8 Aralık 2014 Pazartesi

Bir İnsanın Yetişmesi, Bir Âlemin Kurulmasıdır…


Kelimeler ne zaman kifayetsizdir?

Aynı ilim çevresine dâhil olmayan iki kişinin sohbeti anında. Biri, diğerinin söylediğinin ne anlama geldiğini bilmiyor, diğeri de onun.

İlim çevresi tanımını biraz geniş düşünmeli. Eğitim, öğretim, ilim yuvaları anlaşılabileceği gibi, kültür evi olarak da anlanabilir. Her yetişenin ortamı, kültür çevresi farklılıklar arz eder. Bazı kavramlar bazı bölgelerde farklı anlamlarda kullanılabilir.

‘Bölgeler’ kavramının içine, farklı ideolojik gruplar, farklı cemaatler ve farklı siyasal kültürleri de katıyorum.

İnanamıyorum, aynı mahallede büyümüş, aynı mekteplerde okumuş insanlar nasıl olur da, aynı ‘kelime’ye farklı anlamlar yüklerler? Hatta aynı ailede büyüyen, gelişen iki kardeşin aynı kelimeye farklı anlamlar yüklediği durumlarla da karşılaşılmıştır.

Şöyle bir örnek üzerinde düşünelim: bir konferansta konuşmacının iki kardeş tarafından can kulağı ile dinlendiğini ve hatta hararetle her ikisinin de not aldığını. Öyle bir an olur ki, kardeşlerden birisi, mesela öksürür, mesela kulağını kaşır, mesela bir tanıdığını gördüğünü sanır, an içinde kafasını diğer yana çevirir.. gibi. Bu anlarda, konuşmacıdan çıkan kelimeler kulaklara aynı anlamda girdiği halde, beyinlerde alınan mana farklılaşır. Zamana vurulsa ‘bir an’, saniyenin bilmem binde kaçı gibi bir zamana tekabül eder. Hiçbir önemi olmayan, göz ardı edilebilecek bir zaman dilimi gibi görünür. Oysa öyle bir tesir yapmış, öyle bir oluşum meydana getirmiştir ki, ilerleyen zaman içinde bile tesiri yaşanan, etkisi her an içinde görülebilecek ve hatta ilgililerin çocuklarında bile sirayeti gözlenebilecektir.

Bir nesneye bakan iki kişinin farklı resimler görmesine benzer anlatılan. Çünkü her ikisinin de durdukları yer başkadır, duruş noktalarına göre bakış açıları farklıdır, bu bakış açılarından gördükleri de farklı olacaktır. Farklılık, izahatta ortaya çıkar. Görünen aynı, nesne aynı, fakat gören farklıdır. Şu an için sorulabilecek soru şudur: gören gerçekten faklı mıdır?

‘Anlam’, nesneden fırlayan ışınların göze varış yoluna ve o yola rastlayan gözün görüş ve alış kabiliyetine nispetle, nesneden kopan ışının akış istikametine göre renklenir, şekillenir, anlam kazanır. Nesnel olaylara anlamı katan beyin, beyinin algılaması ve idrakidir. Işındaki sapmalar, yoldaki tümsekler, çukurlar, tarif edilemeyen engeller algılarda farklılaşmalar meydana getirir. Aslında, algılardaki farklılık mühim değildir, algıyı ortaya sürerken kullanılan kelime ve kavramlara yüklenilen manalarda farklılıklar ortaya çıkar ki, birken iki, iki iken üç, üç iken toplum; ve bir milleti düşünecek olursak, insanlar arasında anlaşamamazlık ve/veya uzlaşamamazlık büyük bir sosyal psikolojik problem olarak, toplum hayatını etkisi altına alır. Sıradan bir olayda kişinin, diğerini anlayamaması böylece, elektriksel bir çoğalmayla bir toplumu etkisi altına alır ve belki de çözülemez koca bir sorun yumağını ortaya koyar.

Bir küfe içindeki çürümeye yüz tutmuş bir salkım üzümün yapacağı iş budur.

Bir parça toprak üzerinde üretim yaparak katkı sunmak istiyorsanız, ilk yapacağınız o toprağı tohumlamaya hazır hale getirmektir. Aksi halde başarısızlık sizi derin zararlara gark edecektir. Belleyeceksiniz, gübreleyeceksiniz, sulayacaksınız, güneş ışığı almasını sağlayacaksınız uzun ama çok uzun bir yolunuz var. Tohumla toprağı buluşturmak da ancak bir ustanın işidir. Siz sadece ustaya yol vereceksiniz ya da, ustanın emirlerini itirazsız kabul edeceksiniz ki, verim ancak sonrasında ölçülebilir.

Toprakla tohumun buluşması da kâfi olmayabilir. İkisinin de arzu ettiği ilave hizmetler sizi bekliyordur. Yabanıl otları temizleyip, çapayı ihmal etmemek, vitaminini, suyunu zamanında vermek, ısısını ayarlamak öyle de kolay işlerden değildir. Ürünü vücuda getirmek için tüm hizmet bileşenlerinin bir arada olması mecburiyettir. Örneklendirmede bildirilen işleri çiftçilerimiz bilir, bizim anlatımımızda eksiklik de olabilir, bunun bir önemi yoktur.

Maksadımız, toprakla tohumun birleşerek, aynı amaca hizmetle bir ürün -anlam- meydana getirmesini anlatmaktır. Bu anlam ancak İnsan olabilir!..

Anlam birliği, ancak toprağın (burayı, millet, toplum olarak anlamalıyız)  işlenilmesi ve ihtiyacı olan gıdanın verilmesi ile mümkün olabilmektedir.

Toprağı millet, tohumu hakikat, fidanı gençlik olarak anladığımız vakit;

Problemi de çözmüş oluruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...