29 Ağustos 2015 Cumartesi

İstikrar Vurgusu Ne Anlama Gelir?


Doğrudan Türk düşmanlığını, Cumhuriyet karşıtlığını söyleyemeyenler ne yaparsa, onlar da onu yapıyorlar. Çok rahatlar, ‘yedikleri hurmalar’ doğrudan yağ olup oturduğundan vücutları gün-be gün şişmekte, neredeyse, kendi ağırlıkları altında ezilecek duruma yükselmekteler.

Onların hakkıdır. Düşmanı oldukları yapılara karşı saldırmak, ideolojilerinin gereğidir. Gericilik, yobazlık, sahtekarlık, nizam tanımazlık, kanun bilmezlik, kısaca cehaletin yaptırdığı, yanlış iş ve işlemler sebebiyle, iş bilmezler köşeleri tuttular, dolayısıyla çıkan her işte bir eksiklik, yanlışlık görmek mümkün oluyor. Nitekim karşılaştıkları yanlışlıkları, ‘bürokrasideki aymazlıklara’ bağlayacak kadar da şuurlarını yitirmiş resmi vermekteler. Görevini yapmayan bürokrasi hakkında yapılacaklar bellidir. Öyleyse ne duruyorsunuz demezler mi? Sonra, bürokrat emri kimden alıyor? Üst makam Bakanlar değil mi? Askerin kışlaya, polisin karakola tıkılmasını fırsat belleyen terör örgütünün yıllar önce toprağa, yola gömdüğü, tuzakladığı bombalar patladıkça görevini yapmayan bürokrasi hatırlandı. Sen ehliyetsiz zavallıları işbaşına getirirsen veya görevini yapmak isteyen bürokrata mani olursan olacağı buydu.

Aslında bugün bürokrasiyi suçlayanlar daha önce de, paralel yapılanma üzerine çullanırken de, kandırıldık demekle, açıklarını izah ediyorlardı. Bunun bile farkında değiller, cehalet işte…

Şimdilerde, kaos ve krizlerle korkutuyorlar insanımızı. Halbuki gerçek kaos kendilerinin idare kademelerinde bulunmasıdır. Kaos ve kriz ihtimali ne kadar varsa, kendilerine bağlı, kendilerinden doğan verilerin baskısıdır. Bunu nasıl anlatacaksınız? Onları tek başlarına iktidar yapan halk, hepi-topu %9’luk bir oy azalaşılıyla yine birinci parti yaptı, lakin bunu bile kabullenemediler, neden? Bu sorunun cevabı açık. Soruşturma önergelerini göğüsleyemeyeceklerdi. Buldukları yol ise, yeniden seçimde tek başına iktidar olamazlarsa kriz ve kaosla halkı korkutmak. O kadar cahiller ki, son Üç Yüz Yıldır ne krizlerin atlatıldığının bile farkında değiller.

Bu durum tabii olarak, faşizm sınırına yaklaştırmaktadır. Uygulamalar, öylesine benzerlikler gösteriyor. Şahsi ordusunu kurdu, polis gücünü emirlerinden çıkamaz hale getirdi, istihbarat üzerinde istediği gibi oyun oynayabiliyor, eğitim sistemini tıpkı zihnindeki sisteme uydurdu, şimdi şahsi televizyonunu da kuruyormuş. Her şey tamam. Kendilerine karşı yapılacak en küçük muhalefeti, emir erleri aracılığı ile vatan-millet düşmanlığı iftirası ile suçluyorlar. Her şey o kadar benziyor ki, tıpkı faşizm.. sınırı bile geçmişiz.

Aslında ‘İstikrar’ ve karşıtı ‘istikrarsızlık’ söylemine de sıklıkla faşist diktatörlerin baş vurduğu bilinir. Bir miktar istikrarsızlık örneğini halka gösterirler, karşılığının istikrar olduğunu ve bu istikrarın ise kendileriyle mümkün bulunduğunu propaganda ederler. Haklarını verelim ki, propaganda biçimlerinde ve stratejilerinde Gobels’i metrelerce aşmış durumdalar. Şeytanın aklına gelmeyen söylemleri bulmakta hünerliler.


Evet, durum bu. Lakin gidişat felakete doğrudur.

1 yorum:

  1. Abdullah Mehricihan :
    Girsin bakalım... Kimin felaketi olacak zaman gösterecek ... Sık dursunlar kafi sonrası allah büyük

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...