30 Ekim 2010 Cumartesi

Bu bir eleştiri değildir

İki profesör, iki cümle, iki hareket ve bir yorum.

Önemli bir siyasi aktörün özel doktorluğundan, büyük bir üniversitenin rektörlüğüne terfi eden kıymetli bir bilim adamı, twitter denilen, başka bir söyleyişle sosyal medya namıyla ünlenen sanal alemde; “Problemleri çözmek için zihin açıklığı yetmiyor, gönülleri açmak lazım, bazı gönülleri de ashmak lazım” gibi bir ileti yazmıştı. Tabii profesörlük ünvanı kolaylıkla alınmıyor. Vardır bir hikmeti diyerek şöylece cevapladık. “Hoca sizsiniz, ben hazırım. Açın gönlümü”. Başka nasıl cevap verilebilir? Doğrusu cevap olsun diye değil, samimi bir istekte bulunmuştum. Fakirin bu talebine herhangi bir karşılık gelmedi. Hoca o kadar meşgul ki, belki de görmemiştir. Görmemiştir deyip geçemeyiz. Madem, “gönüllerin açılması” ile ilgili bir mesajı gönderiyor, o halde bu yöndeki talepleri de cevaplandırmalı, muhatabı, muhataplığından dolayı hoş görmeliydi.

Tamam, twitter aleminde  anlamsız, anlamının bilinmediği, lüzumsuz bazı mesajlar yok değil di. Fakat konu edinilen zatı muhterem, ilmine irfanına güvendiğimiz ki, bu nedenle mesajlarını takibe aldığımız, önemli bir bilim adamı olması hasebiyle görmezden gelmemeliydi, çünkü biz gönderdiği mesajı “gönüller açılır” şeklinde okumuştuk.  Eğer böyle değilse, hocanın yazdığı mesajın anlamını bilmediği sonucu çıkar ki, hiçte böyle düşünmüyoruz. Yoksa bilmiyor mu?

 Talebimizi görmezden gelmekle, fakiri güçsüz, zayıf ve küçük gördüğü bu nedenle cevap vermeye layık görmediği şeklinde yorumlayabilir miyiz? kendisini de büyük ve erişilmez görüyor olabilir mi? olsun, biz zaten hocayı büyük, güçlü ve erişilmez gördüğümüzden mesajlarını takibe almıştık. Bu demek olur ki, kendimizi de zayıf ve küçük görüyorduk.

Gönül; “Hak'kın konağı”. Çocukların oyunundaki beş taş değildir. Hem ne demişler “kaldıramayacağın yükün altına girme”.

Efendim, ikinci vakamız yine aynı ortamda gerçekleşti. Tesadüf bu ya, o da profesör. Kısa yollu bir tartışma içerisinde, “kadınların itaatkâr” olmasıyla ilgili bir Kur’an ayeti yazdı mesaj olarak. Bu konuya yirmi kadar eleştirel mesajlar yazıldı. Hoca kimisine cevap verdi, kimisini es geçti. Bendeniz de; “Anladım. Gazete manşetlerini anlayamayan beyinler, Kur’an Ayetlerini şıp diye anlayabiliyorlar. Yuh olsun bana”. Şeklinde bir cevap gönderdim. Birkaç dakika sonra sevgili profesörümüz fakiri takip edilecekler listesine kaydetti. Gönderilen mesajı okudu, değerlendirdi ve “bir şey” yaptı. Eksik olmasınlar, bizi mutlu bahtiyar ettiler.

Görmezden gelmediler, ezmediler, kendilerinin daha büyük olduğu zehabına kapılmadılar, “sen kimsin ki?” demediler, ezmeye-horlamaya kalkmadılar, mütevazi bir insan haliyle, fakire değer verdiler.

Yolunuz açık, gönlünüz ferah, ufkunuz geniş, Güzeller yoldaşınız olsun aziz hocam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...