Aklına yerleştirdikleri
anlamsız politikaları inadına uyguladın ve uygulamaya devam ediyorsun, ne
olursa olsun uygulamaya devam edeceğini de sık tekrarlıyorsun. Doğrusu
başarısız olduğunu söylemek de zor.
Askerin başına çuval
geçirildiğinde söylediğin ‘-müzik
notası mı’ sözün kulaklarımızda tazecik duruyor. Habur
rezaleti yaşanıyorken, yapılanların ‘-çözüm sürecini baltaladığı ve çözüme ihanet’ olduğunu
söylediğinde de benzer bir ruh hali içindeydin. Atlayarak söyleyeyim.
Bayrağımıza tecavüz edildiğinde, suçu komutanların üzerine atman ve yapanın ‘-bir çocuk ve provokatör’
olduğunu söyleyişini hiç unutmayacağız, böylece tecavüzü küçümseyip, neredeyse
mütecavizi aklamanın bir başka çeşidiydi çünkü. Ne tür bir hareket gelirse
uygulamalarınıza karşı, bunun kendinize bir darbe olduğunu pişkinlikle
söylemeniz ise, gülünç ötesi. Daha hükümetinizin kurulmasının üzerinden bir ay
geçmişken, darbe ile sizi düşürebilecek bir ihtilal provası ve planlamalarının
yapıldığını 8 yıl boyunca iddia etmeniz ise saçmalamanın zirvesiydi.
Bir milleti sömürge haline
getirmenin ve vatanlarını yağma etmenin tek yolu vardır. Ordusunu işlemez,
çalışamaz, düşünemez, politika üretemez, savaşamaz hale getirmek.
12 yıl boyunca yaptıkların
bu işe yaradı. Ordu milletin, kutsal saydığı tüm değerlere acımasızca
saldırdın. Devletin kurucusunu düşman, milletin baş tacı ettiklerini değersiz
belledin. İlk saldırı silahını orduyu ayakta tutan kurmay heyete çevirdin.
Ortaklarınla beraber, anlamını bile bilmediğin; ‘demokrasi’, ‘barış’,
‘kardeşlik’, ‘insan hakları’.. gibi kimsenin itiraz edemeyeceği kavramların
ardına saklanarak, doğrusu başarılı gibi oldun. Stratejik ortağınla yaptığın,
istihbarat anlaşmalarıyla, ordunun en mahrem yerlerine kadar girebildin.
Verilen yanlış istihbaratı okuyamadın ve onlar nasıl istedilerse, eyleme
geçtin. Elinden geleni ardına komadın. Gün bugündür mantığıyla fırsatları
değerlendirdin.
Amerika Askeri Irak’ı işgal
ettiğinde, kısık sesleriyle, Kerkük, Musul, Türkmenler diyenleri aşağıladın.
Yüz yıldır Türk Düşmanlığı yapan ve Türkiye üzerinde emelleri olan Barzani ile
stratejik ortaklık kurdun, kardeşliğini ilan ettin. Eli kanlı Peşmerge’nin,
Türkmen katliamlarını görmezden geldin. Kerkük’te, Telafer’de, Musul’da,
Tuzhurmatı’da patlayan bombalar Türkmen canlarına mal olurken, koltuğunun
derdine düştün.
Etrafına topladığın ve
danışman sıfatı ile devlet hazinesinden maaşlarını ödediğin kişilerin yalan
yanlış raporları, derinliksiz planları ile hareket ederek, koca bir milletin
geleceğin ipotek altına aldın. Borçlandın. Borçlandıkça göze hoş gelen güya
yatırımlar yaptın. İnsanları göz boyama taktiği ile ev sahibi yapmaya
özendirdin, onları susturdun. Oysa idarecinin haram kazançlarının ancak ev,
yol, baraj yatırımlarından geçtiğini kimseye hissettirmedin. Çevrene topladığın
onlarca kendini bilmez, gözleri doymaz firmaya ülke ekonomisini adeta peşkeş
çektin. Ekonomiyi borç ve borçlanma ve borçlandırma temeline oturttun.
Düşüncesizce harcama alışkanlığı kazandırdın, böylece millet zayıfladı.
Zayıflayan millet itiraz edecek gücü kendinde bulamadı. Sesini yükseltenleri,
su, biber gazı, jop gibi polis silahlarıyla acımasızca dağıttın. Düşünerek bir
şeyler üretmeye çalışan üç-beş sayıdaki tarafsız yiğitleri işinden edip,
zindanlara tıktın.
Hep sustuk. Sabırla
bekledik.
İnadım inat dedin. Çözüm
dedin. Çözülmenin eşiğine geldik.
Daha dün Ertuğrul Özkök; “Tek Bayrak diyorsun, tek bayrak olması
için tek millet olması gerekir… Türkiye artık bir millet değil… 2002’de tek
millet devraldın, Çankaya’ya çıkarken üç millet bırakıyorsun, üç dört millet”
diyordu. Nasıl parçaladın, nasıl birbirinden ayırdın. 30 yıldır başaramadıkları
işi sen 3-5 yılda nasıl da başardın?
Milletimiz dindardır.
Onların maneviyatlarına hitap ederek, iki de bir dini kelime ve kavramları
telaffuz ederek, ayetler, hadisler okuyarak onların beyinlerine nüfuz ettin.
Onları düşünemez hale getirdin. Onları ne söylersen söyle inandırmak noktasına
getirdin. Doğrusu başarılısın.
****
Artık sona gelindi. Tünelin
ucu göründü.
Lakin işler ve halimiz
arapsaçına döndü. Haydi bakalım, çık işinden nasıl çıkarsan.
Musul diyecektim, Kerkük
diyecektim, bayrak diyecektim.
Gerek kalmadı. Sözün tamamı
aptala söylenirmiş. Anlayan anladı.
Tamam, başardın Sayın Eş
Başkan, başardın BOP Eş Başkanı, itiraf ediyorum.
Önümüzde milyon parçaya
bölünmüş bir Ortadoğu; Çarpışmayan aşiret, silah sesinin duyulmadığı mahalle,
bombaların patlamadığı gün, yüzlerce canın ölmediği bir an kalmadı Ortadoğu’da.
Başardın Ey Eş Başkan,
başardın.
Artık senin yerin,
seni pohpohlayanların yanıdır. Çünkü Türk Topraklarında yatacak bir yerin yok artık.
Sana Eş Başkanlık payesini verenler düşünsün…
Mustafa Kalaycı :
YanıtlaSilAnkara
Şimdilik maalesef başardı; ama, her şey bitmedi...