11 Nisan 2012 Çarşamba

Burjuva ve ‘Aydın’ımız


 “İtalyan Marksist’inin çerçevelenip asılması gereken ve bu günü tam manası ile işaret eden bu sözleri, insanı ürpertiyor.”

Cümlesini okuduğumda iyice meraklanıp tekrar okudum, o meşum konulu cümleyi. Buyurun birlikte okuyalım.

“Yirminci asır toplumunda aydınlar birer ideoloji imalatçısıdırlar. Kapitalist cemiyet geliştikçe; burjuvazi, vazifesi burjuva ideolojilerini olgunlaştırmak olan bir aydın zümresi yaratır. Proleter sınıfı da ihtilaci bir ideoloji geliştirecek olan aydınlar grubu çıkarır sinesinden” (Gramsci Antonio, Oeuvres Choisis, Ad. Sociales, Paris, 1959)

Cevap veren bir dost: “Ne yazık ki, ihtilaci düşünceler geliştirecek olanlar kimlik kaybı yaşıyor!”. Diyerek, acısını ortaya dökmüştü.

Bizde durum nedir?

Paraya kavuşan aday ‘burjuva’da iki değişiklik görülür bizde. Yumurta topuk ayakkabıları makosenle değiştirir ve göbeğine kadar açık olan gömleğinden bir düğme daha ilikler. Zenginliğini boğazına taktığı altın zincir ve kolundaki altın künye (bilezik) ile gösterme telaşındadır. Sonraları lobicilik faaliyetlerini öğrenir. Artık, günlük, haftalık, aylık toplantıların değişmez ve aranılan elemanı oluverir.

 “Gramsci’nin, Türk Solcuları tarafından okunmadığı, anlaşılamadığını üzülerek belirten dostumuz, Fransız çevirmenlerin de Gramsci’yi anlamadıklarını, yazarı Stalin’in uygulamalarının bir eleştirisi şeklinde okumak gerektiğini, Lenin’in işçi sınıfına sosyalist bilinç götürülmesinden farklı bir yaklaşımın ortaya konulduğunu, yıllarca Ortodoks “sol”a karşı mücadele etmiş birisi olarak Gramsci’nin, halkın gönlünü fethetmeyi esas aldığını kısaca özetleyivermişti.”

Burjuva sınıfı, işçi sınıfı.. derken, buyurun bir de AYDINlar sınıfı. Yine aydın, yeniden aydın. Bütün dertlerin devası, ızdırapların çaresi aydın. Başımıza taç ettiğimiz, yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz aydın.

Uzun yıllardır, TVlerimizde bir tek bile göremediğimiz işçi sınıfının temsilcileri de aydınlarımızın kuyruğuna takılıp, yalnız bıraktılar emeği ile geçinen zavallıları. Artık onların düşük ücretlerinden, sigorta kesintilerinden, ilaç bulamadıklarından, çocuklarını besleyemediklerinden bahseden kalmadı.

“Alnının teri kurumadan” ücretinin ödeneceğini haykırarak, yalakalanarak, kuyruk sallayarak söyleyen muhafazakâr iktidar günlerinde oluyor bunlar. Bilakis, ücretlerdeki reel düşüş, simit fiyatlarındaki aldatmaca ile saklanıyor.

Doğrudur, “kapitalist cemiyet geliştikçe”, burjuvanın doğurduğu aydınlar, burjuvanın kapısında köpekliklerini yapmaya başlayıp devam edeceklerdir. Bizim burjuvamızda da var gariplikler. Ne kendisi bir karar alabiliyor, ne de dayatılan kararları bir başına uygulayabiliyor. Tek dertleri var, kârlarını maksimize etmek. Bu arada işçilerin ücretlerini ise alabildiğince düşürmek (sigorta giderlerini mümkünse sıfırlamak). Bu talimatta AB li yoldaşları, küresel çetelerden gelir.

Şimdi sıra Değerli Hocamızın “ihtilaci düşünceler geliştirecek olanlar kimlik kaybı yaşıyor” vecizesine gelebilir.

