir kere sıfırlarsan gözünde, her şey ayniyle olur koca bir sıfır. Soru yoktur, sitem yoktur.

Seçilen karakterlerin tamamı, her an hayatın içinde, bizimle birlikte olan insanlar. Yalnızca bir soru var, insan, toplum içinde, toplumdan herhangi biri yaşarken kendisini saklar. Aslında saklamak değil bu, körün güneşi göremediği için “güneş yoktur” demesine benzer. Göremeyenlere “yok”tur bu insanlar. Onlar göremedi diye de “yok” olacak halleri yok.

Hani derler ya; “Hasan Dağı arpalık sürene”.

Kim, hangi büyüklükteki yazar, hangi münekkit ne derse desin, ne yazarsa yazsın, nasıl tenkit ederse etsin. Türk edebiyatı bir “Türk” yazar kazanmıştır. Veysel Tekelioğlu.

Sanal âlemde tanış olduğumuz bir dostumuz: “Bu kitabı siz önermişseniz, hemen yarın arayıp bulmalıyım”. Yorumuna, şu cevabı vermiştim.

“Hararetle öneririm”

NOT: Güya bir kitap tanıtım yazısı yazmak için oturdum. Dönüp yazıyı şöyle bir okudum da, “Yorgunum” isimli kitabı tanıtmak yerine, duygu ve düşüncelerimi yazmışım.

Yeniden düşündüm. Yazılanlar, “Yorgunum” ve Veysel Tekelioğlu’nun söylediklerini, söylemek istediklerini ve benim anladıklarımı yansıtmaktan ibaretti.



Kitabı temin edebileceğiniz adres:
Akçağ Kitapevi, Tuna Cad. 8/1 Kızılay/Ankara
            Tel: 0312 432 17 98 ; Faks: 0312 432 28 52
             e-posta: akcag@akcag.com.tr 

4 yorum:

  1. Kitabı okudum . Anlatıldığı gibi eşsiz ve benzersiz , şeker tadında .

    YanıtlaSil
  2. Yıllar sonra bana ağlamayı hatırlattı...

    YanıtlaSil
  3. veysel abimin yüregine saglık ülkücünün kalbi duygularını romanlaştırmış

    YanıtlaSil
  4. güldüm,hüzünlendim,ağlamaklı oldum,veysel hocanın kalemine sağlık...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...