15 Ocak 2012 tarihli
yazımızda; (http://mahmutemin.blogspot.com/2012/01/yemen-taliban-ve-biz.html) “Taliban
militanlarının Lübnan, Suriye, Irak ve İran’da CIA’nın amaçlarına ulaşmak üzere
kendilerine yardım edeceklerini, bunun karşılığında da Afganistan’da iktidar
vaat edildiğini…
“Yemen’in başkenti Sana’dan
170 Km.lik uzaklıkta bulunan Radda Kentinin el Kaide militanlarının eline
geçtiğini,
Yazmışız.
Boş durmamışlar. Suriye
içlerine kadar yürümüşler.
Bu Taliban, güya ABD’nin
düşmanı. ABD ise Taliban düşmanı. Nasıl oluyor demeyin. Bugün düşman, yarın
dost. Menfaatler neyi gerektiriyorsa o. Burada ‘menfaat’ kelimesi üzerinde
biraz duralım. Eskiden, devletlerin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu
yaparlar derdik. Dış politikada dostluklara yer yoktur, ülkenizin menfaatini
düşünürsünüz, bu doğrultuda kararlar alırsınız, derdik. Artık şimdi böyle
değil. Dünyayı, 100 – 150 kadar büyük şirket yönetmektedir. Menfaat
kelimesinden o şirketlerin menfaatleri anlaşılmalıdır. Bu şirketlere de biz
‘küresel çeteler’ diyoruz. Küresel güçlerin işlerine hangisi geliyorsa,
kendilerine bir maşa bulmaları da zor olmuyor. Bir yerde Taliban, başka yerde
Müslüman Kardeşler, başka başka yerlerde ise PKK oluyor. Fark etmiyor! Birisi ‘PKK
büyük düşman’ derken, diğeri onu silahlandırmaya,
eğitmeye, lojistik destek sağlamaya devam eder. Böyledir dünyanın halleri.
Baharın taze güzellikleri
doyasıya yaşanmadan, Suriye’nin Başkenti Şam’da ‘canlı’ bomba denen,
makineleştirilen, uyuşturulan, mankurtlaştırılan birisi bombanın pimini çeker.
70 kişi ölür, 392 kişi yaralanır. Bu acıyı, TV haberlerinde, yorumlarında,
yazılı basında içimiz sızlayarak dinledik, okuduk, öğrendik. “Suriye’de
halk nezdinde karşılığı ve saygınlığı olmayan ve kendini Suriye Ulusal Konseyi
olarak tanıtan örgüt bu cinayetin suç ortağıdır. Komutanları Antakya’da bulunan
Özgür Suriye Ordusu ise başından beri silahlı eylemlerde bulunarak katliamlar
gerçekleştirmektedir. Yani ‘özgürlük ve demokrasi’ uğuruna başından beri
cinayet işlemektedir. Bu ‘ordu’ militanları şimdiye kadar binlerce asker,
güvenlik elemanı ve vatandaşı öldürdü. Bu orduya Kaide ve benzeri
örgütlerin ruh hastası elemanları yardım ediyor. Bunu da ben değil, ABD Savunma
Bakanı söylüyor. Söylüyor ama Suriye’yi yandaşlarıyla birlikte karıştırmaya
devam ediyor. Çünkü ABD’nin ‘Arap Baharı’ ile coğrafyamıza layık gördüğü
demokrasi böyle bir şey. Yani kin, nefret ve cinnet demokrasisi, sonrası ise
teslimiyet ve kölelik…” (*)
Eş Başkanlığını bizlerden
birisinin yaptığı BOP örgütlenmesi, uygulamaya geçirildiğinde, Ortadoğu
Bölgesinde 22 İslam Ülkesinin sınırlarının değişeceği deklare edilmişti.
Çalışmalar bu yönde devam ettiriliyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler
gibi güzel ve insanları kandırabilecek etkiye sahip kelimeleri kullanarak.