İşgalciler, “bütün vatan sathında yerleşmeye çalışıyorlar” (Son teşvik paketi). İşçimizin beli kırılmış, burjuvamız kârlarının hayalinde, burjuvanın kırık ayaklı çocuğu aydın, kalemini de kırmış, dilini kendisine uzatılan pırıltılı hayat resimlerine göre değiştirmiş, (bütün çalışmaları, derneklerden, vakıflardan gelecek paralara odaklanmış. Üretimlerinin tamamı alacağı paraya göre ayarlanmış), vatan-millet-manevi değerler diyen bir azınlık kendi içinde bölünmeler yaşamış (ve hala kavgalar, ayrışma devam ediyor), muhafazakâr iktidar tam bir teslimiyet resmi ile ancak onlardan (küresel güçler) gelen kanunlar üzerinde mesai harcamış… vatan savunmasında kullanılması gereken güçlerin komutanları (tabii ki, teslim olmayanlar) bir bir alınmış zindanlara…

İslamcımız istenilen Müslüman değil, (Gramsci hakkında açıklama yapan dostumuzun vurguladığı üzere) komünistimiz ayarında komünist değil, Milliyetçimiz dağınık bir hal içinde, iş adamımız devlet yöneticilerinin ağızlarını kollar durumda, kendi üniversitelerimizde adam yetiştirip devlette üst düzeylere taşıdığımız kaç kişi sayabiliriz? Hal böyle olunca, bu resimden çıkan Aydın tipi de karmakarışık olması zaten zarurettir.

“Titre ve kendine dön”, emrini tekrar etmek düşüyor bize de.

(NOT: Blog da yer almasını isteyen dostlarımızın ricası üzerine)

1 yorum:

  1. Atila Göray :

    Kapitalizm Feodalizmin bağrında doğmuştur. Yeni üretim ilişkilerinin sahibi Burjuvazi eski üretim ilşkilerini tasfiye etmeyle başlayan ve ilericilik kazanan muhtevasını Tekelci döneme geçinceye kadar sürdürdü.Aydınlar da bu arada Feodal sınıfa karşı aydınlanma mücadelesi verirken , bir tarafta da Kilisenin Feodal sınıflarla içiçe olmasından kaynaklı duruşuna karşıda mücadelesini boyutlandırdı . Feodal sınıfa ve kültürüne karşı mücadelesini aksatmayan aydınlar, Kapitalizmin ilericilik barutunun bitmeye başlaması üzerinede derhal bu kez kendini kapitalist burjuvaziye karşı konumlandırarak sınıf olarak burjuvazinin değil proletaryanın yanında saf tuttu.. Burjuvaziye ve de kurduğu sisteme bu kezde tüm aydınlar karşı çıkmadı.Karşı çıkmayanlar kapitalizmi kutsaması ve insanlığın geleceğini bu sistemde görmesi neticesinde geçmişte proletaryanın siyasi temsilcileri olan dönemin bazı komünist partileri isim de değiştirerek Sosyal demokrat kimliğin doğuşunu gerçekleştirdiler. Kısacası, tarihte işçi sınıfının(Proletaryanın) siyasal partileri Komünist partileri ikiye bölünerek ya Sosyal demokrat niteliğe dönüştüler ya da siyasal yollarına eskisi gibi devam ettiler.Bu ayrılıkarda Aydında nasibini aldı. Yani aydınlarda da kapitalizmi kutsayan kesimi daha sonraları yeni liberalizm olacak olan anlayışla kendini biçimlendirdi.Günümüzde Kapitalizmi kutsamayan ve geleceğin yüksek insan bilincinin işçi sınıfı ve onun düşüncelerinden oluşacağına inanan gerçek aydınlar dün olduğu gibi bu günde mücadelesini başta emperyalizme karşı olmak üzere sürdürmesiyle dikkati çekmekte. Osmanlı aydını ise, Avrupada feodal sınıflar ve yönetimiyle çatışa çatışa kendini var etmesi esprisi yerine saraylarda tercüme bürolarındaki sakat doğuşunun bedelini hala ödemeye ve kendini var etmeye çabalamakta.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...