-Beyefendi,
-‘Sizin bir siyasi görüşü
savunuyor olmanız, sohbetimizin bölünmesine asla sebep olamaz’.
-İyi-kötü, olur-olmaz,
eksik-fazla… Bizim de bir görüşümüz var.
-Eğer bunları
dinlemezseniz,
Konuşmaya, dertleşmeye,
fikirleşmeye yer kalmayacak!.
-Ama efendim, ben şöyle
söylemiştim;
-Efendim, söylediklerinizi
dinlemekle müftehirim ve istifade ettim, bir itiraz diyemeyeceğim amma, şunu
söylemeliyim; bizim söylediklerimizi asla dinlemiyorsunuz. Bu itibarla,
anlaşıyoruz dediklerimiz ancak, bizim kabul ettiklerimizden ibaret oluyor.
Yani, anlattıklarımızı dinlemezseniz, ne diye anlaşıyoruz diyorsunuz?
-Efendim. Efendim.. ne
demek,, ne demek, can kulağıyla dinliyor ve sizden istifade ediyoruz. Ve bu
güne kadar sizinle nasıl tanışmadığımıza, nasıl konuşmadığımıza bir anlam
veremiyorum. Demek bu dünyada sizin gibi insanlar da varmış. Biz ne büyük
fırsatlar kaçırmışız şimdi anlıyorum.
Takiye böylece devam eder
gider.
Ve hayatımızda bu kirli
senaryodan başka bir gördüğümüz de yoktur.
Esas olan hizmettir.
Hizmet, karşıya yapılan iyi, hoş, güzel işlerdir. Yardımdır. Ve bunların tümüne
birden ibadet denir.
Şimdi biliyorum bu sözlere
karşı itirazlar yükselecek. Kabul etmek zordur lakin hakikatin de bir anlatımı
olmalıdır. Sonuç; ister kabul et ister ret, gerçekler kendini anlatmaktan
imtina etmez.
Oku, üzerinde düşün, bir
karara var. Sonuçta itiraz hakkın vardır. Ama üzerinde düşünmeden ilk aklına
gelen fikirle itiraz edersen ilerleyemezsin. Hedefe varmak için, yol almak
lazımdır. Yol bitmez deme. Evet, yol bitmez ama işaretlediğin hedef sınırlıdır.
Hiç olmazsa o sınıra kadar gitmelisin.
Anlatılanı dinlemeden ve
üzerinde çalışmadan cevap verme. Her sözü çıktığı ağızdan değil, sahibinden
bil. Her sözün bir öğüt olduğunu anlaman için daha nasıl söylenmeli?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder