12 Eylül 2011 Pazartesi

Libya’da Ne Oldu?


“Bugün olup biten şeyleri, bugünkü aktörlerin bugün yapmakta olduklarıyla anlamak imkânsız. Tarih mühim bir şey. Hasat yorgunluğu bugüne ait ama bugünkü tarlalarda biçilenler, toprağa bir vakitler –şöyle veya böyle- düşmüş olanlardan başkası değil. Toprağa düşmüş olanlarda, genellikle zannedilenin aksine, planlanıp da ekilmiş filan değildi.” Cemalettin Taşçı 6 Eylül 2011 tarihli Akşam Gazetesindeki köşesinde bu tespiti yapıyor. Arap Ülkelerindeki (kendisi Arap Baharı diyor ben bu tanıma katılmıyorum) yönetimlerin devrildiği olaylara getirir yazısını. “Bir dünya savaşının ortasındayız diyen Deniz Ülke Arıboğan’a Hak verir. ‘Postmodern ekonomik krizin çözümü elzem olan postmodern dünya savaşı da böyle oluyor besbelli’ tanımlamasıyla adeta her kriz döneminden sonra girilen savaş yıllarına atıfta bulunuyor. Hem krizin hem de savaşın postmodern oldukları hakkında fikir ediniyoruz.

Rastgele sepelenen tohumlardan bahsetti ya Hoca, aynı gazetenin iki yazarı  bu rastgele! Tohumlamanın üzerinde dururlar. Libya’lı Abdülhakim Bilhac’ın.

Hüsnü Mahalli yazısında özetle; ”Abdülhalim Bilhac, komünist Sovyetlerin işgali altında bulunan Afanistan’a 1988 yılında savaşmaya gider. (ABD’nin Sovyetler’e karşı savaşması için örgütlediği Bin Laded’in Taliban örgütü M.E.) Kaide’ye katılarak 5 yıl kalır. 1993 yılında Libya’ya döner ve CIA ile İngiliz istihbarat Örgütü MI6’dan aldığı yardım ve destekle yandaşlarını örgütlemeye başlar. Örgütün adı İslamcı Silahlı Mücadele Cemaati’dir. Kısa sürede Bingazi bölgesinde güçlenir. 1995 de Kaddafi örgüte darbe indirir. Bilhac ve adamları kaçar. Londra ve Paris’te karargâh kurarlar. Bilhac içinde Türkiye’de bulunan pek çok ülkede gezdikten sonra sonunda Malezya’ya yerleşir. Kaddafi’ye karşı mücadelesine oradan devam eder. Tabii ki, CIA ve MI6’nın bilgisi ve desteği ile.

2003 yılında Irka işgali üzerine, Kaddafi ABD ve Batı ile ilişkilerini düzeltme yoluna gider. Tüm sorunlar kısa sürede çözülür. Kaddafi maddi ve manevi destek verdiği IRA, ETA, Kızıl Tugaylar ve benzeri tüm örgütlerle ilgili her şeyi Batılı’lara açıklar. Ülkesinde reform sözü verir. Bunun üzerine CIA ve MI6 Libya muhaliflerini tek tek yakalayarak Kaddafi’ye teslim eder. 2004 yılı sonunda Malezya’da yakalanan! Bilhac CIA tarafından işkence gördükten sonra Libya’ya teslim edilir. Zindana atılır ve işkence devam eder. Libya 2010 yılında Batılıların da desteği ile reform adımları atar ve samimiyetini göstermek üzere muhalifleri serbest bırakır. Bilhac’ta serbest bırakılanlar içindedir. Serbest kalır kalmaz hemen CIA ile ilişkiye geçer ve yeniden yardım ve destek sağlar.

Libya’da ayaklanma başladığında Bilhac önemli görevler üstlenir. Başkent Trablus’taki askeri direnişi örgütleyerek Kaddafi’nin karargahı El-Aziziye’ye giren ilk kişiydi. Bilhac şimdi binlerce silahlı yandaşı ile birlikte kendisini serbest bırakan Seyfelislam ve babası Muammer Kaddafi’nin peşinde hemde CIA ve MI6 ajanlarının yardımı ile.” Uzun bir özetleme oldu ama gerekliydi.

Nihal Kemâloğlu benzer konuda şunları söylüyor aynı gün;

“Libya’daki ‘halk’ zaferinin ‘devrimci kadroları’ CIA, MI6, El Kaide, İngiliz SAS, Fransız özel Kuvvetlerinin devşirdiği ortaya çıkarken yeni rejimin Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı ‘NATO’nun ülkede kalmasını istedi’. Ayrıca Katar, Brleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’e de Libya’da sivil hastane vuran ‘NATO gücüne olan takdir’ kadar minnet iletildi.

Zaten Afganistan’da Taliban kamplarında eğitilmiş El Kaide bağlantılı “uluslar arası terörist” ilan edilen Abdülhakim Belhac, NATO desteğiyle Trablus’a “devrim komutanı” diye giriyorsa yeni dünyanın “devrim modeli de” ortadaydı…

Kesin olan ise, Libya’da “devrilen” ve “değişen” her ne ise küresel sermayeye “yüklü kaynak aktarımı” için yapıldığıydı…

İşte böyle.

Bizim özellikle yandaş ismiyle anılan basın tarafından DEVRİM kelimesi ile tanımlanan Libya ve diğer Arap Ülkeleri olayları gerçekte bir devrim midir, gerçekte bir bağımsızlık hareketi midir, özgürleşme ayaklanması mıdır? Yukarıdaki hikâyenin neresinde bağımsızlık, özgürlük mücadelesini görebiliyorsunuz. Yok, göremezsiniz. Bağımsızlık ve özgürleşme mücadelesi görmek ve öğrenmek isteyenlere, Türk Kurtuluş Destanı gerekli ve yeterli bilgiyi verir.

Bu sözlerin üzerine fazla bir şey söylemeye gerek yok. Her şey söylenmiş. Küresel güçler nasıl da işlerine yarayan kişiyi yarayacağı şekilde yetiştiriyorlar, sırasında nasıl da kullanıyorlar, sırasında da nasıl satıyorlar, yalnızlaştırıyorlar.. her şey görülüyor. Bize düşen; Ülkemizde cirit atan bütün ajanları sınır dışı etmek, yurtdışı devlet, dernek ve vakıflardan para yardımı alan dernek ve vakıfların önünü kesmek, yabancı ajanlarla ilişkisi olan yerli işbirlikçilerin yargılanmalarını sağlamak, yabancı kaynak kullanan vakıf ve dernekleri kapatmak ve malvarlığına el koymak…

Yol yakınken gerekli dersleri çıkarmak, kısaca aklımızı başımıza almak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...