“En son terör saldırısı
Suriye meselesinin yeni bir boyuta evrildiğini gösteriyor. Anlaşıldığı
kadarıyla artık denklemin içerisinde El Kaide de var ve şiddetin boyutları daha
da artacak.” (**)
El Kaide, Esad Muhalifleri
ile birlikte hareket etmektedir. Kaide Suriye’de oldukça güçlenmiştir, El Kaide
Suriye olaylarına karıştıktan sonra, artık halkına şiddet uygulayan Esad’dan
bahsedilemez çünkü Kaide’nin direkt olarak NATO’nun (ve AB+D)’nin sokak
hareketlerinde kullandığı, militan güçler olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla,
Esad’ın diktatörlüğünden evvel, Suriye parçalayıp, bölerek Suriye’ye yerleşmek
isteyen güçlerin durumu önem arz etmektedir. Eli kanlı terörist bir örgüt olan
Kaide devreye girdikten sonra, Türk Dış Politikasını yürütenlerden de tatminkar
bir açıklama duyamadık. Yoksa, halkın özgürleştirilmesi sona mı erdi diye
düşünmeden de edemiyoruz. Ne de olsa Irak’a, Libya’ya demokrasi getirenler,
Suriye’ye de demokrasiyi insanların hakları ve özgürlüklerini dillendirerek
getirmek istiyorlardı. Ne de olsa halkın yerine şimdilik El Kaide geçmiş
(geçmek üzere) durumdadır.
Konuşmak zor olsa gerek.
Şimdilerde Türk Bayrakları
yakılıyor, bir yıl önce krallar gibi karşılanan Sayın Başkanımız aleyhinde de
ağza alınmayacak kelimelerle hakaretler yağdırılıyor Suriye’de. Bu durumlara
nasıl gelindiği, ne hatalar yapıldığı umarım dış politika uygulayıcıları
tarafından enine boyuna değerlendirilir…
:
(*) Hüsnü Mahalli, 12.05.2012, Akşam.
(**) Deniz
Ülke Arıboğan, 20.05.2012Akşam.
Mehmet Ali Öztürk :
YanıtlaSil''Açık konuşalım: Washington-Tel Aviv lobisi, laik ve dindar liberaller ve Gülencilik, peşlerine NATO'ya asker yazılmaya razı Suud saltanatına biatli tekfir ve nefret lejyonu ile eski radikal İslamcıları takmış Türkiye'yi uçuruma sürüyor. AKP iktidarı işte böylesine kusursuz bir felaketin duble yolunu asfaltlıyor!..
NATO marifetiyle değişim doktrinine güzellemeler düzseler de kendilerini hala eski ve yeni sömürgeciliğe karşı olmakla tarif etmeye çabalayan eski radikal İslamcılar için NATO'ya asker yazılmadan önce son çıkış kaçırılmak üzeredir. Suriye ile savaş başlarsa “Libyalı devrimciler” karikatüründen farksız hale gelecekler.''
Mahmut Emin :
YanıtlaSil"Kusursuz felaket"! tanımlama on numara. Tereyağından kıl çeker gibi...
Mehmet Ali Öztürk :
Son çıkıştalar...
Mahmut Emin :
Son çıkış!; sert virajdan sonra, yar vardır, hemen çıkar. Aman dikkat.
Dikkat ! Büyük bir müşrik cephesi oluşmuş durumda.. . Yahudi(Siyonist), Hristiyan ve Müslüman müşrikler diyalog içindedir... Aralarında kan uyumu vardır, anlaşırlar ...
YanıtlaSilBunlardan Müslüman geçinenleri en zavallı olanlarıdır ... Büyük kısmı kullanıldıklarının farkında bile değiller...
Hiç mi şöyle bir başlarını kaldırıp dünyaya bakmıyorlar : Müslüman alemi kan, revan içinde, ... Yazıklar olsun
M. Yalçın