Hayatın bütün alanlarında
dikkat edilmesi gereken ilk husus ehliyettir, liyakattir. İş, ehil olanlara
teslim edilmelidir. İşbaşına getirileceklerin ehliyeti kadar, işbaşına
getireceklerin de ehliyetli olmaları bahis konusudur. Nasıl ki, fırınında ekmek
ustası çalıştıracak kişi, çalıştıracağı kişiyi o işi iyi bilenler tarafından
seçilmesini isterse, onlara danışırsa herhangi bir işin başına getirilecek
kişilerin de, ehil seçiciler tarafından yapılması zarurettir. Aksi halde, işi
bilmeyenler, işle ilgisizler, havailer, daima şahsi menfaatlerini göz önünde
tutanlar, har vurup harman savuranların işbaşı yapması kaçınılmaz olur. Bu
durum ise, bir milletin felaketinin başlangıcı olur.
Öyleyse, seçicilerin
liyakat sahibi olmaları ilk şartlardandır.
“İyi ama demokrasi”.. Aması maması yok. Durum
budur. Demokrasi lakırdılarıyla geçirilecek zamanımız yoktur. İş, demokrasiyi
uygulamaksa, seçimi de demokrat ve demokrasiyi içselleştirmişler yapacaktır o
kadar. Adalet duygusuna sahip olmayanlardan, adil davranışlar beklemek
beyhudedir.
“Muhakkak Allâh emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında
âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder.” (Nisâ’
Suresi/58)
Görüş, duyuş, düşünüş ve
kavrayışın mükemmelliği ancak bilebildiğin kadarına eştir. Ufuk çizgisi ne
kadar uzaktaysa, kavrayışın da o nispette uzaklara ulaşabilir. Ve ufuklar,
kişinin kendini bilmesine paralel olarak genişler, yücelir. İşte o zaman
attığını vuran usta avcıdır, kararları isabetli, işleri dirayetli, sonuçları
hayırlıdır. Tersi, ehil olanın karşılığı olan cehil halidir. Adımları
yanlıştır, hedefleri boştur, yemeleri hoştur, vermeleri yoktur, hep bana, hep
bana halinin hamallarıdır. Kararları kötüdür, gidişatı fecaattir, sonuçları
şerlidir.
‘Cumhuriyet’ sistemi şimdiye kadar bulunmuş en iyi
yönetim şeklidir. Atatürk, “cumhuriyet
fazilettir” özdeyişi ile hakikati vurgulamıştır. ‘Sürü’
olmaktan kurtulan insanların, şuurlu varlıklar olarak, hür iradeleri ve vicdani
kanaatlerinin öz hâkimiyetiyle işbaşına getirdikleri vekilleri tarafından
işlerin yürütülmesi sistemidir. Düğüm de buradadır. Ehil olanın seçimi, ancak
ehil ellerle yapılabilecektir. ‘Demokrasi’,
yönetime
getirilecekleri, halkın tamamının
katıldığı oylamalarla seçilmesi sistemidir. Seçimler sırasında bir kısıtlama
getirmek, bugüne kadar düşünülmemiş (düşünülse de başarılamamış) bir
sistemdir. Belli bir eğitim, belli bir hayat tecrübesi, belli bir mesela vergi
verme, üretime katılma, tüketimden kısma, tasarrufa meyletme gibi kıstaslar
belirlenerek, seçimlere katılacakların tespiti mümkün görülmektedir. İyi olanı,
kötü kalpliye gösteremezsiniz. Onun hülyası olanlar, düşük seviyededir. Ulvi
hedefler ancak, ahlakı tam, dürüstlüğü tescilli, iradesi sağlam beyinler
tarafından takip edilebilir. Gayrısı heva ve hevesleri peşinde koşan
eksiklilerdir. Bu sebeple, toplumun tamamının seçimlere katılması gibi bir
lüksü vatandaşların tamamına yaşattırılması demokrasi değil, ancak demokrasiyi
bozucu etkiler yapar. Ayrıca, anlayamadığı halde oy vererek desteğini ortaya koyan
ve sonradan oy verdiklerinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklar, anlamadan oy
vereni huzursuz edecektir, ıstırap duyacaktır, pişman olacaktır. Nitekim
Peygamber’imiz (SAV) “ehil
olmayana hikmeti söylemeyin, ona zulmetmiş olursunuz” buyurmuşlardır.
Ehil olmayandan istenecek iş, sonu karanlık ve kolaylıkla düzeltilemeyecek
yaralara sebep olabilecektir.
Nasıl yapılacak?
İki yoldan bahsedilebilir.
Birincisi, seçmenin ehil hale getirilmesi. İkincisi, ehil olduğu kabul
edilebilecek kişilerin seçmen olarak belirlenmesi.
Birinci yol çok uzun ve çok
pahalı bir yoldur ve hatta ulaşılması imkânsıza yakındır. İkinci yol ile işe
başlamak en doğrusudur.
Biliyorum, bize
antidemokratik, faşistlik suçlamaları yapılacak. Bildiğimiz için de o kadar
rahatlıkla fikrimizi açıklıyoruz. Eğer bir yanlışlık işleniyorsa ülkede ve bu
yanlışlık ısrarla devam ettiriliyorsa, bilinsin ki, bu durum ehil olmayan
seçicilerin iş başına getirdikleri sebebiyle olmaktadır.
Bir yöntem bulunur ve
öncelik, seçicilerin seçimine verilir. Ve onların seçeceklerinin yönetiminde
yeni, yepyeni bir hayata merhaba diyebiliriz.
Sonumuz hayır olsun…
Fatih Serdar Akıncı :
YanıtlaSilBazı alanlarda yaş sınırı yerine "zeka seviyesi sınırı" ölçüt alınmalı
Halil Kaya:
YanıtlaSilMuhterem dostum,tam da benim söylemek istediğim,ama söyleyemediğimi dillendirmissiniz.Bir zaman,bir manken kızın oy'unu onemseyen bir sözü linç vesilesi olmuştu.Araştırdım,kızın öğrenim düzeyi hiç de fena degil.Ana o seçmen dalkavukluğu yok mü?Ülkenin yaşadığı en büyük açmaz.Kurnaz politikacı o dalkavukluğu olabildiğince sergiler,ülke umurunda olmaz.Seçmen nasıl herşeyin iyisini bilebilir?Bu seçmen sandıkta kirlilik ibra ediyor,ülkeye rejim devşirmeye teşebbüs ediyor,toprak bütünlüğünü etkileyecek sonuçlara karar verebiliyor.Peki bunların ne anlama geldiğini bilecek kadar irfana,analiz yeteneğine sahip mi?Bunların seçtiği,kabul ettiği yasa'yı yorumlama yeteneğinden dahi mahrum ise,seçenin niteliğini sorgulama vakti gelmedi mi artık?
Baştan sona haklısınız. Yorumcular da haklı da bu "dalkavuk seçmen" herkesin işine geliyor. Dükkanındaki motor yağının satılması için Tayyibe oy verilmesini savunan -ki seçimde oylanan Davutoğlu idi- seçmen profili yine seçici olarak seçileceğine göre sizin son cümleniz duamız olacak.. Sonumuz hayır olsun…
YanıtlaSil