25 Mayıs 2012 Cuma

Gece Sohbetleri



Bulunduğum yer ile ufuk çizgisi arasında deniz var.

Güneş ufkun ötesinde battı batacak.

Bir ben deniz oluyorum, bir deniz içime doluyor, deniz ben oluyor. Ben ile deniz arasında batan güneş kavgası var. Güneş, bende mi batıyor, güneşi deniz mi yutuyor?

Hayali, bir vapur gürültüsü bozuyor. Ufukla arama bir vapur girip, kraliyetini ilan ediyor. Olsun bu geçici bir beylik ama dünyayı değiştirmeye yetiyor. Kısa da olsa beyliğine ram oluyoruz deniz üstünde mecburi rota sahibinin. Demek bey o değilmiş.

Dönüp, akşamı yaşamaya devam ediyorum.

***

“Her şey zıllı ile kaim…”

***
Kara bulutlar kapladı önce güneşin önünü. Işık, bulutlar ardında mahkûm şimdi.

Ya, kuvvetli bir rüzgâr bekler gönül, ya da bir anda boşaltmasını rahmetini bulutların.

Bu keyfi çok gördü bize…

Ahenk bozuldu.

***

Ahenk;

- “Ahenk diyordunuz azizim.”

Ah… Evet ahenk.

İtiraz etmemektir. Kabul etmektir. Aksi olunca, ne kadar varlık iddiasında bulunan varsa o kadar ses çıkar ki, ne ahenk kalır, ne de zevk.

Tıpkı vapurun, ufuk çizgisi ile aramıza girmesi gibi.

Her hangi bir kurumda ahenk, duymaktır aynı zamanda. Duyumsamadır. Ne zaman bir idarecinin var olduğu dank ederse zihinde, onun kurallarıyla hareket etmek mecburiyeti ne zaman senin kabulün olursa, ahenk işlemeye başlar.

Çoğu zaman bozar hayatın güzelliğini ahenk, saatin tik-takları gibi. Duymamak için pamuk tıkarsın kulaklara nafile, rüyalarında bile esir eyler seni. Sen o tik-taklara tabisindir, geceyi yırtıp beynine ulaşan tik-taklara. Tersine işler böyle durumlarda ahenk. Elinden bir şey gelmez. Zamanı durduramazsın. Artık sen zamanın esiri, zaman başında hükümdar.

Bir var ki, tik-tak sırrına ulaşınca, ne ses kalır seni rahatsız edici, ne de sen rahatsız olursun tik-taktan.

***
Güneş, kayboldu inadından.

Sahili büyülü yapıya dönüştüren şehrin ışıkları hayat vermeye başladı. Şimdi güzellikler, karanlığın yardımıyla, şehir lambalarının becerisiyle görünür halde. Karanlık güzelliğe yardımcı! Çirkinlikleri örterek.

Âlemin ahengi yeni formatıyla duruyor gözler önünde. Gören göz karanlığını yararak denizin, parçalayarak ufuk çizgisinin ötelerine geçermiş!

Burnunun önünü göremeyen ‘ben’ için dehşetli bir hayal. Ben bu hayalin hiçbir noktasında yokum. Gece hayalini bozan iki hain var şimdi, ufuk çizgisinin ötelerine düşen şimşekler, şehir ışıkları üstünde raks eden martılar.

Bütün amacım geceyi bitirmek…

Sabaha ulaşmak.

Gün (Hakk) ışığında, yeni bir dünya kurmak.

Hepsi bu…

1 yorum:

  1. Mehmet Ali Öztürk :

    Evet; "Hepsi bu..."

    Velâkin,

    çeribaşı sevdamıza musallat!

    Ola ki,

    elimiz hançere gide..

    ...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...