27 Haziran 2010 Pazar

“Hak Din”ler !..

Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN 17.06.2010 tarihinde Yenişafak Gazetesinde yayınlanan yazısına “Hiçbir Hak dine” cümlesi ile başlıyordu.

Kendilerine 22.06.2010 tarihinde bir e-posta gönderdim; “Sayın hocam,

Yenişafak gazetesinde yayınlanan, 17.06.2010 tarihli makalenize "Hiçbir hak dine" cümlesi ile başlıyorsunuz.Yazınızın diğer cümlelerine veya konusuna diyeceğim bir şey yok.

Hiçbir hak dine, demek ki pek çok hak din var?

Lütfen, uygun bir zamanınızda, müsait olduğunuz bir durumda bize bu hak dinleri anlatırsanız, yazarsanız çok memnun olacağız

Bu konudaki cehaletimizi bağışlayınız lütfen.”

Eksik olmasınlar, lütfedip aynı gün cevap verdiler; “Bütün hak dinlere göre demektir ve Allah'ın vahyine dayanan bütün dinler haktır, bugün yeryüzünde bir tanesi kalmıştır, o da İslam'dır. Yazıdan maksat "Baştan beri gelip geçmiş bütün hak..." demektir.”

Kısa bir e-posta ile ancak bu kadar yazılabilirdi, fakat biz verilen cevaptan beklide tatmin olamadık. Fıkıh konusunda, kabul edilen en iyi profesörün yazısı üzerine laf etmek kolay değildir. Elbette hatalı cümlemiz, yanlış yorumumuz olacaktır, ümid ederiz ki, hocamız hoşgürüsü ile yumuşaklığı ile anlayışı ile yanlışlarımızı düzeltecek, fakiri bağışlayacaktır.

Hoca, “bütün hak dinler” diyerek, Hak Dinin birden fazla olduğunu bildirmektedir, hatta bu fikrini pekiştirmek üzere ikinci cümlesinde de “Allah’ın vahyine dayanan bütün dinler” yazarak, fikrini kabul ettirmeye çalışmıştır. Bu cümlelerden, dünyaya gönderilen her peygamberin “bir din” getirdiğini düşündüğünü söyleyebiliriz hocanın. Yani dünyaya pek çok -din- gönderilmiştir demeye getiriyor. Cevabi yazısının devamında hoca, “bu gün yeryüzünde bir tanesi kalmıştır”, “ o da İslam’dır” diyerek, hem önceki cümlelerini güçlendirmek yoluna gitmiş ve fakat hemde, o dinlerden sadece bir tanesinin kaldığını onun da isminin –İslam- olduğunu söylemek zorunda kalmıştır adeta. “Baştan beri gelip geçmiş bütün hak…” diyerek de yine, -dinler- demeye getirmiştir.

Bildiğimiz kadarıyla 224000 peygamber gelmiştir dünyaya. Bir sonraki gelen öncekilerin getirdiği, Hak bilgilere, yeni bir bilgi, yeni bir açıklama… getirmişlerdir. Kimi bir kelime, kimi bir satır, bir sayfa veya bir kitap getirerek, Allah’ın Vahyini insanlığa tebliğ etmişlerdir. Böylece sona gelindiğinde ki, Hz.Muhammed (SAV) Kur’anı Kerimi insanlığa hediye etmiştir. Allah Vahyi Kur’anı Kerim. Dinin ismi İslamiyet, Hz.Muhammed (SAV) ile bildirilmiştir. Daha önceki peygamberlerin hiç birisi dine isim vermemiş, bildirilmemiştir. “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” kelamı, tamamlamak, bitirilmek, bina etmek anlamlarını içermektedir. Nitekim.

“Şüphesiz Allah katında din İslam’dır” (Âl-i İmrân/19)

Eğer “bütün dinler” tabirini kullanıyorsak, o zaman bu dinlerin bir de adı olmalı, din isimlerini de söylemeliyiz, İslam, başlangıçtan beri gelen peygamberlerin getirdiği dinin tamamlanmış hali, mükemmel hali. Başka bir isim, başka bir tanımlama yapamayız. Kendilerine bir din tutup, kendi kendilerine dinleri için bir isim verenler, konumuz dışında olduğundan, yani Vahiy yoluyla bildirilen -din- haricindeki, din olarak anlatılan ve insanlar tarafından uydurulmuş bir takım kurallara da din diyemeyiz. O halde, “hiçbir Hak dine”, “bütün dinler” ve özellikle son günlerde çok sık kullanılan haliyle “üç semavi dinin” gibi söyleyişler hatalı olmalıdır. Zaten, Prof. Hayrettin Karaman Hoca da, “bu gün yer yüzünde bir tanesi kalmıştır, o da islam’dır” diyerek, kendisini düzeltmiştir.

Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın getirdiği kitaplarda da, dine her hangi bir isim verilmemiştir, o sebeple biz ve diğerleri onlara -Musevi-, -isevi- deriz. Fakat biz Müslümanız, Allah’ın, Kur’anı Kerimde bildirdiği ve peygamberi tarafından tebliğ edildiği vechesiyle Müslümanız. O sebeple, bize -Muhammedi- değil, İslâm, Müslüman denir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...