7 Aralık 2011 Çarşamba

Ameliyat ve Propaganda Merkezi…

Bütün bunlar Sayın Başbakan’ımızın vücudunda beliren bir illetin “laparoskopik” müdahaleyle alınmasından sonra gerçekleşti. Durumdan vazife çıkaran “Propaganda Merkezi”nin, ne yapsak da “partideki oy düşmesini parti lehine çevirelim” düşünceleri zihinlerine hücum ettikten sonra düğmeye basıldı. Ee.. dile kolay, laparoskopik müdahale bu!

Önce olaylar bir bir masaya yatırıldı. Günlerden Cuma idi o gün. Önce kahvaltı yapılır, kısa bir muhakeme sonunda abdestler alınır, oğul ve torun yedeklenir, Cuma Namazına gidilir, namaz sonrası (her Cuma çıkışında olduğu gibi) halkla konuşulur, eller sallanır, kameralara gülücükler yollanır, siyah makam arabasına binilir, önce torun arabadaki TV’yi çalıştırır, meraklı gözlerle dikkatlice seyrederiz, sonra Sayın Başbakan halkla selamlaşmayı bitirir, arabasına biner. Bir-kaç hafta önce beka âlemine yolcu edilen annenin mezarına gidilir, rastlantı bu ya sıkı güvenlik tedbirlerinin alındığını ön plana çıkaracak eli bavullu ve aileden birisinin ziyaretine gelen bir vatandaş yaka – paça çevrilir, elindeki bavulu bir kuytuda açılır, aranır, içinden giysilerden başka bir şeyin olmadığı anlaşılınca vatandaş serbest bırakılır. Başbakan annesine Kur’an okur. (Onlar böyle söylüyorlar, mezarda kim yatıyorsa onun için Kur’an okuyorlarmış!) ve Başbakan arabasına binerek gider, bir daha da görülmez. Bu son görüntüsüdür.

Resim gayet uygun! Artık, ameliyatın açıklanmasının bir zararı olmayacaktır. Kurgu tamam, resim tamam, haber tamam. Cuma Namazı ön plana çıkartılacaktır. Her hafta yapıldığı gibi, nekahet dönemi boyunca, ‘Müslüman Başbakan’ vurgusu kaybolan ‘OY’ları geri getirmeye yetecektir!

Açıklama yapılır. “Sayın Başbakan’ımızın, sindirim sistemindeki bir sorun laporoskopik operasyonla alınmıştır, sağlığında hiç bir sorun yoktur.” Burada bir hata yapılır. Ameliyatı yapan doktor da açıklanır. Prof. Dursun Buğra, özel uzmanlık alanı “kolon kanserine laparoskopik ameliyat!”. Bu bilgi öğrenilince meraklı kalemler, araştırmacı gözler tahminlerini hemen yaparlar.

Merkez bu arada her saat başı verilen haberleri dikkatlice izler ve belirlediği resimler, filimler ve metinlerle istedikleri biçimde millet haberdar edilir. En son görüldüğü Cuma günü, Cuma Namazı’ndan çıkışı, mezarlık ziyareti, ziyarette Kur’an okunduğu inceden inceden zihinlere nakşedilir. Herkes memnundur.

On gün boyunca kimseyle görüşmeyen Başkan, büyük bir ülkenin ikinci adamı ziyaret etmeseydi, resmini de kimse göremeyecekti. İki resim düştü piyasaya. Düştü ama, büyük ülkenin ikinci adamı yaptığı açıklama ile, Boşnak Hoca’nın tanımladığı anlamda “Bi’densizlik” etti. İlletin “erken teşhis” edildiğini, operasyonunda başarılı olduğunu açıkladı ikinci adam! Nerden bilebilirdi ki yabacı, “erken teşhis” tanımını Türkler sadece ‘kanser’ (ve/ya ağır) vakalarında kullandıklarını. Dolayısıyla tahmincilerin tam isabet kaydettikleri bir daha anlaşılmış oldu.

İstirahat ettiği evinin önünde kilometre uzunluğunda kuyruk oluşturuldu, oraya konan bir masa üzerindeki deftere, geçmiş olsun dileklerini yazanlar. bir ihtiyar nine bulundu tekerlekli iskemleye oturmuş, “Allah ondan razı olsun, geçmiş olsun, beni hacı’ya gönderdi” dedirttiler, bir çocuk bulup getirmişler, ağlıyordu hıçkırıklarla, “ben onu çok seviyorum” dedirttiler. Meğer televizyonda görmüş ve çok sevmiş. Doğrusu bu çalışmalarda fevkalade başarılıydı merkez.

Merkez, işi yaygaraya vermek bakımından, anlamsız konuları gündeme taşımaya çalıştıysa da pek başarılı olduğu söylenemez. Bu çabalarla kaybedilen oyları bırakın geri getirmek, giden oylara bile mani olunamadı.

Yalnız, ameliyat olan bir Başbakan’dan ziyade namaz kılan bir Başbakan vurgusu kaldı akıllarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...